Organic food traduction Turc
77 traduction parallèle
I had these clients. They owned an organic food business.
Bazı müşterilerim, organik gıda işindeydi.
One day, you'll turn around in line in some pricey organic food store or you'll be in a movie line at some mall because there are tons of malls in L.A and you'll see him, Dawson.
Aşırı pahalı organik yiyecekler satan bir dükkânda sıradayken arkanı döneceksin, ya da alış veriş merkezlerinden birindeki sinemalardan birinde kuyrukta beklerken onu göreceksin.
The organic food on my planet grows a metal skin.
Gezegenimdeki organik gıdalar madeni bir deri yapıyor.
This guy had enough vitamins, herbs and organic food to open his own health market.
Adamın evinde market açacak kadar vitamin, şifalı ot ve organik gıda vardı.
We're starting an organic food co-op at their school.
Okullarında organik yemek kooperatifi kuruyoruz.
Okay, Mr. Markel can only eat organic food.
Tamam, Bay. Markel sadece organik yemekler yiyebiliyor.
Actually, we're trying to eat only organic food.
Biz sadece organik şeyler yemeye çalışıyoruz.
- We're trying to eat only organic food.
- Sadece organik şeyler yiyoruz.
And he started talking about the extraordinary value of Mexican soil, organic farming, organic food, et cetera, et cetera.
Ve Meksika toprağının olağanüstü değerini anlatmaya başladı, organik tarım, organik gıda, vesaire, vesaire.
You pretty much said my penis would shrink if I didn't eat organic food.
- Bana söylediğin... organik yiyeceklerden yemediysem, penisimin küçüleceğiydi.
You got organic food, in-room massage.
Organik yiyecekler, odalarda masaj.
I hope you like organic food.
Umarım organik yiyecekler hoşuna gidiyordur.
Oh, and tell him that the gerbil, he only eats organic food.
Oh, ve ona gerbilin sadece organik ürünler yediğini söyle.
Coke, Pepsi, Kellogg's, General Mills- - all of them are running, not walking, into the organic food business.
Coca Cola, Pepsi, Kellogg's, General Mills... organik gıda işinde yürümeden koşmaya başladılar..
You've been eating organic food for ages.
Çok uzun zamandır organik yiyecekler yiyorsun.
I always eat organic food.
Hep organik yerim. Öbürlerinin içi kayış gibi oluyor.
I read that you only eat organic food so we have an entire organic feast waiting at the hotel.
Sizin sadece organik yiyecekler yediğinizi okudum bu yüzden size otelde organik yemek şöleni hazırladık.
I'm finally embracing the lecture you gave me on the importance of organic food.
Nihayet organik besinlerle ilgili vermiş olduğun öğütleri kavrıyorum.
A little shop by my house where I get my organic food, so I don't have to eat that nasty mystery-meat stuff they got downstairs.
Evimin yanındaki organik meyve aldığım küçük bir dükkândan.
"Organic food is not healthier, says a study."
"Bir araştırma organik yiyeceklerin sağlıklı olmadığını söylüyor."
Leela blackmailed us all into eating healthy, organic food.
Sağlıklı organik şeyler yememiz için Leela bize şantaj yaptı.
Organic food.
Organik yiyecekler.
Love the organic food.
Organik yiyecekleri severiz.
the one thing you're supposed to do is shop for organic food and clean the house, that was our agreement.
... yapman gereken tek şey organik yiyecekler alıp evi temizlemek, anlaşmamız bu şekildeydi.
Fresh food, organic food, every day.
Taze yemek, organik besin, her gün.
What spiritualists refer to as ectoplasm derives almost entirely from the medium's body. The remainder is a mixture of air, the costume fibrous remains, food and dust, et cetera. But the bulk of it is organic, living matter.
Tinselcilerin ektoplazma dediği şey medyumun bedeni tarafından oluşturulduktan sonra kalıntıları havaya, medyumun kıyafetindeki liflere ve toz parçacıklarıyla filan karıştı.
Give them an excuse to check out the environmentalists, dancing societies organic-food freaks and, uh, oh, yes, the lefty priests.
Onlara çevrecileri, dans kulüplerini, organik meyve manyaklarını araştırmak için bir bahane ver yeter. Ha bir de solcu rahipleri.
I'm assistant manager of organic produce at Seattle's highest volume food co-op.
Seattle'ın en büyük yemek şirketinin organik ürün yardımcı müdürüyüm.
All of our food and spices... are 100 percent organic.
Tüm bu yiyeceği bolluğu yüzde yüz organik.
I'm really focusing on nutrient-dense food, organic, seasonal, fresh food, making sure that I'm getting as many cleansing vegetables into his diet as possible.
Besleyici yemeklere ağırlık vermek gerekiyor. Organik ve taze mevsim yemekleri. Diyetine, mümkün olduğunca sebze koymaya çalışıyorum.
- It's a list of places between here and Colorado that sell organic health food.
- Burayla Colorado arasında sağlıklı organik gıda satan yerlerin listesi.
Just residual sesquioxide and silica accumulation, a little decayed organic matter, probably food that was on the floor.
Sadece artık, sesquioxide ve silisand silica birleşimi, biraz bozulmuş organik malzeme büyük ihtimal yerde olan yemek kırıntıları yani..
when it looks like they're gonna get back together and all of a sudden she's taking off to start an organic dog food company?
tekrar bir araya gelecekleri zaman aniden kız organik köpek maması şirketinde çalışmaya başlıyor?
The arguments in favour of organic farming aren't just about food safety.
Organik tarımcılık lehine tartışmalar... sadece yiyeceğin korunmasıyla ilgili değil.
It's not like I want any of her food anyway, she eats all this organic stuff, like tofu and soymilk, and lastly she became a veggan,
Konu onun yiyeceğini istediğimden değil, bütün organik yiyecekleri zaten yiyiyor. Meselâ ; Tofu, soya sütü.
Food's organic.
En azından organik.
And the junk food's organic.
- Abur cuburlar da daha sağlıklı.
Using no organic produce or nut-free food, discover the power within you. Market research... - There he is!
Hiçbir organik ürün kullanmadan sadece içinizdeki gücü keşfediyoruz.
So soils, sediments, ah, waste water, right, the things that you may throw out of your kitchen as food scraps or the tremendous amount of organic-rich waste that comes out of industry, you know, we would just dump that somewhere and ignore it,
Yani topraklar, tortular, atıksular, mutfak atıklarınız veya sanayiden inanılmaz miktarlardaki organikçe zengin atıkları bir yere atıp boşvermek yerine, ondan enerji elde edebileceğimizi yeni yeni fark ediyoruz.
- Exactly! A high-quality Organic fast-food chain.
Organik görünmeyen organik bir fast-food zinciri.
Organic. I'm not much for rabbit food.
Tavşan yemeği benim için fazla.
You know, Dad's not home, and Libby stocked the fridge with food so organic you can taste the dirt. Awesome.
Babam evde değil,... ve Libby buzdolabını öyle organik yiyeceklerle doldurdu ki, toprağın tadını alıyorsunuz.
The food from my organic garden beats hospital food any day.
Organik bahçemden gelen yiyecekler her halükarda hastane yemeğini yener.
Everything was organic, and you had every square inch in Havana that had soil, on rooftops or in flower boxes, was growing food, and there was a degree of sustainability.
Herşey organikti. Ve Havana'nın toprak olan her metrekaresinde, çatılarda, saksılarda besin yetiştiriliyordu. Ve sürdürülebilirlik vardı.
It's a marketing job with an organic pet food company.
Bu, bir organik mama şirketinde pazarlama işi.
How's that gonna sell organic dog food to the heartland?
Bununla ülkenin ortasında organik köpek maması nasıl satabilirsin?
Do you have anything organic, or overpriced from Whole Foods? You do?
Organik ya da Whole FOOD'dan alınmış pahalı birşeyler var mı?
Okay, so, uh, the idea behind our restaurant is comfort food meets organic meets tapas.
Restoranımızın ana teması hem hafif, hem organik mezeler.
Just keeping it kind of local and organic and simple, American food.
Sadece bazı organik, yöresel ve sıradan Amerikan gıdaları yetiştirmek için.
True, but Dina likes the organic stuff and I heard there was a natural food market downtown.
Doğru ama Dina, organik ürünleri çok seviyor merkezde, organik ürünler satan bir market olduğunu, duydum.
Now she's dead or lives on a horse farm or makes organic baby food.
Ama şimdi, öldü, veya bir at çiftliğinde yaşıyor. Ya da organik bebek maması yapıyor.
food 894
food fight 20
food poisoning 42
food for thought 29
food's here 21
organ 27
organic 53
organization 21
organs 32
organized 47
food fight 20
food poisoning 42
food for thought 29
food's here 21
organ 27
organic 53
organization 21
organs 32
organized 47