Outpatient traduction Turc
170 traduction parallèle
If there is something wrong, it can be remedied by outpatient treatment... in her own home if necessary.
İhtiyacı varsa, yanlış giden bir şeyler varsa, kendi evinde ayakta tedaviyle müdahale edilebilir.
He said he met his fiancee at his outpatient clinic, when she came to see a doctor.
Nişanlısıyla, kliniğe kontrol için geldiğinde tanıştıklarını söylemişti.
Officer, I am an outpatient from the hospital... and I'm very prone to anxiety attacks... so please treat me with therapeutic courtesy.
Memur bey, ben hastanenin ayakta tedavi gören bir hastasıyım... ve anksiyete ataklarına bir eğilimim var... o yüzden lütfen bana terapatik bir nezaketle davranın.
We have an emergency in the outpatient department.
Hafif hasarlı hasta bölümünde acil bir durum var.
We do more and more on an outpatient basis.
Genelde daha çok ayakta tedavi ediyoruz.
Claudia could benefit from therapy, but conducted on an outpatient basis. Twice a week to start, I should think.
Claudia'nın terapiden fayda gördüğünü inkâr etmeyeceğim ama hastanede yatmadan da tedavi edilebilir.
- Outpatient.
- Ayakta tedavi gören.
I was in the veterans outpatient program.
Gazi olarak tedavi gördüm. Beni tanıyor.
This man is an outpatient in my care.
Bu adam benim bakımım altındaki bir hastadır.
- I-I-I'm an outpatient.
O iyi. - Ben bir hastayım.
He can be treated as an outpatient.
Ayakta tedavi edilebilir.
He went ahead with the human trials secretly, on an outpatient basis.
Dikkat çekmeyen bir sağlık kurumunda insanlar üzerinde gizlice deneyler yapmış.
And will you be handling the outpatient care, nurse?
Ve taburcu hastaya siz mi bakacaksınız, hemşire hanım?
He takes over the care of an outpatient.
Ayakta tedavi edilecek hastayı bakıma alıyor.
Outpatient. I have to go once a week.
Elbette, gruptaki herkes sürekli söylerdi.
The outpatient office says Modell is scheduled for a 2 : 30 MRI.
Ofisteki yetkili, Modell'in 2 : 30'da MR randevusu olduğunu söyledi, yani tam şimdi.
I thought it was supposed to be outpatient.
Yatılı olmayacağını sanıyordum.
- Been busy in outpatient surgery?
- Günlük cerrahi hastalarla mı meşgulsün?
I can see him as an outpatient, and...
Sen de hoşuma gitmiyorsun.
- I have outpatient clinic.
- Klinikte hastalarım var.
Can he sign up for an outpatient program?
Diğer hastayı hastane dışı bir programa yazdıramaz mısınız?
- Meyers made him an outpatient.
- Meyers onu hastane dışına aldı.
- You can be an outpatient.
- Dışarıdaki bir programa gidebilirsin.
Then I'd recommend an outpatient procedure. Endoscopic surgery.
O zaman endoskopik ameliyatı tavsiye ederim.
I'm sorry, the outpatient pharmacy's closed today.
Üzgünüm ama bugün ayakta tedavi edilen hastalarla ilgilenen eczane kapalı.
I can go to the outpatient lab.
Onun için laboratuvara gidebilirim.
But her neurologist can adjust her medication as an outpatient.
Ama eminim özel nöroloji uzmanınız, ilaçlarında düzenleme yapacaktır.
Little kid who might need to be plugged into some outpatient therapy.
Ayakta tedavi edilerek terapiye ihtiyacı olabilir.
Then I'd recommend an outpatient procedure.
O zaman başka bir prosedür öneririm.
I have an outpatient procedure.
Bir prosedürüm var.
No, no, no... This was an outpatient thing.
Yatmama gerek yoktu.
This was supposed to be an outpatient thing.
Yatmama gerek olmayan bir müdahale olacaktı.
At the outpatient clinic. But you want to know how I feel about it?
Belki de bu konuda ne hissettiğimi bilmek istersiniz.
A simple outpatient procedure.
Basit bir ameliyatla Jacqnaud...
- Probably meant as an outpatient. - He didn't say that.
- Muhtemelen ayakta tedavidir.
- Six months outpatient treatment at Western.
Western Kliniğinde, 6 ay ayakta tedavi uygulanmış.
Ray was an outpatient at the VA. He had a history of substance abuse. Did some time for a couple of DUIs.
Uyuşturucu etkisinde araba kullandığı için birkaç kez hapse girmiş.
Inside there we got surgery. outpatient surgery. Out-of-luck surgery.
Ayrıca ameliyat olanlar var, ameliyat için çok sıra bekleyenler ve ameliyat olamayanlar var.
Well, you can't do it as an outpatient.
- Bu testleri ayakta yapamayız.
Carter, Lewis wants you to ship McPheny to outpatient. - Not now, Malik.
Lewis, McPheny'yi ayakta tedavi bölümüne yollamanı istiyor Carter.
Are you in an outpatient program?
Ayakta mı tedavi oluyorsun?
This town is like one big outpatient mental institution.
Bu kasaba kocaman bir akıl hastanesi gibi.
I WANT TO SEE HIM HERE THREE TIMES A WEEK FOR THE NEXT MONTH FOR OUTPATIENT THERAPY.
Önümüzdeki ay, haftada üç gün olmak üzere buraya hasta terapisine gelmesini istiyorum.
Okay, but it has to be outpatient.
Tamam, ama yatılı kalmam.
Bosley medical has pioneered simple outpatient medical procedures... that allow you to restore your hair naturally and affordably.
Bosley, saçlarınızı eski haline getirmenin... doğal ve ucuz olan tıbbi yolunu buldu.
He'll have to get help as an outpatient.
Ayakta tedavi görebilir ancak.
Order a bowel prep and schedule an outpatient barium enema.
Ayakta tedavi edilsin. Baryum lavmanı iste. Sen ciddi misin?
We pulled the lot and serial numbers... and they trace back to an outpatient plastic surgery clinic in Budapest.
Seri numaralarını kontrol edip... izini sürdüğümüzde bizi Budapeşte'de bir estetik kliniğine götürdü.
Is this the outpatient doctor, Mr. Chow?
Dışarıda hasta tedavi eden doktor Bay Chow ile mi görüşüyorum?
I work with an outpatient program for schizophrenics.
Şizofreni hastalarıyla ilgili bir programdayım.
HMO said she should be managed as an outpatient.
Sigorta şirketi ayakta tedavi edilmesi gerektiğini söylüyor.