English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ O ] / Overhear

Overhear traduction Turc

359 traduction parallèle
You couldn't have failed to overhear what Prince John and I were talking about.
Prens John'la benim konuşmamızı duymamış olamazsınız.
How much did he overhear?
Konuştuklarımızın ne kadarını duydu?
Did you overhear that, too?
Bunu da duymuş muydun?
Yes, but Mrs Beach just happened to overhear Mr Stephen.
Evet ama Bayan Beach, Bay Stephen'ın söylediklerine kulak misafiri olmuş.
But I couldn't help but overhear you talking.
Ama istemeden kulak misafiri oldum.
Now, I'm no eavesdropper... but I'd have to be deaf not to overhear the conversation... - you and the young lady were having at the breakfast table.
Gizlice dinlemeyi sevmem, ama konuşmanızı duymamak için sağır olmak gerekiyordu.
Pardon me, I couldnt help but overhear, Miss...
Affedersiniz, istemeden kulak misafiri oldum, Bayan...
Well, I happened to overhear two of my fraternity brothers talking one night.
İki dernek arkadaşımın bir gece konuşmasına tanık olmuştum.
EXCUSE ME. I COULDN'T HELP BUT OVERHEAR.
İstemeden kulak misafiri oldum.
Forgive me, ma'am, but I was having a smoke out on that gallery and I couldn't help but overhear I wasn't eavesdropping. But it rankles me when somebody tries to force somebody to do something.
Bağışlayın bayan, balkonda hava alırken elimde olmadan konuşulanları duydum, bakın sarhoş değilim,... ama biri, bir diğerini bir şey yapmaya zorladığında, tepem atar.
Did you by any chance overhear anything they said to each other?
Ne konuştuklarına kulak misafiri oldunuz mu?
I just wondered if you might have happened to overhear something.
Belki kulağınıza bir şey çalınmıştır diye sordum.
Oh, yes, of course. You happened to overhear, didn't you?
Tabiî, kulağınıza çalındı değil mi?
You see, if she did overhear what passed between Cora and her brother and the murderer suspected it she's likely to receive the same treatment that Cora did.
Cora ile ağabeyinin konuştuklarını duyduysa eğer ve katil bunu tahmin ediyorsa, Cora'nın başına gelenler onun da başına gelecek demektir.
Oh, Miss Marple, I did overhear Cora... I mean, Mrs. Lansquenet and her brother that day.
O gün Bayan Lansquenet'in ağabeyiyle konuştuklarını duydum.
I'll keep my voice down so they won't overhear.
Jandarmalar duymasın diye yavaş sesle konuşacağım.
Most important, report everything you overhear.
En önemlisi, duyduğun her şeyi bildir.
Let us overhear what our prisoners say.
Esirlerimizin konuşmasına kulak kabartalım.
Sorry, but I happened to overhear.
Afedersiniz..... fakat kulak misafiri oldum.
From something I happened to overhear i think we are merely bait for Batman.
Duyduklarımdan anladığım kadarıyla biz sadece Batman için yem olacağız.
Did you overhear any mention of any other prisoner of this rotten gang?
Bu adi çetenin başka bir tutsaktan söz ettiğini duydun mu?
Did you overhear anything?
Bir şey duydun mu?
They let me overhear.
Kendilerini beni suçlamaya adadılar
Oh. Then you did overhear!
Bu bir sebep olamaz.
What you overhear, you eavesdrop.
Duyduklarını yazıyorsun.
You know, we couldn't help but overhear, and if you... feel like blowing off a little steam... we'd be glad to listen.
İstemeden konuşmanıza kulak misafiri olduk. Biraz öfkeli gibiydiniz. Derdinizi dinlemek isteriz.
But I did overhear something tonight that could be important, and, uh, I thought you should know.
Ama bu gece önemli birşeyler olabileceğini duydum. Ve ben bilmen gerekir diye düşündüm.
The following day, I overhear a conversation between Anna and Mikael.
Ertesi gün Anna ile Mikael'in konuşmalarına kulak misafiri oldum.
I overhear the customers at the Xerox shop making fun of me.
Fotokopicide müşterilerin benimle alay edişini duyuyorum.
Couldn't help but overhear you say something about South American extradition.
Güney Amerika suçluların iadesi hakkında bir şeyler söylediğini işittim.
And there was a discussion between them which I could overhear, in which the doctor was saying, " Why don't you take them?
Aralarında tartışma çıktı,... doktor şöyle diyordu :
Don't misunderstand me, but did you overhear any of the conversation?
Beni yanlış anlama, ama konuşma sırasında kulağına çarpan bir şeyler oldu mu?
Sorry, couldn't help but overhear.
Afedersiniz, ama kulak misafiri oldum.
'Tis meet that some more audience than a mother should overhear.
Sert konuşmayı unutmayın, davranışlarında çok ileri gittiğini söyleeyin ona.
Did I overhear you say you got a friend that's missing?
Hey, dostum! Bir arkadaşının kaybolduğunu söylediğini mi duydum?
- I couldn't help but overhear.
- Duymadan edemedim.
I could not help but overhear your little joke about money being no object.
Size yardım edemem ama, paranın önemli olmadığıyla ilgili küçük şakanıza kulak misafiri oldum.
How much did you overhear?
Ne kadarına kulak misafiri oldunuz?
Excuse me, but I couldn't help but overhear your little witticism.
Affedersiniz minik esprinizi duymamazlıktan gelemedim.
If I could overhear it, so could others.
Ben kulak misafiri olabildiysem, aynı şekilde başkaları da olmuştur.
Did you overhear any conversation?
Hiçbir konuşmaya kulak misafiri oldunuz mu?
- I couldn't help but overhear.
- İstemeden kulak misafiri oldum. Köye sık giderim.
Speaking about games couldn't help to overhear you talking about C. R. S..
Konu oyunlardan açılmışken T.E.H. hakkındaki konuşmanıza kulak misafiri olmaktan alıkoyamadım kendimi.
I couldn't help but overhear.
İstemeden kulak misafiri oldum da.
I couldn't help but overhear your conversation with Miss Reed.
Tesadüfen bayan Reed'le olan konuşmanızı duydum.
Sorry, I couldn't help but overhear.
Üzgünüm, kulak misafiri oldum.
I couldn't help but overhear, because I was eavesdropping.
- Üzgünüm. Konuştuklarınıza istemeden kulak misafiri oldum. Büyük ihtimalle dinlediğim içindir.
I didn't have to overhear stuff about your not intending to go to jail, too, to know that you're in some sort of fix.
Senin şu çok hızlı ve gizlice evlendiğin, apar topar Güney Pasifik'e kaçırmaya çalıştığın, kumral saçlı sarışın, Mary-Marnie'nin senin de hapse girmeye niyetin olmadığını ve bazı şeyleri düzeltmeye çalıştığını anlamam için kulak misafiri olmam gerekmezdi.
- I couldn't help but overhear, sir.
- Sen nereden çıktın?
They'll overhear and come.
Yavaş olun, yavaş!
I couldn't help but overhear.
Söylediklerinize kulak misafiri oldum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]