English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ P ] / Peek

Peek traduction Turc

1,619 traduction parallèle
Uh, you mind if I take a peek anyway?
Vay be. Yine de bir göz atsam?
Let's get a sneak peek of what that's gonna look like.
Bakalım o zaman neye benzeyecek.
Wouldn't mind a sneak peek.
Gizlice bakmakta sakınca olmazdı.
I just wanted to take a peek at your garden on the way out.
Giderken bahçenize bir göz atmak istiyorum.
or at least peek through it...
Ya da en azından kapıyı aralayıp içeriyi görmeye çalışacak.
While forecasters lack the technology to foretell the next pefect storm, they do know that one would be more likely to hit at the peek of the Sun's eleven-year sunspot cycle.
Tahminciler, bir sonraki eksiksiz fırtınayı önceden bildirecek teknolojiden yoksun olsalar da fırtınanın 11 yıllık güneş leke çevriminin zirvede olduğu bir dönemde gerçekleşme ihtimalinin yüksek olduğunu biliyorlar.
Well, let me just take a quick peek.
Tamam harika o halde
We're here with photographer Nigel Hart, shooting a sneak peek of the exciting new collection of hot young designer Ghislaine Tavares... outfits only a broomstick would wear.
Seksi ve genç tasarımcı Ghislaine Tavares'in ancak çok zayıfların giyebileceği tasarımlardan oluşan yeni ve heyecan verici kolleksiyonuna göz atan fotoğraflar çeken Nigel Hart ile birlikteyiz.
I might peek.
Dikizleyebilirdim.
Just came in to get a peek at the picture that Calleigh keeps talking about.
Calleigh'nin bahsettiği resme bir bakmaya geldim.
I guess a little peek won't hurt me.
Sanırım birazcık eğlenceden zarar gelmez.
I think I'll just... Can I just take a quick peek at that?
Düşündüm de... şuna çabucak bir göz atabilir miyim?
Are you here for a sneak peek, or should I say peep, of my latest book?
Son kitabıma bir göz atmaya mı geldiniz? Yoksa dikizlemeye mi desem?
Come on, not even a little peek?
Hadi ama, göz ucuyla?
Okay, I guess I could come by and take a peek at it.
Pekiala, sanırım gelip bir tur atmaya vaktim var.
We're just trying to peek into their homes, you know, get onto their level.
Evlerine bir göz atmak istiyoruz seviyelerine inmek istiyoruz.
Thank you for this revealing peek into the life of Johnny Blaze.
Johnny Blaze'in hayatına bu anlamlı bakışın için teşekkürler.
Peek-a-boo!
Ceee!
One quick peek.
Hızlıca bir bakalım.
Peek-a-brah.
Sürpriz.
Let's take a peek at the river.
Gizlice bir bakalım.
I won't peek if you want to take it off.
Çıkartmak istersen, bakmam.
We have a survey team covering him at work and a sneak and peek's on their way to his apartment.
Bir gözlem timimiz adamı iş yerinde izliyor, bir timimiz de evini aramak için yola çıktı.
You mind if I have a peek around?
Göz gezdirmemin sakıncası var mı?
You're not supposed to peek, Dick.
Bakmaman gerekiyor, Dick.
Not everybody gets a peek at the master of suspense.
Herkes gerilim ustasına bakamaz öyle.
Take a peek at the real Houdini.
Houdini'nin gerçek yüzünü görmek için.
As a boy, I'd scurry away from my father at the market, while he did his deals just to peek over the wall, dream of, perhaps, crossing it one day, seeing England for myself.
Çocukken, babamla pazara gittiğimizde, o alacaklarımızı ayarlarken, ben gizlice koşar ve duvarın ötesine bakmaya giderdim. Bir gün o duvarı geçip İngiltere'yi görmeyi hayal ederdim. Sahi mi?
You think he wanted a peek at your hairy stash?
Yoksa kıllı şeyini dikizlemek istediğini mi düşünüyorsun?
Sure, I had the whole "Dr. Mir" thing, from my peek at the list, to clue me into where Miranda and I were heading.
Elbette, elimde sadece beni Miranda'ya götüren listeden görebildiğim "Dr.Mir" kısmı vardı.
Made me Promise not to Peek.
Bakmayacağıma dair söz verdim.
Peek-a-boo.
Ku-ku.
O when I steal a peek into your eyes
Aşkın öpücüğü, aşkın öpücüğü Senin gözlerindeki ışıltının çalınması
O when I steal a peek into your eyes You rob me of a breath
Senin gözlerindeki ışıltının çalınması
Don't turn back for a peek at the world You might trip and tumble down
Dünyada bir dikizleme için döndürme
I don't think we can exactly just ring the buzzer and ask to peek into Mr. Crocker's medicine cabinet.
Öylece zile basıp, "Bay Crocker'ın ilaç dolabına bakabilir miyiz" diye sorabileceğimizi sanmıyorum.
There's one right here though, if you wanna take a peek.
Ama burda bir tane var, Bir göz atmak istersen.
♪ Peek-a-boo ♪
# Ceeee
I'm just gonna take a little peek at it tonight, and give it back to you first thing in the morning.
Gece şöyle bir göz atarım yarın sabah ilk iş iade ederim.
He was scratching that ear right before the event, so I took a peek.
Olaydan hemen önce kulağını kaşıdığını gördüm.
I just wanted to sneak a peek.
Küçük bir kaçamak olsun istedim.
But sooner or later you're gonna have to peek out from behind those blinders.
Ama er ya da geç gözlerine inen bu perdenin kalkması gerek.
I'm just gonna take a little peek at something.
Bir şeye bakacağım.
Oh, yeah, our annual sneak peek at hell.
Hah buldum! "Geleneksel, cehenneme bir göz atışımız."
Look, look, look, sooner or later you're gonna have to peek out from behind those blinders.
Er ya da geç gözlerine inen bu perdenin kalkması gerek.
Oh I would take a peek but I think it's pretty clear that narcissism and bad judgment are blocking the door.
Bir göz atıvermek isterdim ama çok açık ki kendine hayranlığın ve kokuşmuş sağduyun kapıyı kapatmış.
Maybe we should take a peek and see what we're getting into, Shawn.
Belki gizlice bakıp neye bulaştığımızı görmeliyiz, Shawn.
I had to sneak a peek at my Christmas presents because I couldn't stand the suspense. - I remember this one time...
Çocukken bile Noel hediyelerimi gizlice açardım, çünkü merakımdan yerimde duramazdım.
Let's just peek at it.
Dalga geçeceksin.
First a peek, then a poke.
Önce tur at, sonra yatağa.
Come on.Let's peek in.
Hadi gel, içeriye bakalım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]