Plants traduction Turc
3,710 traduction parallèle
The ancestors of today's water lilies, as we know from their fossils, were among the first plants to produce flowers.
Bugünün nilüferlerinin ataları,... fosillerinden öğrendiğimiz kadarıyla ilk çiçek üreten bitkiler arasında yer aldılar.
So now plants could trick insects into transporting their pollen directly from one plant to another with a door-to-door service.
Yani böylece, bitkiler, böcekleri başka bir bitkiden gelen polenleri doğrudan kapı-kapı gezip taşımak için kullanırlar.
Competition for their services drove the plants to diversify.
Kendi hizmetleri için oluşan bu rekabet bitkilerin çiçeklerini çeşitlendirdi.
Insects with large eyes could spot the flowers, powerful wings could carry them between plants,
Büyük gözlü böcekler, çiçekleri tespit edebilirdi güçlü kanatlar onları bitkiler arasında taşıyabilir,
So plants and insects evolved together driving their mutual diversity.
Yani, bitkiler ve böcekler karşılıklı çıkarları için birlikte geliştiler.
And here you can see that some plants didn't restrict themselves to insects.
Ve burada görebilirsiniz ki... Bazı bitkiler böcekleri kendilerine çekmek için her şeyi yaparlar.
One species of these amazing plants can be found growing outside in the grounds of Kew.
Bu inanılmaz bitkilerin bir türünün... Kew'ın dışındaki alanda da geliştiği görülebilir.
Orchids are extraordinary plants from many points of view.
Orkideler, birçok açıdan olağanüstü bitkilerdir.
They represent the pinnacle of evolutionary cooperation between animals and plants.
Onlar, hayvanlar ve bitkiler arasındaki evrimsel işbirliğinin doruk noktasını temsil ederler.
Unusually for orchids, some plants are male and others are female.
Orkideler için alışılmadık şekilde,... bazı bitkiler erkek ve diğerleri dişidir.
The passion flower's tactics illustrate some of the complex ways by which plants dissuade animals from raiding them.
Çarkıfeleklerin taktikleri, bitkilerin baskın hayvanları caydırmak.. ... için kullandıkları bazı karmaşık yolları göstermekte.
It also visits pitcher plants.
Ayrıca sürahi bitkilerini ziyaret eder.
This ability of the rainforest environment over time has allowed the co-evolution of animals and plants to develop to an unrivaled degree of complexity.
Yağmur ormanlarının bu yetenekleri zamanla, hayvan ve bitkilerin karmaşık eş zamanlı evrimi ile rakipsiz derecede gelişti.
And here, people are working to rescue extremely rare plants. from total extinction.
Ve burada insanlar,... tümüyle yok olmak üzere olan son derece nadir bitkileri kurtarmak için çalışıyor.
The story of plants spreads well beyond the wet zone.
Bitkilerin hikayesi ıslak kuşağın çok daha ötesine yayılır.
I could tell you what plants are poisonous and which are edible.
Ben sana hangi bitkilerin zehirli hangilerinin yenilebilir olduğunu anlatırım.
Plants don't grow overnight, you know.
Bugün ektiğini yarın biçemiyorsun.
Environmental education, field surveys, the conservation of plants and animals...
yabani hayvan ve bitki türlerini muhafaza etme!
He seemed to be very worried about the effects of the heavy rains on Sensei and the plants and animals of the mountains.
ustasını ve dağın bitki örtüsüyle hayvanlarını etkilemesinden çok fena endişeleniyor gibiydi.
Maybe in these plants.
Belki bu yeşillikler içerisinde.
We had some photos during the 1940s and 1950s, and then during the 1970s and 1980s, the Chinese government ordered plants to be planted on top of those pyramids.
1940'lar ve 1950'lerden kalan birkaç fotoğrafımız var ve 1970'ler ve 1980'lerde Çin devleti bu piramitlerin üstlerinin ağaçlandırılmasını emretti.
It's interesting to note that the pyramidal structures in China were purposely covered over with plants and vegetation by the government to just look like normal rolling hills.
Çin'deki piramitsel yapıların üzerinin kasten devlet tarafından normal tepeler gibi ağaç ve bitkilerle kaplandığını unutmamak gerekir.
Thanks, honey. Now make sure that that fertilizer you get is for acid-loving plants.
Asit seven bitkiler için o gübreden almayı unutma.
For he would never discover this tucked-away street... where, partially hidden by plants, tended lovingly by co-op members... the storied door to 15A lies in wait.
Çünkü gizli kalmış bu küçük sokağı ki, mahalle sakinlerinin özenle yetiştirdiği bitkilerin arasında kalmıştır ve ünlü 15A numaralı kapıyı bulamayacaktı.
It's just for aesthetic purposes. Well, I'm not concerned about the plants, Bob.
Ben bitkiler için endişelenmiyorum Bob.
As the human world waits with bated breath the makers of Tru Blood promise to rebuild all five of their destroyed plants.
İnsanlık nefesini tutmuş beklerken Tru Blood'ın yaratıcıları yok edilen beş fabrikanın da tekrar kurulacağının sözünü verdi.
He left me the keys to water the plants.
Çiçeklerini sulamam için anahtarları bana bıraktı.
You've been here two hours already, I need you to water the plants.
İki saat önce burada olmalıydın, bitkileri sulamak için sana ihtiyacım var.
Others build and grow and last for years, as plants take root and protect them from the elements.
Bazılan uzun sürede oluşup yıllarca var olurlar. Bitkiler kök salıp onları diğer etmenlerden koruyana dek.
Altogether there are more than a hundred different types of habitat in and around the Barrier Reef, each with its own distinctive plants and animals.
Her birinin kendine özgün hayvan ve bitkileriyle Set Resifi içinde ve çevresinde toplamda yüzden fazla ve birbirinden farklı doğal yaşam vardır.
These oases are created not by plants but by animals.
Bu vahalar bitkiler tarafından değil, hayvanlar tarafından yaratılıyor.
This one-year-old is no more than 30 centimetres long and it's hiding amongst the plants at the edge of the sea.
Bir yaşındaki bu timsah, 30 santimetreden uzun değil. Ve deniz kenarındaki bitkilerin arasında saklanıyor.
Here, bright sunlight can reach all the way to the sandy bottom, where conditions are right for plants to grow.
Burada, parlak güneş ışığı, bitkilerin büyümesi için koşulların uygun olduğu kumlu dibe kadar ulaşabilir.
It's here that you'll find a special group of plants.
Burada bir grup özel bitkiler bulacaksınız.
They're plants that have cracked a neat evolutionary trick.
Muntazam bir evrimsel hüner ortaya çıkaran bitkiler.
In the sea grass meadows, the fine silt shrouds the light-dependant plants, and fertilizers feed algal blooms that choke the life from them.
Deniz çayırları arasında sıkı alüvyon örtüsü güneşe bağımlı bitkileri kaplıyor. Ve gübreler onların yaşamını emen algleri besliyor.
Plants freak me out.
Bitkiler ödümü koparıyor benim.
Rabbits kill my plants, so I kill them.
Tavşanlar bitkilerimi öldürüyordu. Ben de onları öldürdüm.
Plants?
Bitkiler!
Yes. Plants.
Evet, bitkiler.
- You hate plants.
Bitkilerden nefret edersin.
Many plants protect themselves with poisons.
Buradaki çoğu bitki kendini zehirlerle koruyor.
The capybara, the world's largest rodent, grazes on the aquatic plants that are found here.
Dünyanın en büyük kemirgenleri olan capybaralar buradaki su bitkilerinin tadını çıkarıyor.
The riches of the world from our power plants, gives me wealth and means to turn our villages into huge cities.
Elektrik santrallerimizden gelen sermaye bize zengileştirdi ve köylerimizi koca şehirlere çevirdi.
You know, busted chairs, old magazines, dead plants.
Eski sandalyeler, dergiler, ölmüş çiçekler falan.
But now, I'm discovering it's not only volcanoes and colliding continents that have driven the Earth's greatest changes, because at crucial moments in its history, another force has helped create the planet we live on... .. plants.
Ama şimdi, dünyayı harika değişimlerine sürükleyenin sadece volkanların ve kıta çarpışmalarının olmadığını keşfediyorum, çünkü tarihinin can alıcı anlarında, yaşadığımız gezegeni şekillendiren bir başka güç yardım etti bitkiler.
How plants took a barren alien rock, our planet, and transformed it into the home we know today.
Bitkiler nasıl çorak uzay kayasından dünyamıza geldiler, ve bugün bildiğimiz dünyayı eve dönüştürdüler.
Something which has enabled plants to colonise almost everywhere on Earth... .. light.
Neredeyse dünyadaki her yerde bitkilerin koloni kurmasına olanak sağlayan bir şey ışık.
Plants have this truly remarkable ability to harness energy from outer space to produce food.
Bitkiler, besin üretmek için dış uzaydan gelen enerjiyi bu olağanüstü kullanma yeteneğine sahipler.
What I'm concerned with is what's underneath the plants.
Ben bitkilerin altındaki için endişeliyim.
No plants in here.
Bitki yok burada.