English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ P ] / Plenty of times

Plenty of times traduction Turc

202 traduction parallèle
You are going to be so suprised when I find out the truth then, I'll have you play that bell plenty of times.
Gerçekleri öğrendiğimde öyle şaşıracaksınız ki o çanın kaç kere çaldığını göreceksiniz!
- Sure, plenty of times.
- Evet, pek çok kez.
Oh, you'll have plenty of times to be pretty.
İşte, güzel olman için çok vaktin olacak.
- Sure, plenty of times.
- Elbette, birçok kere.
- I've done it plenty of times.
- Bir sürü kez yaptım.
I'll bet there's plenty of times that guy wished he stuck with his first choice.
Bahse girerim, adamın ilk seçimine bağlı kalmak istediği bir çok zamanlar olmuştur.
Because I've seen the devil plenty of times!
Çünkü şeytanı pek çok kez gördüm!
- Plenty of times.
- Birçok defa.
- Plenty of times.
- Çok sefer.
Plenty of times.
Bir sürü kez.
- [Splash] - Hey, i've been up there plenty of times.
- Hey, uzun bir süre orada yukarıda olacağım.
You've gone to bat for us plenty of times.
Bize bir çok kere yardımcı oldunuz.
I'm sure you've done this plenty of times.
Bunu pek çok kez yaptığına eminim.
Plenty of times.
Çok kereler.
You've staked me plenty of times.
Bana destek çıktığın zamanlar da olmuştu.
I've ridden the trolley with groceries plenty of times!
Daha önce de alışverişe tramvayla gittim!
I have done without plenty of times.
Aç yattığımız çok gece olmuştur.
Sure, plenty of times.
Tabii, pek çok kez.
She said " I stabbed that son of a bitch plenty of times.
Dedi ki : " O orospu çocuğunu daha önce de çok kez bıçaklamıştım.
I guess we all have plenty of times, but this lamb stew -
Heralde hepimiz çok kez yemişizdir, ama bu kuzu güveç...
Lots of guys had looked her over plenty of times, but not like this guy.
Bir çok erkek ona bakmıştı birçok kez, ama bu adam gibi değil.
You saved my fur plenty of times.
Sen beni çok kurtardın.
Plenty of times.
Pek çok defa.
I've been in your shoes plenty of times.
Çok kereler senin durumunda bulundum.
I've been on the station when it was under attack plenty of times.
Defalarca istasyon saldırı altındayken oradaydım.
I've been on the station when it was under attack plenty of times, but somehow the danger never seemed as real as it does here.
Defalarca saldırı altındaki istasyonda bulundum ama tehlike hiçbirinde buradaki kadar gerçek değildi.
Honey, I'm sure we lied to you plenty of times.
Tatlım, Eminim ki size çoğu zaman yalan söyledik.
Well, there've been plenty of times I wasn't so sure.
Emin olmadığım o kadar çok zaman oldu ki.
Oh, yeah, plenty of times.
Evet bir cok sefer.
I've seen men drunk plenty of times.
Çok sarhoş gördüm ben.
Because I wished I was dead plenty of times.
Pek çok kez ölmek istedim.
- l've tried. I've tried plenty of times.
Denedim. Birçok kez denedim.
I tried plenty of times. lt's- - lt's just that.... When we tell him, Dawson gets hurt.
Ama söylediğimiz zaman, Dawson çok kırılacak.
You've shown me courage plenty of times.
Bana defalarca cesaretini gösterdin.
- I've said'quite'plenty of times.
- Ben birçok defa oldukça demiştim. - Her neyse.
There were plenty of times when I could have given up.
Vazgeçtiğim zamanlar oldu.
- Yes, plenty of times.
Evet, evet, pek çok kez.
I've thought that, plenty of times.
Bunu çok defa düşündüm.
- We were friends. I've been to his house plenty of times.
Evine pek çok kez gittim.
You know, plenty of times my parents wanted me gone, but at least they fell short of taking me out.
Annemler birçok kez benden kurtulmayı istemişlerdi. Ama en azından kısa süre içinde bundan vazgeçtiler.
Plenty of times.
Defalarca.
- In here, plenty of times.
Kafamda kaç kez öldürdüm.
I did, plenty of times, and he didn't fall asleep afterwards.
- S... keyim onu! - Ben yaptım zaten! Güzel zamanlardı.
I have seen that plenty of times but I may be persuaded if they are big.
Birçok kez gördüm ama büyüklerse bakabilirim.
I crashed it plenty of times myself.
Bizzat ben bunu bir çok defa çarptım.
I've seen your penis plenty of times.
Bir çok kez pipini gördüm.
We've got good times, plenty of food and drink, thank God, and our freedom too.
Güzel anlarımız, bolca yiyeceğimiz ve içeceğimiz var. Tanrı'ya ve de özgürlüğümüze şükürler olsun.
Wait until you have been asked several times and remember always to have plenty of water.
Sizden birkaç kere istenmesini bekleyin. Sofraya bol su getirmeyi de unutmayın. Bol bol su içsinler.
Remember there was plenty of coverage in The New York Times and elsewhere before the invasion. The reason was there was concern over the break-up of the Portuguese empire and what that would mean. There was fear it would lead to independence, or Russian influence, or whatever.
Sosyal ve politik konularda çalışırken ise gayet açık,... görünürde olan şeylerin anlaşıldığını düşünüyorum ; derinlerde, karmaşık olan bir şeylerin bulunduğunu sanmıyorum.
There were plenty of other times when you didn't share my vision.
Benim görüşümü paylaşmadığın başka bir sürü zamanlarda vardı.
I've certainly asked myself plenty of times.
Kendime birçok kez sordum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]