Politics traduction Turc
5,391 traduction parallèle
Say what you like about politics....... the man is a pro.
Politik görüşleri için istediğini düşün....... ama adam tam bir profesyonel.
My thesis was about the relationship between the yakuza and ultranationalist right-wing politics in post-war Japan.
Tezimin konusu Yakuza ve milliyetçiler arasındaki ilişkiydi. Savaş sonrası Japonya'sında sağ politikalar.
I mean, they're tied up in paperwork and fucking politics.
Yani elleri kolları bürokrasi ve politikayla bağlanmış durumda.
And this youth is successfully working.. ... In even ] sector except for politics.
Ve bu gençler, politikada da başarılı olma şansı var.
These days everyone in politics is insecure.
Bugünlerde bütün siyasilerin hayatı tehlikede.
Guruji... is introducing. ... young inexperienced people in politics.
Guruji... genç insanları siyasetle tanıştırıyor.
You and your politics.
Sen... ve senin şu politikan!
Brother doesn't know, Politics is like a bus.
Abim bilmiyor ama, politika, tıpkı otobüs gibidir.
Adhikari, there's no barometer for right or wrong in politics.
Adhikari, siyasette, doğru ya da yanlışı ölçen bir terazi yok.
Wow, Himanshu Tyagi.. ... are you thinking of quitting the police.. ... and joining politics?
Vay canına, Himanshu Tyagi yoksa polisliği bırakıp politikaya mı katılacaksın?
What do you know of the politics of marriage?
Evlilik politilasının ne olduğunu biliyor musun?
Do you think I stopped murdering after entering to the politics?
Politikaya girdikten sonra öldürmekten vazgeçtiğimi mi sanıyorsun?
The byzantine politics that I saw taking place here the last couple of weeks had to do with the power of lobbies.
Son birkaç haftadır burada gerçekleşen karmaşık politik olaylar lobilerin gücüyle alakalı.
I don't use for politics.
Onları politik amaçla kullanmıyorum.
Dharma enters politics
Dharma siyasete giriyor.
Politics 101.
Madde 101 :
Politics.
- Politika.
Its not easy to go from a supporting role to leading star in game of politics.
Siyasette, yükselen bir yıldızı desteklemek o kadar kolay değildir.
Politics is no place for relationships or friendships.
Siyasette ilişkilere ve arkadaşlıklara yer yoktur.
I was wondering. ... If we don't want to run the country why get into politics?
Merak ediyorum da ülkeyi yönetmek istemiyorsak, neden siyasete girdik?
We are managing everything so well without any politics.
Siyaset olmadan da her şeyi çok güzel hallediyoruz.
In politics everything should be done with love and peace, Ramlal.
Siyasette her şey sevgi ve huzurla halledilmeli, Ramlal.
Believe me, I don't miss the politics.
İnan bana, politikayı özlemiyorum.
Children playing politics.
Çocuklar bile politikayla uğraşıyor.
And absolutely no talk of religion or politics.
Ve asla din veya politika hakkında konuşma.
Sounding a lot like a conversation about politics here, can I just say?
Politika hakkında çok konuşuluyormuş gibi geliyor bana, bunu söyleyebilir miyim sadece?
Politics.
Politika.
Above the politics and bureaucracy... that undermine the integrity of government-run spy organizations.
Devletler tarafından yönetilen casus teşkilâtlarının selametinin kuyusunu kazan bürokrasi ve siyasi oyunlar olmadan.
Oh, look who knows Boston politics.
Oh, bakın kim Boston politaksı öğrenmiş.
And the truth is, I don't believe in politics.
Gerçek şu ki, politikaya inanmıyorum.
By simply existing I seemed to offend his politics.
Varlığımı onun siyasi görülerine saygısızlık olarak algılamıştı.
Politics is fair game, national security isn't.
Politika adil bir oyundur, ama ulusal güvenlik değildir.
One thing I have learned in politics is never to let personal issues cloud my judgment.
Politikacılardan öğrendiğim tek şey şahsi sorunlarının yargılama yetini etkilemesine izin vermemektir.
They drink at The Hollywood or the Uptown Bar - tittle places deep in the city, and they argue there about things they don't understand - politics, race, religion.
Ya Hollywood Bar'da ya da Uptown Barında içerler. Arka sokaklardaki karanlık yerler. Anlamadıkları konular hakkında tartışırlar.
War is a continuation of politics, only by other means.
Başka bir deyişle savaş, politikanın devamıdır.
Politics is a continuation of economics by other means.
Bir başka deyişle politika, ekonominin devamıdır.
I don't like to talk politics or religion in the studio.
Atölyede politika veya dinle ilgili şeyleri konuşmam.
In my family, politics is a religion.
Benim ailemde, politika bir dindir.
- That's politics in a nutsack.
- Politikanın özeti gibi resmen.
I love politics.
Politikayı çok seviyorum ya.
I hate politics.
Politikadan nefret ediyorum.
Good point, Mr. Mayor, but I made Shawn promise never to mix politics and the supernatural ever again.
İyi noktaya değindiniz, Bay Başkan, ama Shawn bir daha asla politikaya karışmayacağına ve doğaüstü takılmayacağına söz verdi.
It's good politics, as long as you don't get caught at it.
Bu iyi bir politika, tabii yakalanmadığın sürece.
So you can imagine the kind of politics that we -
Yani hayal edebileceğin gibi politika...
But, sadly, in politics, one attracts that sort of tittle-tattle as a matter of course.
Ama politikacılar hakkında böyle gevezelikler her daim yapılır.
In spite of the federation's dirty politics we perform to the best of our ability and still if you doubt our talent or dedication play a round with me and you will know
Federasyonun, tüm bu kirli politakalarına rağmen.. .. hâlâ burada yarışıyoruz, efendim. .. ve şuan hâla bağlılığımızda şüphe ediyorsanız..
That guy is so mired in Palestinian politics, he opens his eyes, they're still covered in shit.
Herif, Filistin politikasına batmış hâlde gözlerini açsa, hâlâ boka batmış hâlde olduklarını görüyor.
I don't know politics.
Ben politikadan anlamam.
The Federal Criminal Police Office will be successful politics and media, pleased
Federal Suç Ofisi başarılı olacak, politikacılar ve medya memnun...
We talked about art and politics and...
Biz sanat ve siyaset ve hakkinda konustuk...
Politics can be a dirty business.
Politika kirli bir iş olabilir.