Pose traduction Turc
1,915 traduction parallèle
Mr. Bauer, I have to advise you that many of the questions we're about to pose to you... are of a legal nature and might result in answers that could incriminate you.
Bay Bauer, soracağımız soruların pek çoğu hukuki çerçevededir ve vereceğiniz yanıtlar suçlu bulunmanıza neden olabilir.
Number 4, and this is key, we change the definition of preemptive attack so we can unilaterally bomb the shit out of, invade, and occupy countries, even if they pose no credible threat or had nothing to do with 9 / 11. One problem
Dördüncüsü de, işte bu anahtar caydırıcı saldırı tabirinin tanımını değiştirip şimdi hasta ve hiçbir tehdit veya 11 Eylül'le alakaları bombalarız, işgal ederiz veya ele geçiririz.
They pose absolutely no risk to the environment.
Çevre için kesinlikle hiçbir tehlike oluşturmuyorlar.
Now, give me an action pose.
Güzel bir poz ver.
Except the ones that pose a threat to my life.
Hayatımda bir tehdit dışında.
Now it's time for that age-old question I'd like to pose to all my girls.
Şimdi o çok eski soruyu Bütün kızlarıma sormanın zamanı.
In that tragic pose...
Bu trajik pozda.
" But now let me pose you a riddle so you can have a little fun again.
"Ama yeniden eğlenmek için şimdi yerlerimizi... "... değiştirmemiz gerekiyor " demiş.
You will go by when he is not there, and you will pose as the pool cleaner trying to seduce the wife.
O evde yokken gideceksin ve havuz temizleyicisiymişsin gibi davranıp karısını baştan çıkarmaya çalışacaksın.
This could pose a significant danger if any large meteorite were to hit populated areas.
Büyük bir meteor meskun bir bölgeye çarparsa büyük zarar verebilir.
I dunno, some women just aren't meant to be mothers, I s'pose.
Bu hayatta bazı kadınlar istemeden anne olabiliyorlar.
That's a... interesting question you pose, little lady.
Bu sorduğun çok ilginç bir soru, küçük hanım.
It's getting out that's going to pose a little bit of a problem.
Çıkış biraz daha zor olacak.
Would you stop hiding behind the cloak, drop the fucking catlike smile, the bullshit Buddha pose of yours, and just tell me for once what you really think?
Perdenin ardına saklanmaktan vazgeç, kedi gibi gülmeyi ve lanet Buda pozları kesmeyi bırak da bana bir kereliğine de olsa geçekten ne düşündüğünü söyle?
We'll pose as Nitin Bankar's kidnappers.
Nitin Bankar'ın başarılı bir fidyeci olduğunu göstereceğiz.
Who cares if Pauline doesn't pose for bikini pictures in magazines?
Pauline, dergilere bikinili pozlar vermiyorsa kimin umrunda?
Why would anybody pose as a college kid?
Neden bir üniversiteliymiş gibi davranır ki?
It's a pose.
Rol yapıyor.
The pose!
Poz diyorum!
Right, the pose
Doğru, poz.
I'd like to say a pose at the jumping moment is very important.
Bunu söylemeyi severim. Atlama anındaki bu poz çok önemli.
We will have to pose unclothed in 5000.
5000'e soyunup poz veririz.
- Doug offered to pose, but... it's not the same. - Yeah, that's what I said.
- Evet, ben de öyle demiştim.
Mel, I could pose for you.
Mel, senin için poz verebilirim.
And if it charms you, we can rapidly pose our seal
Eğer mutabık olursanız hızlıca ismimizi yazabiliriz.
He'd take pictures, and you Would pose.
O fotoğraf çekerdi. Sen poz verirdin.
- Just... - Do you want me to pose like?
Nasıl poz vereyim?
I was forced to act as a decoy and pose as you.
Senin gibi davranmaya ve sen rolü yapmaya zorlandım.
This one's called "the eagle pose."
Buna kartal duruşu denir.
You can't pose rational questions when you're dealing with a guy like Jones.
Jones gibi bir adamla uğraşırken akıllıca sorular soramazsın.
# And then pose them into sensual positions #
¶ sonra onları şehvetli pozisyonlara sokalım ¶
You ever try doing a half-moon pose cranked up on caffeine?
Hiç kafein depoladıktan sonra yarım ay duruşu yapmayı denedin mi?
You just... you just keep clinging to your pose and I'll keep willing you into accepting the second chance that I am giving you, whether you want it or not.
İstesende istemesende sana verdiğim bu ikinci şansı anlamanı bekliyorum.
If you know who Chuck really is, then you pose a security threat.
Eğer Chuck'ın kim olduğunu biliyorsan o zaman bir güvenlik tehdidi oluşturuyorsun demektir.
I can't pose.
Hayır, vermedim.
Please smile and make a pose.
Lütfen gülümseyip, poz verin.
If you know who Chuck really is, then you pose a security threat.
Benim. Chuck'ın kim olduğunu gerçekten biliyorsan güvenlik tehdidi oluşturuyorsun demektir.
Very well. Shall I pose with it?
Poz vermemi ister misiniz?
Still, s'pose it must be hard in your game, having to play the tough man all the time.
Daima sıkı bir adamı oynamak zor olmalı.
It's all right, I's'pose.
Tamam, sanırım.
Hey, you have to hold the pose for thirty seconds.
30 saniye boyunca duruşunu bozmamalısın.
Then I will pose another.
Tamam. O zaman bir tane daha geliyor.
When I pose sexily the swords come out!
Seksi poz verince çıkıyorlar.
- That's a shameful pose!
- Ne utanç verici bir poz.
All of which is a long introduction to a question I'd like to pose.
Sormak istediğim soruya uzun bir girişti.
And you? Wasn't it better to pose for magazines, than to drag yourself over muddy Serbian roads?
Dergilere poz vermek, çamurlu Sırp yollarında sürünmekten daha iyi değil mi?
Girlie pose I saw you in.
Şu kız gibi göründüğün hareket.
You made them pose like this? Me?
- Onlara böyle poz mu verdirttin?
Oh, yeah, a bit, I s'pose, but not really.
Azıcık ucundan ama tam olarak değil.
One, two, three, jump and pose.
Bir, iki, üç, zıpla ve duruş.
A pose, or something?
- Poz vermem gerekiyor mu?