Preserved traduction Turc
839 traduction parallèle
- Ammonites. - This organism was living in the ocean, it died, sank to the sea floor and then has been preserved for geological time.
- Bu organizmalar, okyanusta yaşıyorlardı öldüler, deniz yatağına çöktüler ve jeolojik çağ boyunca korundular.
This is Psiloceras planorbis and it's preserved in this lovely mother of pearl, and it's one of the earliest ammonites.
O bir Psiloceras planorbis ve bu güzel sedefin içinde korunmuş erken dönem ammonitlerinden biri.
Its character, it's got very strong ribs, with a heavy keel around the outside, and usually here they're preserved in this beautiful yellow calcite.
Karakteristikleri, son derece güçlü ıskarmozları, dışını saran ağır omurgası ve genellikle bu güzel sarı kalsitte korunmuş olmaları.
But to know what the infant planet was like, they needed to find a remnant of the early crust miraculously preserved at the surface.
Ancak, bebek gezegenin neye benzediğini öğrenmek için, Dünya'nın ilk kabuğunun mucizevi biçimde yüzeyde korunmuş bir parçasını bulmaları gerekiyor.
There are older rocks elsewhere in the world, but what's so special about Barberton is that it's so incredibly well-preserved, almost in a pristine state.
Dünya'nın başka yerlerinde, daha eski kayalar da var ancak Barberton'u böylesi özel kılan inanılmaz derecede iyi korunmuş olması ; öyle ki burası adeta bakir halde.
It's very delicately preserved, almost as if birds have been walking on this.
Çok iyi biçimde korunmuş. Tıpkı bunun üzerinde kuşlar yürümüş gibi.
And it's these bacteria that are the first well-preserved signs of life on this planet.
Ve bu bakteriler, bu gezegendeki yaşamın en iyi korunmuş ilk işaretleri.
The surviving German negative was preserved only incompletely, and was reconstructed in 2001 / 2002 with the aid of the following materials :
Kurtarılabilen Almanya negatiflerinde eksiklikler vardır, ve bu kopya, 2001 / 2002 yıllarında, şu materyallerin yardımıyla yeniden restore edilmiştir :...
They were very carefully preserved... and the body was just as carefully destroyed.
Çok özenle korunmuşlar. Tıpkı cesedin özenle yok edildiği gibi.
There is such a thing, Anna, and it must be preserved, even in these times.
Böyle bir şey var Anna ve korunmalı. Bu zamanda bile.
Hidden behind the mountains in the Valley of the Blue Moon preserved as by a miracle.
Dağların arkasında... Mavi Ay Vadisinde... mucizevi bir şekilde korunmuş bekliyorlar.
It preserved you.
Seni korudu.
Anytime you'd like to be preserved for posterity, champ... drop in to see me...
Kendini gelecek nesillere her ne zaman göstermek istersen uğrayıp beni görebilirsin.
I see a vacant seat in the poor chimney corner, and a crutch without an owner, carefully preserved.
Sefil ocak başında boş bir yer görüyorum sahipsiz bir koltuk değneği için özel olarak ayrılmış.
And now the skull bones and the teeth, both remarkably well-preserved.
Kafatası kemikleri ve dişler iyi durumda kalmış.
To be preserved by your art.
Sanatçılar tarafından korunacak.
In view of possible proceedings, all documentary evidence should be preserved and observations noted.
Davanın geleceği açısından... bütün belgeler saklanmalı ve gözlemler yazılmalıdır.
She's a well preserved woman.
İyi korunmuş bir kadın.
- Yes, very well preserved.
- Hem de çok iyi korunmuş.
The broken rancor of your high-swoln hearts... but lately splinted, knit and joined together... must gently be preserved, cherished and kept.
Kabaran yüreklerinizle parçalanan ilişkiniz daha yeni tutturuldu, dikildi ve kaynadı. Şimdi ona dikkat ve ihtimam göstermek, iyi bakmak gerekiyor.
- Preserved in alcohol, no doubt.
- Onu alkol ile muhafaza ettiğin belli.
A hundred miles south of San Francisco, there's an old Spanish mission San Juan Bautista it's called and it's been preserved exactly as it was 100 years ago as a museum.
San Francisco'nun yüz altmış km. güneyinde eski bir İspanyol misyonu var. İsmi San Juan Bautista ve müze olarak 100 sene önceki haliyle korunmuş.
I thought Father was undependable but the House of Kohayagawa was preserved because of him
Babamın güvenilmez olduğunu düşündüm Kohayagawa'nın Evi, ona ayrılmıştı.
And were it not for the love I bear my daughter, and for the respect and esteem in which I hold Mr. Evans and Mr. Strock, I would rather the four of us perish in the sea... than that this hell ship be preserved for the commission of further atrocities.
Kızıma olan derin sevgim ve Bay Evans ile Bay Strock'a karşı hissettiğim saygı ve güven olmasaydı dördümüzü denizin dibine gömmek pahasına da olsa cehennemin dibine gönderdiğiniz o gemiyi canavarlığınızdan kurtarırdım!
You look a sort of well-preserved 60.
Kendine iyi bakmış bir altmışlık gibisin.
Newspaper cuttings, pictures carefully preserved in a scrapbook...
Özenle bir albümde muhafaza edilmiş gazete kupürleri, resimler...
They haven't the power preserved to the highest court of all to grant a final acquittal.
Kesin aklanma kararını yalnızca yüksek mahkeme verir.
On the landscapes of other planets where past records are better preserved there's abundant evidence of major catastrophes.
Geçmişe dair bulguların daha iyi korunduğu diğer gezegenlerin peyzajlarında birçok önemli felakete dair kanıtlar bulunmaktadır.
The well-preserved impact craters on Earth were all formed fairly recently.
İyi korunmuş çarpışma kraterlerinin tümü yakın zamanda oluşmuştur.
Lo and behold preserved in plaster forever.
Ve buyurun işte, mükemmel bir kalıp size.
If I have preserved you, madam, I am sufficiently repaid. Agh...
Eğer sizi koruyabilmişsem, madam, en büyük ödülüm budur.
I even had a body preserved in ice, in readiness.
Hatta buzda sakladığım, hazır bekleyen bir ceset bile vardı.
Perfectly preserved.
Çok iyi korunmuş.
In fact, I think you're remarkably well preserved.
Hatta kendinizi çok iyi muhafaza etmişsiniz.
" and within it will be preserved all my dancing shoes dipped in bronze...
" İçinde bronz kaplanmış olarak bütün dans ayakkabılarım...
Yes, well preserved.
İyi korunmuş.
Yes, all right, you're well-preserved, still young and good-looking.
Çok bakımlısındır. Hala genç ve yakışıklısın.
That skull seems remarkably well-preserved.
Kafatası olağanüstü derecede iyi korunmuş gibi görünüyor.
To be preserved, as a mummy...
- Korunmak, aynı bir mumya gibi.
The French-Danish expedition, headed by professor Jansen and captain Lecau discovers in the extreme northern part of Greenland the body of a man, very well preserved in the ice.
Profesör Jansen ve Kaptan Lecau yönetimindeki keşif ekibi Grönland'ın kuzeyindeki en uç bölümünde, buzun içinde, çok iyi korunmuş bir erkek bedeni buldular.
Perfect colonial style so well preserved for 3 centuries
Mükemmel koloni tarzı 3 yüzyıldır korunmuş.
Although dead for years the body was quite well preserved And death appeared to be from natural causes.
Yıllarca ölü olmasına rağmen, vücudu iyi korunmuş... ve ölümün doğal nedenlerle olduğu anlaşılmıştır.
A magnificent, well preserved wooden sculpture representing the Holy Virgin.
Muhteşem derecede iyi korunmuş, Kutsal Bakire'nin temsili bir ahşap heykel.
It's the only 19th Century building that Paris should have preserved! They're destroying it before our eyes.
Tarihi değeri olan, korunması gereken bir yer.
A perfectly preserved mammoth's tusk.
Mamutu mükemmel bir şekilde muhafaza ettik.
Civilization must be preserved.
Medeniyet korunmalı.
They are, of course, the most desirable, prominent... and well-preserved virgins available.
Onlar tabii ki de çekici, göze çarpan ve genç kalmış bakireler.
Isn't it true that Darwin preserved a piece of vermicelli in a glass case until, by some extraordinary means, it actually began to move with a voluntary motion?
Darwin'in, cam bir sandıkta makarna sakladığı ve bazı olağandışı araçlar kullanarak istemli kasılmalarla onları hareket ettirdiği doğru değil mi?
Be it resolved therefore that Mrs. Eunice Long has been declared the blue ribbon winner of the annual Topeka canning festival, and that throughout the Year of Our Lord one-aught-three, all preserved peaches, be they canned and / or jarred,
Karar verilmiştir. Bayan Eunice Long'un Topeka yıllık konserve yapma yarışmasında mavi rozeti takmaya hak kazandığını ve Tanrı'nın takviminin 103. yılı boyunca üretilecek tüm şeftali konserve ve / veya reçellerinde resim ve isminin "Topeka Kraliçesi" olarak yer alacağını ilan ediyorum. "
And that, preserved, it became abusive?
Harcamazsan eğer,... adın çıkar cimriye!
YOU WILL NOTICE THAT WE HAVE CAREFULLY PRESERVED THE NATURAL BEAUTY OF DREAMLAND SHORES.
Masal Diyarı Sahilleri'nin doğal güzelliklerini dikkatli bir şekilde muhafaza etmiş olmamız dikkatinizi çekecektir.
present 447
presence 19
presentation 18
preserve 35
presents 92
preservation 129
present company excluded 33
present company excepted 25
present arms 83
presently 39
presence 19
presentation 18
preserve 35
presents 92
preservation 129
present company excluded 33
present company excepted 25
present arms 83
presently 39