Pricey traduction Turc
331 traduction parallèle
I'm warning you, I'm pretty pricey.
Seni şimdiden uyarıyorum. Fiyatım tuzludur.
Ferrugia : pricey custom-made boots for the missus.
"Ferrugia," kadınlar için pahalı ve ısmarlama ayakkabılar yapıyor.
Very pricey.
Çok pahalıdır.
It's a bit pricey, but I think the kid'll come down.
Pahalı ama sanırsam inecek.
You work at the men's clothing department, thus you know how to count pairs of socks, you know if they're many or few, if they're pricey or cheap.
Erkek kıyafetleri satılan bir mağazada çalışıyorsun,... bu yüzden çorapların nasıl sayılacağını,... az mı, çok mu ya da ucuz mu pahalı mı olduğunu biliyorsun.
Acting pricey, aren't you?
Kendini ağırdan satıyorsun demek?
These pricey deals don't teach us
Bu kazıkçı çingeneler bize yol gösteremiyor!
If I can't catch enough blacks I buy them from their own chiefs, and they're pricey.
Eğer yeterince zenci yakalayamazsam onları reislerinden alıyorum ve pahalılar.
Hey, Pricey. You tuna-sucking piece of raw meat, get your ass over here.
Hey Pricey, aklını mı kaçırdın sen?
Pricey, that's the point.
İşin püf noktası da bu zaten.
- Pricey, I'll see you later, man.
- Tamam Price, sonra görüşürüz.
Hey, Pricey!
Hey, Price.
Hey, Pricey!
Price! .
It seems a little pricey for a fixer-upper.
Çok onarım istiyor o yüzden fiatı biraz yüksek görünüyor.
That's kind of pricey for shampoo, ain't it?
Şampuan da ne kadar pahalıymış!
That's pretty pricey stuff.
Bu oldukça pahalı bir şey.
- A HEARING AID. BUT THEY'RE MIGHTY PRICEY.
Ama onlarda epey pahalı.
OOH, MIGHTY PRICEY.
hemde epey.
"Earth's a parking lot and outer space is just too pricey."
Dünya bir otopark ve dış mekanlar sadece çok pahalı ".
- Pricey.
- Pahalı gibi!
A little pricey.
Biraz daha fazla.
It's very pricey.
Çok pahalıdır.
Let's not overlook that pricey little Fendi scarf you're wearing!
Giydiğin pahalı Fendi eşarbını neden görmezden geliyorsun!
- It has to be safe as possible. - But it's pricey.
- En güvenlisi olsun.
- Yes, but Dad, it's rather pricey.
- Evet ama baba burası oldukça pahalı.
I mean, Manhattan can be quite pricey, even with 50,000 yen.
Yani, Manhattan oldukça pahalı yer, 50,000 yenle bile.
Things are pricey here.
Burada her şey tuzlu.
They say it's a little pricey.
Biraz pahalı olduğunu söyledi.
Not too pricey.
Fazla pahalı değilmiş.
Among those unhappy citizens are the managers of the stores along pricey 5th and Madison Ave.
Mutsuz vatandaşların arasında, 5. cadde ve Madison Caddesinin dükkan sahipleri de geliyor.
Lombardo was eyeball-deep in debt before this whole thing started trying to keep up with a pricey girl like Barbara Baxter. That's expensive.
Bütün bunlar olmadan önce Lombardo Barbara Baxter gibi masraflı bir kadınla yaşayabilmek için borç batağına saplanmıştı.
Armed with his newfound wealth, the Joker put together a pricey defense team to polish his less-than-sterling reputation.
Yeni servetiyle güçlenen Joker yerlerde sürünen itibarını düzeltmek için pahalı bir danışman ekibi kurdu.
My God, isn't that a little pricey?
Orası çok pahalı değil mi?
Little too pricey for you, Dooley.
Senin için biraz tuzludur Dooley.
She bugged and tossed some pricey swag of his in the river.
Babasının servet değerindeki bir eşyasını nehre atmış.
Wow, that's a bit pricey, isn't it?
- Biraz masraflı olmaz mı?
And after that, we'll go by that pricey new cigar club.
Daha sonra şu pahalı puro kulübüne gideriz.
Wow! That's some pricey nut.
Vay, bu biraz pahalı bir fıstıkmış.
It's very pricey.
Oldukça pahalı.
That's a little pricey for cough medicine.
Öksürük şurubu için biraz pahalı değil mi?
I mean, he's pricey, but he's the best.
Biraz pahalı olabilir ama bir numaradır.
That's some pricey nut.
Bu biraz pahalı bir fındık.
Little pricey.
Biraz pahalı duruyor.
We decided $ 2200 was a little pricey for scampi.
Karidesler için 2200 doların pahalı olduğuna karar vermiştik.
It's still pretty pricey!
- Hala oldukça yüksek!
A Perfect Party Peg probably just puked to parade her pert ass... In that pricey dress.
Mükemmel parti kraliçesi Peg eminim, kusursuz poposunun bu elbisede kendini gösterebilmesi için parmağını gırtlağına sokmuştur.
Joint's okay but pricey.
Esrar tamam ama pahalı.
Very pricey, they say.
Çok pahalı olduğunu söylüyorlar.
That sounds potentially pricey.
Bu oldukça pahalı olacak gibi.
- That's a pricey one.
- Epey pahalıdır.
One day, you'll turn around in line in some pricey organic food store or you'll be in a movie line at some mall because there are tons of malls in L.A and you'll see him, Dawson.
Aşırı pahalı organik yiyecekler satan bir dükkânda sıradayken arkanı döneceksin, ya da alış veriş merkezlerinden birindeki sinemalardan birinde kuyrukta beklerken onu göreceksin.