Prisoner traduction Turc
7,134 traduction parallèle
I heard a rumor that you've taken Marcel prisoner.
Marcel'i rehin aldığını duydum.
For he has already stripped you of your powers and laid waste your kingdom, bound you prisoner and plundered your weapons.
Seni zaten güçlerinden arındırmış, krallığını yok etmiş seni tutsak etmiş ve silahlarına el koymuştu.
Who's the real prisoner?
Kim suçlu acaba?
I'm just standing here, doing my job, being a professional prisoner.
Sadece burada durmuş işimi yapıyorum, profesyonel bir tutuklu gibi davranıyorum.
Okay. As you can see, I have, uh, effectively neutralized the prisoner.
Evet, sizinde gördüğünüz gibi mahkûmu etkisiz hale getirdim.
Oh, said the man whose wife sleeps in her mother's bed to the prisoner whose brand-new divorce certificate is her most prized possession.
Eşinin en büyük başarısı yeni elde ettiğin boşanma anlaşması olan ve kocasının annesinin yatağında bir mahkûmla yatan bir adam için büyük bir söz.
"Guard", "prisoner", they're just words.
"Gardiyan, mahkûm" bunlar sadece etiket.
I'm a prisoner like you.
Ben de senin gibi mahkumum.
He was our prisoner, awaiting trial.
O bizim mahkumumuzdu. Yargılanmayı bekliyordu.
This is Prisoner 773.
Bu 773 numaralı mahkum.
Can you sew, Prisoner 773?
Dikiş dikebiliyor musun Mahkum 773?
Americans did this to an Iraqi prisoner.
Amerikalılar bunu Iraklı bir tutukluya yaptı.
I want you to consider a prisoner swap with Castor.
Castor ile değiş tokuş yapmayı düşünmeni istiyorum.
Last time I saw you, the little crow was your prisoner.
Son gördüğümde küçük karga senin tutsağındı.
He's not my prisoner. No?
- Tutsağım değil çünkü.
Escort the prisoner to one of the dungeon cells.
Mahkûma zindandaki hücrelerden birine kadar refakât edin.
And you say you know the prisoner? Yes, that's right.
- Yani mahkûmu tanıdığını mı söylüyorsun?
Customarily, we send them on to whomever the prisoner designates as a next of kin, after execution.
Normalde bunları mahkûmun belirleyeceği bir yakınına infazdan sonra gönderiyoruz.
Congratulations. But since that is the prisoner she had hoped to free, you can see the... the search can now be called off.
Tebrikler ama serbest bırakmayı umduğu asıl mahkûm bu olduğundan aramanın artık iptal edilebileceğini anlayabilirsiniz.
Right now, Dr. Scott's our primary mission, and she's Granderson's prisoner.
Şu an için önceliğimiz doktor Scott ve kendisi Granderson'un elinde.
Again, what have you done with the other prisoner?
Bir daha soruyorum, diğer mahkûma ne yaptınız?
The other prisoner?
- Diğer mahkûm?
No, I want us to retrieve a prisoner that you lost, Scott.
Hayır, elinden kaçırmış olduğun mahkûmu yakalamak istiyorum Scott.
Either you hand the prisoner over or you have to be treated as hostile.
Ya mahkûmu teslim edersiniz ya da düşman muamelesi görmek zorunda kalırsınız.
She is our prisoner and we are taking her out.
- O bizim mahkûmumuz ve onu alacağız.
Here's your prisoner.
İşte mahkûmunuz.
Yes. Incident with another prisoner, I believe.
Sanırım başka bir tutukluyla olay yaşamış.
If I needed a blessing from the pope, I'd climb into Castel Sant'Angelo and see a prisoner there.
Papa'nın hayır duasını alacak olsaydım Castel Sant'Angelo'daki mahkuma giderdim.
So why are they keeping you prisoner?
Pekâlâ seni neden esir tutuyorlar?
Any words of advice for a first-time political prisoner?
İlk defa esir düşecek bir politikacı için hiç tavsiyen var mı?
Is it your contention, sir, that the prisoner is not in a fit state of health to go to prison?
Tutuklunun durumunun hücrede kalmaya uygun olmadığını mı iddia ediyorsunuz bayım?
The prisoner was ill when he went poaching?
- Tutuklu kaçak avlandığında da hasta mıydı?
~ That you broke the jail and helped a prisoner escape?
- Hapse girip bir mahkûmu kaçırdın.
Back on the ship. Goofy Smile, load the prisoner.
Şapşal Gülüş, mahkûmu al.
Prisoner drop-off.
Mahkûm teslim.
We'll SOS, start negotiations for prisoner release, okay?
İmdat sinyali yollayıp tutsakların serbest kalması için görüşmelere başlayacağız sadece...
The prisoner, Heikki Sobong took his own life by avoiding the high-gravity injections from his crash couch.
Tutsak Heikki Sobong çarpışma koltuğundaki ağır yerçekimini önleyecek enjeksiyonlara engel olarak intihar etti.
Secure the prisoner. Yes, sir.
- Tutukluyu emniyete alın.
- Sir, move away from the prisoner.
- Efendim, mahkûmdan uzak durun.
Sir, move away from the prisoner!
Efendim, mahkûmdan uzak durun!
I can't... Sir, move away from the prisoner!
Efendim, mahkûmdan uzak durun!
How long has he been your prisoner?
Ne kadardır senin esirin?
We have been each other's prisoner... for a very long time.
Çok uzun süredir birbirimizin esiriyiz.
How do you know it was your prisoner who killed Mischa?
Mischa'yı öldüren kişinin esir tuttuğun kişi olduğunu nereden biliyorsun?
I'm letting the prisoner go.
- Tutsağı bırakıyorum.
- Get the prisoner back to the airlock now.
- Tutsağı hava kilidine götürün.
I'm a prisoner, same as them.
Tıpkı onlar gibi, ben de esirim.
A prisoner who knows every inch of this mountain, every security measure.
Bu dağın her köşesini, her sırrını bilen bir esir.
He's a prisoner in the mountain because of me.
Dağda benim yüzümden esir.
Don't be a prisoner of "we."
"Biz" in mahkûmu olma.
The prisoner's personal effects.
Mahkûmun özel eşyaları.