English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ P ] / Pursue

Pursue traduction Turc

2,291 traduction parallèle
Ah. " Friends reported that the man had ignored all advice and stated that he intended to pursue his own course.
" Dostlarının anlattıklarına göre adam tüm tavsiyelere kulak tıkayıp kendi yolundan gitmek istediğini söyledi.
Well, as it happens, I was wanting to pursue a course on Math for...
Madem böyle bir şey oldu Matematik dersine girebilir miyim acaba?
Do not pursue this violent path
Bu şiddet yolundan ayrıl.
We've to pursue interrogating him, and just didn't say very much at all.
Peşinde koşturup O'nu sorgulamaya çalışsak da çok fazla bir şey söylemedi aslında.
We then proceeded to pursue all other avenues, but we still kept that information open, and it never developed into anything.
Sonra diğer bütün caddeleri takip altına aldık..... hala bu bilgiyi açık tutuyoruz hiçbir şekilde bir gelişme olmadı.
Sir, if it's okay with you, I'd like to pursue my analysis.
Efendim, eğer sizin için sorun değilse analizlerimi takip etmek istiyorum.
You know, whatever else you want to pursue.
Bilirsin, başka ne yapmak istersen.
I wanted to tell her, we all wanted to tell her, but the hospital's policy was pursue a very aggressive and expensive series of treatments regardless of the fact that her insurance dropped her.
Ona söylemek istedim, hepimiz söylemek istedik, fakat hastanenin politikası çok agresif ve pahalı bir dize tedavi izledi hem de onun sigortasının olmamasına rağmen.
Listen, you better win this case, I'm warning you, or my highest priority will pursue you day and night this world and in hell, right?
Yoksa gece gündüz peşini bırakmam kalk hadi yürü
You asked that I pursue this organized crime element, Mr. Kennedy... and I did so, sir, with diligence.
Bay Kennedy, önlem amaçlı olarak organize suç unsuru teşkil eden bir şey var mı onu araştırdık.
Mr. Hoover, I asked you to pursue a real threat.
Gerçek bir tehdit var mı onu izlemenizi istedim, Bay Hoover.
Well, if I am to pursue the elements that you consider a threat... I humbly request that you allow me the same power and access... to follow the groups that I see as an immediate threat.
Eğer tehdit olarak gördüğünüz unsurları araştırmak benim görevimse onların peşine düşmek için bize verdiğiniz gücün aynısını benim tehdit olarak gördüğüm unsurlar için de kullanmama izin vermenizi isterim.
Mr. Lindbergh, sir, we will not pursue a single lead... until your child is safe in his mother's arms.
Bay Lindbergh, oğlunuz annesinin kollarında güvende oluncaya kadar soruşturmada tek bir kurşun bile atılmayacak.
I'm as handsome as the moon and many stars pursue me
Ay ve yıIdızlar benim gibi yakışıklı birini takipte.
Though many pursue me My heart longs only for my true love
Birçok takipçiye rağmen kalbim uzun zamandır yalnızca gerçek aşkı beklemekte.
My life is but a journey to meet him I'm as handsome as the moon I'm as handsome as the moon and many stars pursue me
Hayat yolculuğumun amacı ona kavuşmak. Ay ve yıIdızlar benim gibi yakışıklı birini... Ay ve yıIdızlar benim gibi yakışıklı birini takipte.
Though many pursue me My heart longs only for my true love
Birçok takipçiye rağmen kalbim uzun zamandır yalnızca gerçek aşkı beklemekte
This beauty is for him alone I'm as handsome as the moon I'm as handsome as the moon and many stars pursue me
Bu güzelliğim yalnızca onun için. Ay ve yıIdızlar benim gibi yakışıklı birini... Ay ve yıIdızlar benim gibi yakışıklı birini takipte.
You spurn the ones that pursue you and pursue the ones that spurn you.
Peşinden gittin ısrar ettin, işte ısrar ettiğinde olanlar.
You follow me around, beg, plead and pursue me endlessly, you wear a blindfold for me, you fight for me and now...
Benim takip ettin, yalvardın, yakardın ve peşimi bırakmadın, gözüne benim kör bandımı taktın benim için dövüştün ve şimdi...
Now I'm free to pursue my dreams without anything holding me back.
Şu anda özgürüm hayallerimi gerçekleştirmek için beni tutan hiçbir şey yok.
I will confront evil, pursue justice, and love mercy.
Kötülüğe göğüs gereceğim, adaleti sürdüreceğim, ve merhameti seveceğim.
Who will pray for and bless my children to boldly pursue whatever God calls them to do?
Kim çocuklarımı kutsayacak, ve Tanrının onlardan yapmaları gerekeni cesaretle sürdürmeye dua edecek.
Dear lord, please allow these young men to safely pursue the height of their excellence tonight and, as a family, allow them to achieve their goals with the gifts with which you have blessed them.
Yüce Tanrım, lütfen bu genç adamların bu gece güvenli ve üstün bir şekilde ailelerine dönmelerini sağla. Onlara bahşettiğin yetenekleri ile amaçlarına ulaşmalarını sağla.
It doesn't matter that he didn't pursue the public eye.
Hayır. Tanınmış biri olmayı istememiş olması fark etmez.
We intend to pursue the same strategy as your insurance company.
Sigorta şirketinle aynı stratejiyi izleme niyetindeyiz.
You would jeopardize my business to pursue a career you thought of five minutes ago based on some power list?
Beş dakika önce bir güç listesine bakarak bir kariyer seçmek için beni kullanacak ve işimi tehlikeye atacaktın?
I don't really pursue younger women.
Ben pek genç kadınların peşinde değilimdir.
I know that, Conrad, but I do feel like some of the kids at this school are responsible, and I want to pursue that.
Biliyorum Conrad ama okuldaki bazı çocuklar bundan sorumlu gibi geliyor bana. Bunun peşine düşmek istiyorum.
Okay, privileged or not, when you're born into this world, you're given a ticket, a free pass that says you're free to eat, breathe and pursue whatever you want in this life,
Peki, imtiyazlı ya da değil, bu dünyaya geldiğinde, sana bir bilet verilir. Yemek, nefes almak ve bu hayatta istediğini yapmaya özgür olduğun yazar.
We need to pursue other tracks of evidence instead of just relying on her testimony.
Tanıklığına ek olarak başka deliller de aramalıyız.
Then we can pursue our options.
Sonra seçeneklerimizi düşünürüz.
We wish to seek approval to pursue this deliberation-- -!
Bu konuyu gündeme getirmek üzere onayınızı talep ediyoruz.
Mama give Boyd Crowder free rein to pursue whatever business he wanted.
Annem Boyd Crowder'a istediği işi yapması için izin verdi.
Rachel, I guess you should call your friends at the Feeb and see if they want to pursue this any further.
Rachel, beceriksizler teşkilatındaki arkadaşını arayıp... -... bunun peşine düşmeyi hala istiyorlar mı, bir sor.
You know I cannot pursue your disease.
Yani hastalığını takip edemem.
I tell them that if they do, back the next day and I'll pursue.
Onlara söyledim, eğer bunu yapmazsanız geri geleceğim ve sizi izleyeceğim.
Warriors pursue it every year.
Savaşçılar bunu her yıl tekrarlar.
Ark can pursue its goals while they cheer for us.
Onlar bizi desteklerken Ark da amaçlarını gerçekleştirebilir.
I will pursue the same mystery using "archaic" and "old school" techniques. While pretending to have a question for Ducky,
Aynı gizemi, artık kullanılmayan eski terimleri kullanıp çözmeye çalışacağım.
I mean, we pursue them, but we just keep making targets of ourselves.
Canavarları kovalarız. Tek yaptığımız kendimizi hedef haline getirmek.
A disabled man giving all his money to his daughter to pursue her dream, and you not only kill him for his apartment, you chop him up into bits and shove him into his freezer.
Sakat bir adam kızına hayallerinin peşinden gitmesi için bütün parasını veriyor, sen ise dairesi için sadece öldürmekle kalmıyor, onu parçalayıp dondurucuya koyuyorsun.
And if you pursue him, you could put the kid in danger.
Eğer çocuğu takip edersen, onu tehlikeye sokarsın.
He's worried that you'll pick up the cause, pursue High Star without me.
Davayı tekrar toparlayıp, bensiz High Star'ı takip edeceğinden endişeleniyor.
Your Honor, I left Centerville six years ago to pursue a job in New York, and that job turned into a terrific career.
Sayın hakim, ben Centerville'den 6 yıl önce ayrıldım, New York'ta iş bulmak için, ve işimde harika bir kariyer edindim.
Can we at least put together a press release that says I'm resigning of my own accord to pursue other evil projects?
En azından başka şeytani projelerin peşinden gitmek için isteğimle istifa ettiğime dair birlikte bir basın açıklaması yapsak?
♪ Passing through tires Go as we desire And pursue, we go for it ♪ ♪
♪ Çemberleri aşarız. İstediğimiz gibi yaşarız. ♪ ♪
Pursue.
Takip.
Jack, I urge you not to pursue this course of conflict with the ACs.
Jack. Senden kültivarlarla aramızdaki çatışmayı sürdürmemeni istiyorum.
One that encourages its students to pursue the truth!
Öğrencilerini gerçeği aramayı teşvik eden bir yere.
I will go enlist Abby's help to pursue this further.
Daha fazlasını öğrenmek için Abby'e gideceğim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]