Pushed traduction Turc
6,626 traduction parallèle
Interestingly enough, the offshore current pushed most of the debris this way under the pier.
İlginç bir şekilde akım enkazı bu iskelenin altına kadar sürüklemişti. - Yani?
Pushed him hard today.
- Onun için zor bir gün oldu.
Someone pushed him and he fell.
Onu ittiler ve düştü.
If all the injuries were offensive and he was just pushed, the blood wasn't from the victim.
Yaraları, saldırı yarasıysa ve sadece itildiyse... Kan, maktule ait değildi.
I-I wouldn't have pushed it.
Zorlamazdım.
I've pushed you to the next level.
Seni bir sonraki seviyeye taşıdım.
Not Health and Safety pushed Alison out that window, was it?
Alison'u pencereden iten İş Sağlığı ve Güvenliği değildi, değil mi?
Nobody pushed her!
Onu kimse itmedi!
Tom can't have pushed her!
Tom onu itmiş olamaz!
Isha pushed her.
Isha onu itti.
Until he pushed her down the stairs to shut her up.
Onu merdivenlerden itip sesini kesene kadar.
Hey, if you wanna embarrass yourselves up there on those pushed-together cafeteria tables, go for it, but I am not gonna risk my reputation with a group of people who don't respect the craft and draw dogs on my script pages!
Eğer orada, birleştirilmiş kafetarya masalarının üstünde kendinizi utandırmak istiyorsanız buyrun. Ama ben edebiyata saygı duymayan ve repliklerime köpekler çizen bir grup insan için itibarımı zedelemeyeceğim.
But his parents pushed him out to make way for a new brood.
Fakat ailesi yeni kuluçkalara yatmak için onu kovdu.
'Cause I could swear you were cussing me out after I pushed you out of the plane.
Seni iktirdiğimde bana biraz küfür ettiğini duydum da sanki.
I pushed you away. I am so ashamed of how I behaved.
Seni uzaklaştırdım ve yaptıklarımdan çok utanıyorum.
'James and I pushed on towards the final border crossing'back into Argentina.
James'le birlikte Arjantin'e son kez geçmek için yola devam ettik.
I inserted the car and pushed the door to open it, but it was open, I think.
Anahtarı sokup kapıyı ittirdim ama sanırım zaten açıktı.
The ones you pushed...
Baskı yaptıkların...
I remember being 4, being pushed on a swing and thinking,
4 yaşımdaydım salıncakta sallanıyordum ve aklımdan...
I pushed you out of the way.
Seni, onun hedefinin dışına ittim.
It had pushed man to venture further and further into The Deep, Blue Unknown.
İnsanları, bilinmeyen maviliklerin daha da derinine cesaret etmeye itti.
After being pushed away and treated like an outsider,
itti sonra ve bir yabancı gibi muamele,
They pushed me off my bike again!
Yine benim bisiklet Beni itti!
In her grief my mother pushed everyone except her sister out of her life.
O kederi içinde annem, kız kardeşi dışında herkesi hayatından çıkardı.
Somewhere in the middle of the Atlantic she pushed me out too.
Atlas Okyanusu'nun ortalarında bir yerde beni de çıkardı.
And one day he pushed it too far, and I somehow entered his mind.
Bir defasında fazla ileri gitti ve ben bir şekilde aklına girdim.
We've already pushed so many vulnerable species and the environment to the brink.
Çoktan birçok korunmasız türü ve çevreyi uçurumun kenarına ittik.
I mean, the whole time we dated, she always pushed books on me.
Çıktığımız onca zaman bana devamlı kitap oku diye diretirdi.
Did he jump or was he pushed?
Bu işten paçayı kurtardı mı yoksa gerçekten atıldı mı?
You're the one who pushed the shit ball rolling down the hill.
Bok topunu yokuştan yuvarlayan sensin.
They pushed her out of the way.
Onu hemen uzaklaştırdılar.
I never pushed the logic, because I never thought I'd be in this position.
Daha önce bu kavrayamamıştım çünkü böyle bir durumda olacağımı düşünmedim.
Our faith is tested, pushed to its very limits.
İnancımız sınava tabi tutulur. Sınırlar iyice zorlanır.
When I woke her, she pushed past me and went into the bathroom.
Onu uyandırdığım zaman, beni itip geçerek banyoya girdi.
So the villagers pushed, and the monster fell screaming into the fire.
Sonra köylüler itmişler ve canavar çığlık atarak ateşe düşmüş.
He dialed the number and never pushed talk.
Numarayı tuşladı ama ara tuşuna basmadı.
So I've come to realize that we're dealing with someone of such profound internal damage that he has simply not been pushed far enough.
Sonunda düşündüm de.. .. çok fazla baskı altında bırakılmamış.. .. yaralı biriyle uğraştığımızın farkına vardım.
I think she was probably one of those people that got ran over and pushed to the side.
Galiba onun üstüne çok geldiler ve sürekli itip kaktılar.
I was pushed.
Biri beni itti.
Are you... kidding me? You weren't pushed.
Dalga mı geçiyorsun?
You just pushed me.
Kimse yok. Sen kendin ittin.
He pushed me.
Beni itti.
We pushed our limits.
Biz sınırları itti.
I've been pushed around for too long.
Üzerime çok gelindi!
I'd blown a cloud of ganja smoke into Mr. Gaines'face pushed him out of the room and told him to fuck off.
Bay Gaines'in suratına esrar dumanını üflemişim odadan dışarı atıp siktir olup gitmesini söylemişim.
- I barely even pushed the guy.
- Adamı itmedim bile ya.
He also sort of pushed it aside not taking it seriously.
O da çok ciddiye almamış üzerinde durmamıştı.
..how to be that thing that she had been pushed to become ..from her own success.
Ona başarı getiren o şeyin yerini nasıl dolduracağını bilmiyordu.
..pushed her further and further over the edge.
Medya yüzünden daha da uçlara gitti.
You pushed very hard and very long for something you appeared to want very badly.
Çok istediğin bir şey için kendini çok fazla zorladın.
Well, I think she pushed him in.
Lanet annesinden geçmiş. - Bence çocuğu o itti.