Put it in your pocket traduction Turc
151 traduction parallèle
- Put it in your pocket.
- Cebine koyarsın.
Put it in your pocket and come on.
Parayı cebine koy da gidelim. Kıpırda hadi!
Put it in your pocket.
Cebine koy onu.
Put it in your pocket, it will make you feel nicer to have it!
Cebine koy. Kendini güvende hissedersin.
Now, put it in your pocket and keep it there at half cock. But don't go waving it in the face of every man who asks for a glass of stout.
Şimdi onu cebine sok, ama yarısı dışarıda kalsın,... ve sana her laf atan adama da silahını çıkarma.
You can put it in your pocket.
Cebine koyarsın.
I'll put it in your pocket.
Cebine koyacağım.
What was in your mind when you put it in your pocket?
Onu cebine koyarken ne düşünüyordun?
Put it in your pocket.
Onu cebine koy.
Put it in your pocket, Mrs. Mudge.
Cebinize koyun, Bayan Mudge.
Put it in your pocket and go the fuck home will ya?
Cebine koy da siktir ol evine git! Teşekkürler.
Now, I want you to reach out and put it in your pocket.
Şimdi uzanıp... onu cebine atmanı istiyorum.
- You put it in your pocket!
- Mektupları cebine koydun!
You put it in your pocket.
Cebine koymuştun.
You put it in your pocket.
- Hatırlıyorum. Cebine koymuştun.
Put it in your pocket and go the fuck home.
Topu cebine koy ve evine git.
- Put it in your pocket.
Tamam onu cebine koy.
Picked it up, put it in your pocket, took it home, kept it?
Aldın, ceketine koydun, evine götürdün, sakladın?
Forget about it just put it in your pocket Honey!
unut sadece kendi cebine koy bal!
Here, put it in your pocket.
Al. Cebine koy.
Put it in your pocket so you don't lose it.
Cebine koy da kaybolmasın.
Put it in your pocket.
Koy cebine.
Fold it twice and put it in your pocket.
Kağıdı iki kere katla ve cebine koy.
You take this book, you put it in your pocket and you keep it there.
bu defteri alın, ve cebinize koyun iyi muhafaza edin.
Put it in your pocket.
Koy cebine şöyle. Tamam mı?
Put it in your pocket, on the side.
Onu cebine koy, bu taraftakine.
I'll put it in your pocket.
Bunu cebine koyacağım.
Well, put it in your pocket and save it for later.
Cebine koy ve sonrası için sakla.
ALL : ( singing ) Catch a falling star and put it in your pocket
Kayan bir yıldız tut ve cebine sok
Catch a falling star and put it in your pocket
Kayan bir yıldız tut ve cebine sok
Put it in your pocket, I don't want you to lose it.
Kaybetme. Tamam mı?
Just put it in your pocket.
Cebine koy.
I'll admit Janet put the notion in my head, but I never would have mentioned it, if it weren't that you seem to be carrying fear of discovery in your pocket.
İtiraf edeceğim ; Janet bu fikri kafama soktu, ama bundan hiç bahsetmezdim eğer sen cebindeki silahın keşfedileceği için bu kadar korkmasaydın.
Put it in your right pocket.
Sağ cebine koy.
I put it in your right-hand pocket.
Sağ cebinize koydum.
And while you kept the assistant busy, your... boyfriend here... put another toy in his pocket and didn't pay for it.
Siz meşgul ederken, asistanım, Arkadaşın, burada.. Cebine, Başka bir oyuncak koydu..
You want the law, but you want it to walk quiet. You don't want it to put a hole in your pocket.
Düzen istersiniz ama elinizi taşın altına soktuğunuzda hemen kaçarsınız.
I just put it in my pocket. Well, in that case, I couldn't hear it in the other ear, either. Your hearing is not improving.
Dün gece konusunda, efendim, hiç bir şey yapamazdım, efendim.
It's a business that may put something in your pocket, my lad.
Bu iş senin cebini doldurabilir delikanlı.
In your country, it's okay to lie and put drug in pocket? Okay, okay, no, not really.
Sizin ülkede yalan söylemek ve birine uyuşturucu koymak suç sayılmıyor mu?
Take your money, put it back in your wallet or your pocket, turn around and walk through both sets of doors... The second one sticks sometimes. - go out into the parking lot, get in your car, turn the key, and never, ever speak to me again as long as you live!
Paranı al, cüzdanına koy... geriye dön, kapılardan geç... ikinci kapı bazen takılabilir... otoparka çık, arabana bin, anahtarı çevir... ve bir daha asla hayatın boyunca benimle konuşmaya kalkma!
You blow your nose in it, put it back in your pocket. Then you see someone in distress and give them this gift from your pocket?
İçine sümkürürsün, sonra cebine yerleştirirsin ve birini ağlarken görünce de mendili güzelce çıkarıp ona verirsin, ha?
Hell, you could've sold it... put the money in your own pocket.
Burayı satıp, parayı cebine atabilirdin.
In your pocket, check where did you put it into?
Ceplerini kontrol et, nereye koymuştun?
A murderer and a villain a slave that is not twentieth part the tithe of your precedent lord, a vice of kings a cutpurse of the empire and the rule that from a shelf the precious diadem stole and put it in his pocket.
O bir katil ve alçak senin önceki efendinin onda birinin, yirmide biri olamayacağı bir sefil kral kılığında rezil bir soytarı hem krallığı hem devleti soyan ve bunun üstünde değerli tacı çalıp cebine koyan bir hırsız.
I put it in his pocket, took what I thought was your key and put it on your key chain.
Onu cebine koydum, seninki sandığım anahtarı alıp anahtarlığına yerleştirdim.
After you put the money in your pocket it's as difficult to spend as the money you've saved.
Sonra para cebine girdi mi o da kırk yılda biriktirilmiş para kadar harcanması zor hâle gelir.
Take a deep breath and just put it in your back pocket.
Derin bir nefes al ve cebine geri koy.
So I made a replica of you out of straw and then I put my lab coat on it with your memo in the pocket, then invited the neighbourhood kids to light it on fire and whack it with sticks.
ve senin samandan bir kopyanı yaptım. Sonra da onun üstüne laboratuvar önlüğümü geçirip, cebine de senin notunu koydum, ve sopalarla vurup ateşe versinler diye etraftaki çocukları çağırdım.
After promising to put money in your pocket, the conservatives are quietly taking it away...
Cebinize para gireceğinin sözünü verdikten sonra,... muhafazakarrların üstüne gölge düştü.
I don't want it, put it in your other pocket.
İstemem sende kalsın. Diğer cebine geçir.