Racking traduction Turc
280 traduction parallèle
Ben was racking up points.
- Ben oyunu kazanıyordu.
The job is nerve-racking enough as it is.
Zaten işimiz, yeterince sinirlerimizi geriyor.
I'm making a lot of noise. Dancer's racking up all the points.
Kıyameti koparıyorum, ama Dancer parsayı topluyor.
I'm racking my brains with my pen
Kalemimle beynimi patlatıyorum.
But you never know that's what's so nerve-racking
.. ama zamanı belli olmuyor.
I've been racking my brain how to get Mike out of town.
Ben de Mike'ı buradan nasıl kurtaracağım diye kafa yoruyordum.
I've been racking my brains.
Bu zamana kadar beynimi zorladım.
When those membranes become inflamed we get pleurisy and a racking cough.
Şu ince zarlar iltihaplandığında Pleurisy hastası oluruz, öksürüğe yakalanırız.
The quarrel, if there was one, wasn't between the girl and me but me and Daniel, who was racking up points attacking our irony and our poses.
Ortada bir soğukluk varsa kızla benim aramda değil, Daniel ile benim aramdaydı. Puanları da benim hicivli konuşmam ve tavırlarımdan kazanıyordu.
There's a slight racking pain in my head here.
Burada kafamda hafif geren bir ağrı var.
She's racking me up, I'm not kidding.
Beni gerçekten zorluyor. Çok ciddiyim.
Horrible bone-racking powder
kemik kıran zehri!
I put the real bone-racking powder into your bone
Kemiğinin üzerine gerçek... kemik kıran zehri döktüm
Granted, meeting your prospective fiancé's mother, especially an eminent psychiatrist, trained to analyse a person's behaviour, could be a nerve-racking evening, for somebody who's going to be there, but I'm not.
Evet. Müstakbel nişanlının annesi ile buluşmak özellikle insan davranışları incelemede eğitim almış saygın bir psikiyatrist ile orada olan biri için geceyi sinir bozucu yapabilir ama ben orada değilim. İyi akşamlar.
There ´ s just no stopping this kid when it comes to racking up the records.
Rekor kırmaya gelince bu çocuğun durmaya hiç niyeti yok.
We've been racking our brains trying to figure something out.
Bir şeyler bulabilmek için kafalarımızı çalıştırdık.
It's nerve.racking to live around that equipment all the time.
Sürekli bu şeylerle yaşamak sinir bozucu birşey.
How come she's the one racking the balls?
Bu işin kontrolünü nasıl ona verirsin?
I'm sitting here racking my brain - you're sitting there setting me up.
Biz bu adamdan ne isteyeceğiz? Burada oturmuş çare bulmak için beynime işkence yapıyorum- -
Ah, what a nerve-racking thing, meeting your future in-laws.
Müstakbel dünürlerle tanışmak ne sinir bozucu şeymiş.
He must be having an unbearable, nerve-racking time of it.
Bu ona dayanılmaz ve sinir-bozucu geliyor olmalı.
You start racking your brains.
Beyninize işkence etmeye başlarsınız.
I keep racking my brain to try to figure out what I did.
Ne yaptığımı hatırlamaya çalışıp duracağım.
This must be so nerve-racking.
Çok sinir bozucu olmalı.
I'm racking', man.
Topları hazırlıyorum. Hay allah.
I'm racking my brain trying to imagine why you'd make this up.
Neden böyle birşey uydurduğunu anlamaya çalışıyorum.
Jolly nerve-racking.
Sinirlerimi kontrol edebilirsem.
Man, are we racking up the grief bonus!
Konseyin bu kararı alması gerçekten iyi oldu. Şu anda 450 Dolar oldu ve daha bitmedi bile.
There you are racking your brains to create the most sublime aromas and for what?
En yüce tatları ortaya çıkarmak için beynini patlatıyorsun. Ama ne için?
- l keep racking my brains.
- Kafa patlatıp duruyorum.
I stayed up all night racking my brains.
Bütün geçe beynimi patlattım.
- The interview is nerve-racking.
- Bu görüşme sinir bozucu.
I'm racking my brain.
Beynimi zorluyorum.
- You must be racking up at college.
- Üniversiteyi dağıtıyor olmalısın.
It's obvious the kid is out racking up some RRs and he's lost touch of time.
Açıkça görülüyor ki biraz hovardalık ediyor ve saatin farkında değil.
I've been racking my brain. I do not have a Iow.
Kafamı patlattım ama kötü birşey bulamadım, tamam mı?
Love's not exactly racking up the gold medals out there.
Bugünlerde aşkla ilgili bir şey duydun mu?
- That's a little nerve-racking.
- Biraz sinir bozucu.
This is so nerve-racking.
Bu aşırı sinir bozucu.
We'll round up every bald head, every semi-bald head, Every thinning head, like when you're racking pool balls.
Bütün kelleri sorgulayacağız, bütün yarım kelleri, saçı dökülmeye başlayanları ve kafasını bilardo topu gibi kazıtanları.
Nerve-racking, isn't it?
Sinir bozucu, değil mi?
And just a little warning. If any of you does too well in this class... the professor might ask you to be a T. A. and it's a lot more nerve-racking than it looks.
Ufak bir uyarı, eğer bu derste başarılı olursanız, hoca asistanı olmanızı isteyebilir ve göründüğünden çok daha fazla sinirleri yıpratıyor.
( woman ) Having a good time? It's exciting, but nerve-racking.
Çok heyecan verici ama sinirleri harap ediyor.
Those things are nerve-racking.
O toplantıların ne kadar gergin geçtiğini biliyor musunuz?
I've been racking my brain. trying to think of something to cut from the budget.
Bütçeden bir kesinti yapmak için kafa patlatıyordum.
That was nerve-racking.
Çok sinir bozucuydu.
My hooligan friend, I've been racking my brain in a fruitless attempt to resolve our unpleasantness.
Biliyor musun holigan arkadaşım, bu hoşnutsuz meselemizi çözümlemek için verimsizce girişimlerle beynimi paralıyordum.
And I've been racking my brain for an idea.
Bir çözüm bulmak için durmadan.. ... kafa patlatıyorum.
You know, audits can be nerve-racking.
Denetlemeler sinir bozucu olabiliyor.
Oh, nice look, Don Ho. So racking up those frequent flyer miles?
Uçak bileti için kredi kartlarının puanları mı topladın?
Let's hunker down until the law dogs leave, then start racking up the merch.
Korumalar gidene dek saklanalım, sonra yağmalamaya başlarız.