Relationships traduction Turc
3,949 traduction parallèle
" for his hilarious and insightful look into modern relationships.
- Bakın millet, ateşli amcık gelmiş! - Düşen kalkan Meryem.
- Good. But... when it comes to my personal life, my personal relationships, I'm not a novice.
Ancak konu özel hayatıma özel ilişkilerime gelince acemi değilim.
Mr. Movladiev retained several close relationships in his motherland, including some with suspected ties to the Haqqani network.
Bay Movladiev vatanında Hakkani örgütü dahil bazı şüpheli bağlarını kopartmamış.
Our relationships with our siblings are often fraught.
Kardeşlerimizle ilişkilerimiz sık sık bozulur.
Insects and plants that were brought together in this very arbitrary way now began to establish new relationships.
Rastgele bir şekilde buraya yerleşen böcekler ve bitkiler şimdi yeni ilişkiler kurmaya başladılar.
Well, forgive me, but doctors work together all the time without their relationships turning sexual.
Kusura bakmayın ama doktorlar her zaman beraber çalışırlar ve ilişkileri sekse dönüşmez.
Personal relationships happen.
Özel ilişkiler gelişebilir.
Name three other relationships or affairs that have happened between co-workers at Chelsea General.
Chelsea General Hastanesi'ndeki çalışanlar arasında gerçekleşen üç ilişki örneği verin.
He plans to show that relationships are both common and foreseeable.
İlişkilerin öngörülebilir ve alışıldık olduğunu göstermeye çalışıyor.
Maybe that's why your relationships haven't worked out lately... you've never dated a girl you were friends with first.
Belki de bu yüzden son zamanlarda ki ilişkilerin yürümedi. Daha önce arkadaş olduğun biriyle çıkmadın hiç.
Yeah, women under 18 and over 40 are the best at relationships, -'cause the young ones...
18 altı ve 40 üstü kadınlar ilişki için ideal çünkü genç olanlar...
Yeah, my best relationships were with a 17-year-old and a 54-year-old.
Evet, en iyi ilişkilerim 17 ve 54 yaşındaki iki kadınla olmuştu.
And if they formed relationships... Amanda would never forgive that.
Ve eğer ilişki yaşarlarsa Amanda bunu asla affetmezdi.
Relationships are, um... uh, they're a pain in the ass.
İlişkiler baş belasıdır.
Sam, the ironic oracle of love and relationships.
Sam, aşk ve ilişkilerin ironik kahini.
I'm talking about relationships.
Ben ilişkilerden bahsediyorum.
Vincent, I have two... two important relationships in my life besides you.
Vincent, benim hayatımda senin dışında iki ilişkim daha var.
It's not like either of you are in the most functional relationships.
Sanki ikiniz de çok faydalı ilişkiler içindeymişsiniz gibi.
Maybe Maeve got in the way of one of her old relationships?
Belki Maeve onun eski ilişkilerinden birisinde aralarına girmiştir?
"Coward." What does he know about relationships?
Korkakmış. İlişkiden ne anlar ki o?
Look, I don't know what's going on with Sharon's relationships but Cathy's just like a bag of feckin'cats.
Sharon'ın ilişkilerinde neler oluyor bilmiyorum ama Cathy çok gergin.
Does your philosophy condone open relationships between the sexes?
Felsefeniz herkesle rahatlıkla ilişkiye girmeyi serbest bırakıyor mu?
Do you think they can work, workplace relationships?
Sence aynı iş yerinde çalışanların ilişkisi yürür mü?
Mm. You've had relationships with coworkers.
Sen iş arkadaşlarınla ilişki yaşadın.
You know who knew relationships? - Your brother.
Bu ilişkilerin özünü kim iyi anlardı, biliyor musun?
What is it that makes relationships so difficult?
İlişkileri bu kadar zorlaştıran şey ne?
Oh, yeah, you know, relationships.
Evet, ilişkiler işte...
so we could use it as a teaching tool for relationships.
Biz de, çocuklara ilişkiler hakkında bir şeyler öğretebilmek için kaseti cinsellikten, genel izleyici kitlesine çevirdik.
There's a lot of guys wanting to get out of relationships before Valentine's Day, right?
Sevgililer Günü'nden önce ilişkilerini bitirmek isteyen bir sürü adam var, değil mi?
- Public Affairs Office - has relationships with reporters from every underlying major wire service, newspaper, news weekly, and television network in the nation.
- Kamu Bilgilendirme Ofisi - ülkedeki tüm kablolu servisler, gazeteler, haftalık haber bültenleri, ve televizyon ağları ile ilişkisi var.
I study host-parasite relationships.
Parazit ilişkileri üstüne çalışıyorum. Ne güzelmiş.
I mean, it hasn't been easy, but, you know, relationships are not easy.
Kolay olmadı ama ilişkiler kolay değildir zaten.
But we are working on a show about unique long-distance relationships.
Ama uzak mesafe ilişkiler hakkında bir program hazırlıyoruz.
You know, there's a little thing in relationships called being faithful.
İlişkilerde, sadakat denen bir şey vardır.
Look, our victim obviously had relationships with both of these women.
Bak, Kurbanımız kesinlikle bir ilişkiye sahipmiş Şu iki kızla.
From now on, I don't want anything to do with men, or relationships or dreams of marriage and all that.
Bundan sonra erkeklermiş, ilişkiymiş, evlilik hayalleriymiş hiç işim olmaz.
Healthy relationships are not my thing.
Sağlıklı ilişkiler bana göre değil.
I'm telling you, after you read this book, you'll realize that all relationships are fundamentally transactional.
Hele bu kitabı bir oku bütün ilişkilerin temelinde.. ... çıkar olduğunu anlayacaksın.
Kids, relationships are built on trust.
Çocuklar, ilişkiler güven üzerine kuruludur.
It will not contain bay leaves and furthermore, we'll put a ban on discussing old relationships.
Ayrıca defne yaprağı ve fazlasını içermez eski ilişkileri tartışma da bir yasak koyabiliriz.
Has social media so eroded our interpersonal relationships that we no longer wish to experience the...
Sosyal medya, insanlarla aramızdaki ilişkiyi o kadar yıpratmış ki artık bu tür şeyleri yaşamak gibi isteklerimiz- -
I'll write a song about it, ignoring the fact that I'm the common denominator in all my failed relationships!
Yürümeyen bütün ilişkilerimdeki asıl sorunun ben olduğum gerçeğini göz ardı ederek bu konuda bir şarkı yazacağım! - İşte böyle.
Meeting athletes on their home turf, building relationships.
Sporcularla yaşadıkları yerde görüşmek, ilişkiler kurmak...
Maybe all relationships are made up of logical inspectors and emotional constables, and we need both to make space and time a better place.
Belki tüm ilişkiler, mantıklı dedektifler ve duygusal yardımcılardan oluşmalıdır. Uzay ve Zaman'ı daha iyi yapmak için ikisine de ihtiyaç vardır.
He's doing a show about long distance relationships next Sunday.
Önümüzdeki pazar uzak mesafeden yürütülen ilişkiler hakkında program yapıyor.
See, the thing is, Zach, that... you have to start thinking about all your relationships in relation to the campaign.
Mesele şu, Zach, kampanyaya bağlı olarak bütün ilişkilerini düşünmeye başlamak zorundasın.
What I do means no communication, no relationships, to anyone.
Yaptığım iş ne kimseyle bir iletişime ne de bir ilişkiye müsaade ediyor.
Because friends support each other and their relationships, and so far I have seen you now date Gina, Lisa, Mindy, Leslie, Shannon, Gina again.
Çünkü arkadaşlar birbirlerinin ilişkisinde destek verirler ve ben şimdiye kadar seni Gina, Lisa Mindy, Leslie, Shannon ve tekrar Gina ile gördüm.
We found it when we were doing a little digging into a dead girl's relationships.
Ölü bir kızın insan ilişkilerini araştırırken bunu bulduk.
Comparing the relative happiness of couples in "friends with benefits" arrangements with couples in traditional monogamist sexual relationships.
"Çıkar ilişkili" çiftlerle tek eşli çiftlerin seks hayatlarını karşılaştıran bilim insanları.
That I wasn't Marshall's therapist because he was my boss and that I couldn't be her therapist because now she's my boss and that I'm incredibly overdrawn at the Hawks bank of interpersonal relationships, thank you.
- Ben dedim ki.. Marshall'ın terapisti değildim. Çünkü adam patronumdu.