Remarkably traduction Turc
761 traduction parallèle
And it's really quite an extraordinary idea, but remarkably simple.
Ve bu gerçekten oldukça sıradışı ancak dikkat çekici ölçüde basit bir fikirdi.
You not only have a terrific mind, you're also a remarkably pretty girl.
Sen sadece olağanüstü bir akla sahip değilsin ayrıca da hatırı sayılır derecede güzel bir kızsın.
You play a remarkably bad game of chess, my dear Anton.
Son derece kötü bir satranç oyuncususun sevgili Anton.
You're remarkably like a girl I know.
Tanıdığım birine çok benziyorsunuz.
You're remarkably attractive.
Çok çekicisin.
Aye. I'm fair sick of it. A remarkably fine season and what good is it?
Oldukça iyi bir mevsim ve ne iyi değil mi?
- This stuff he reads is remarkably dead.
- Okuduğu şeyler çok sıkıcı.
You are very hospitable, sir, and, if I may say so, for a recluse people, you speak remarkably good English.
Çok misafirperversiniz sör, ve şunu söylemeliyim, münzevi insanlar olarak, gayet iyi İngilizce konuşuyorsunuz.
They all agreed that the two bullets were remarkably similar... but I have here their sworn statements... that the two bullets could not have been fired from the same gun.
Hepsi de iki merminin birbirine çok benzediğine karar verdiler ancak iki merminin aynı silahtan atılamayacağına dair burada yeminli ifadeleri var.
You are remarkably organized and you never fail.
Kayda değer şekilde düzenlisiniz ve hiç hata yapmazsınız.
This sounds to me remarkably like blackmail.
Bu bana şantaj gibi geldi.
What am I doing? I'm patting another man on the back when I should be telling you what a remarkably clever fellow I am.
Sana ne kadar zeki olduğumu söylemek yerine başka bir adamı pohpohluyorum.
So far, remarkably little.
şimdiye kadar, çok az şey.
And now the skull bones and the teeth, both remarkably well-preserved.
Kafatası kemikleri ve dişler iyi durumda kalmış.
All in all, he's remarkably civilized.
Neticede, oldukça medeni biri.
"Since 1900, its population has remained remarkably constant at about 30,000."
1900'den beri nüfusu 30,000'dir.
Now you talk about something that sounds remarkably like a conscience.
Oysa şimdi vicdana benzer bir şeyden bahsediyorsun.
- It's remarkably simple.
- Çok basit.
It's crude, but remarkably similar to these copies... of old woodcuts and medieval drawings... of a fire demon invoked by witchcraft to destroy an enemy.
Kabataslak ama, bir düşmanı yok etmesi için büyü ile çağrılmış olan bir ateş iblisine ait bu eski gravür ve ortaçağ çizimlerinin kopyalarına oldukça benziyor.
Though I must say, for somebody who's elbow deep in clay all day long, you're looking remarkably well.
Yine de söylemeliyim ki, gün boyu dirseğine kadar kile batmış biri için, son derecede iyi görünüyorsun.
You're a remarkably forthright woman.
Siz dikkati öekecek derecede açık sözlü bir kadınsınız.
I'm a remarkably lucky one, in spite of what's happened.
Ben dikkati çekecek derecede şanslı biriyim, olanlara rağmen.
She seemed remarkably sane and self-possessed.
Bana aklı başında ve tamamen kendi gibi göründü.
It's a remarkably friendly island, sir.
Burası son derece cana yakın bir ada, efendim.
It's remarkably simple to do that.
Bunu yapmak oldukça basittir.
For doomed men, you all look remarkably healthy.
Bana hiç de ölmek üzereymiş gibi görünmüyorsunuz.
Eight going on 9 is remarkably young.
8'in 9 olması baya genç bir yaş.
A simple Parisian working girl, who looks remarkably like you, Miss Simpson, emerges from her simple Parisian dwelling and makes her way through the crowd and across the square.
Size benzeyen sıradan Parisli bir kız sıradan bir evden çıkar ve kalabalığın arasından geçip meydanın öbür ucuna varır.
In fact, I think you're remarkably well preserved.
Hatta kendinizi çok iyi muhafaza etmişsiniz.
Who looks remarkably like my producer and victim, Mr Alexander Meyerheim.
Kendi yapımcı ve kurbanım Alexander Meyerheim'a benzemiyor da değil.
Larissa... remarkably the same.
Larissa ise hiç değişmemiş.
Transcribes remarkably well from the orchestra to the military band.
Askeri bandolar ve orkestraların tarafından da iyi yorumlanıyorlar.
Your department has developed a remarkably high casualty rate.
Senin bölümünde oldukça yüksek bir ölüm oranı var.
I have to admit your method at Rahlem worked remarkably well.
Rahlem'deki yönteminizin çok iyi sonuç verdiğini itiraf etmeliyim.
It's remarkably like any other place.
Başka yerlerden farkı yok.
Remarkably effective for a device that Dr Adams was going to abandon.
Dr. Adams'ın bırakacak olduğu inanılmaz derecede etkili bir aygıt.
We are orbiting an uninhabited planet in the Omicron Delta region, a planet remarkably like how we remember Earth to be - park-like, beautiful, green, flowers, trees, green lawns, quiet and restful.
Omicron Delta bölgesinde yaşam olmayan bir gezegenin yörüngesindeyiz, ilginç derecede hatırladığımız Dünyamıza benzer bir gezegen parka benzer, harika, yeşil, çiçekler, ağaçlar, yeşil çimler, sessiz ve dingin.
Before its sun went dark, this planet was remarkably similar to yours.
Güneşi kararmadan önce, burası sizinkine çok benzer bir gezegendi.
For 24 to 48 hours, she can even be remarkably faithful.
24 ila 48 saat arasında ciddi derecede güvenilir olur.
That skull seems remarkably well-preserved.
Kafatası olağanüstü derecede iyi korunmuş gibi görünüyor.
Remarkably high standard, don't you agree?
Dikkat çekecek derecede yüksek bir standart var, sence de öyle değil mi?
His mind is remarkably disciplined.
Aklı ciddi bir şekilde disiplinli.
Mr. Spock, you have a remarkably logical and analytical mind.
Son derece mantıklı ve analitik bir akla sahipsiniz.
Captain, the Horta is a remarkably intelligent and sensitive creature with impeccable taste.
Horta, mükemmel bir zevke sahip olan, duyarlı ve inanılmaz zeki bir yaratık.
Their reaction to your defiance was remarkably similar to the reaction of a computer, when fed insufficient or contradictory data.
Senin muhalefetine tepkileri, yetersiz verisi olan ya da çelişik veriye sahip bir bilgisayarın tepkisi gibiydi.
Sometimes remarkably accurate.
Bazen dikkat çekici şekilde doğrudur.
Remarkably peaceful - and tranquil.
Oldukça barışçıl ve sakin.
Left alone, they undoubtedly someday will develop a remarkably advanced and peaceful culture. "
"Rahat bırakıldıklarında, gelişmiş ve barışçıl bir kültür geliştirecekler."
This atmosphere is remarkably similar to your 20th century.
Bu atmosfer sizin 20. Yüzyılınıza çok benziyor.
Her complexion is remarkably rosy, as if she were alive.
Teni dikkat çekecek kadar pembemsi. Keşke yaşayabilseydi...
You're all remarkably interested in her.
Onunla pek ilgilisiniz anlaşılan.