Repent traduction Turc
804 traduction parallèle
it's time for you to repent!
Zero, pişman olma zamanı!
" Repent, fast, pray!
" Pişman olun, oruç tutun ve dua edin!
I always say, marry in haste, repent at leisure.
Hep söylerim, aceleyle evlenen pişman olur.
You laughed when I told you to repent.
Tövbe etmenizi söylediğimde güldünüz.
... whether ye shall repent and be saved, for I am the instrument of Providence.
... tövbe edip ruhunuzu kurtaracak mısınız, ben Tanrı'nın inayetinin aracıyım.
How are the boys gonna repent if you don't give them a chance?
Onlara bir şans vermezsen çocuklar nasıl tövbe eder?
I beseech Thee, O Lord, that this woman may repent and that she may turn to Thee and seek her salvation.
Yalvarışım sanadır, Tanrı'm bu kadın günahlarından tövbekâr ve kurtuluşu için sana yöneliyor.
If I quench thee, thou flaming minister, I can again thy former light restore should I repent me.
"Ey alev taşıyıcısı, seni söndürür ve sonradan pişman olursam, " Senin eski ışığını tekrar canlandırabilirim.
I can again thy former light restore, should I repent me?
"Sonradan pişman olursam, " senin eski ışığını tekrar canlandırabilirim.
Repent what's past, avoid what is to come, and do not spread the compost on the weeds to make them ranker.
Tövbe et yaptıklarına, yarın olacakları önle. Gübre koyma kötü otların köküne, büyürler.
I was foolish. lt's too late to repent.
Aptallık ettim.
O, yet I do repent me of my fury, that I did kill them.
Ah, yine de pişmanım, kendimi tutamayıp herifleri öldürdüğüme.
All right, all right, I repent my words of wrath.
Tamam, tamam, küfür ettiğim için özür dilerim.
Help me to sponge away the writing on the stone if I repent.
Eğer tövbe edersem taştaki yazının silinmesi için bana yardım et.
And I do repent, I do repent!
Ve tövbe ediyorum, tövbe diyorum!
- Repent and rejoice.
- Dök içini, rahatla.
He begged forgiveness and seemed to repent.
Af diledi ve tövbe etmiş gibi görünüyordu.
If you're in doubt now, you will always repent.
Şu an şüphedeysen, her zaman pişmanlık duyacaksın.
Repent.
Tövbe edin.
We got a solid 59 minutes to repent in.
Yeni çana kadar rahat 59 dakikamız var.
Zizi, I bring a sinner eager to repent.
Zizi, bağışlanmak isteyen bir günahkar getirdim.
But you don't believe I want to repent.
Ama tövbe etmek istediğime inanmıyorsun.
Without sinners to repent, repentance doesn't exist.
Tövbe edecek günahkârlar olmadıkça tövbenin ne anlamı var? Yok.
- Whether they repent or not is up to you.
Tövbe edip etmemeleri sana kalmış. Çok teşekkürler.
"My Lord, I repent with all my heart."
"Rabbim, tüm kalbimle tövbe ediyorum."
Repent.
Pişmanlık.
Repent!
Tövbe et!
As a priest I tell you that you can save yourself if you repent.
Bir rahip olarak sana söyleyeceğim : Eğer pişmanlık duyarsan, kendi kurtaracağındır.
If you weaken now, then you'll repent later.
Şimdi böyle yaparsan, sonra çok pişman olacaksın.
You're all goin'to the painful, stinkin', scalding', everlasting'tortures of a fiery hell, created by God for sinners, unless... unless... unless you repent!
Hepiniz pişman olmadığınız takdirde tanrının günahkârlar için yarattığı kızgın cehennemde acı çekerek, haşlanarak sonsuza dek işkence işkence çekeceksiniz!
Repent with Sister Falconer!
Hemşire Falconer'le pişman olun!
He got to howling'" Repent.
"Pişman ol. Pişman ol!" diye uluyordu.
You have to repent for your sins.
Günahlarından tövbe etmelisin.
You would repent and love God.
Tövbe edip Tanrıyı seveceksin.
Repent your errors and you will save your soul and your body from destruction, as it is God's will.
Yaptığın yanlışlar için tövbe et ve ruhunla bedenin, tanrının isteğiymişçesine harap olmaktan kurtulsun.
Repent or you will burn.
Tövbe et, yoksa yakılacaksın.
I should repent, pray for mercy, ask forgiveness.
Tövbe etmeliyim, merhamet dilemeliyim, affedilmeyi istemeliyim.
As the sun rises, the Winnetou repent.
Güneş doğduğunda Winnetou cezasını çekecek.
He would tell me that I needed to repent, you know?
Bana tövbe etmem gerektiğini söylerdi, anlıyor musun?
I repent of it.
Bunu emrettiğime pişmanım.
Not always, but now I repent.
Her zaman değil, ama şimdi pişmanım. Dikkat edin!
Repent!
Tövbe!
- Repent!
- Tövbe!
Old "Repent, Repent, Repent."
Meşhur "Tövbe, Tövbe, Tövbe."
Repent, repent, repent.
Tövbe, tövbe, tövbe.
Hands off in the morning or you'll repent for real sure.
Çek ellerini sabah sabah yoksa gerçekten tövbe edersin.
Repent one minute, slobber the next. Slobber, slobber.
Tövbekarken, bir bakıyorsun ağzının suyu akıvermiş.
I repent.
- Pişmanım.
Repent, the kingdom of heaven is at hand.
Tövbe edin! Göklerin hükümranlığı yaklaştı.
Repent!
Tövbe edin!
- You should come here to repent.
- Buraya gelip tövbe etmelisiniz.