Repulsion traduction Turc
69 traduction parallèle
Like a plague, the vampire's lust infects the victim, who is torn between a thirst for blood and a desperate repulsion toward this craving.
Vampirin kana susamışlığı, veba misali kurbana bulaştığında kurban ; bu kana susamışlık ve bunu çaresizce engelleme isteği arasında kalır.
I got used to the repulsion.
Buna da alışmıştım.
Repulsion is a feeling you know nothing about.
Antipati hakkında hiçbir şey bilmediğin bir duygu.
Why don't the electrical repulsion of the protons make the nucleus fly to pieces?
Peki protonlar bu itme kuvveti olmasına karşın çekirdekten neden kopmuyorlar?
The nuclear force can overcome the electrical repulsion of the protons.
Nükleer kuvvet protonların elektriksel olarak birbirlerini itme kuvvetinin üstesinden gelir.
To avoid the electrical repulsion protons and neutrons must be brought very close together so the hooks which represent nuclear forces are engaged.
Elektriksel itme kuvvetini aşmak için proton ve nötronlar birbirine çok yakınlaşmalıdırlar ki nükleer kuvveti temsil eden kancalar birbirine tutunsun.
This happens only at very high temperatures, where particles move so fast that there's no time for electrical repulsion to act.
Bu sadece çok yüksek sıcaklıklarda, parçacıkların çok hızlı hareket ettiğinden elektriksel kuvveti uygulayacak zamanı olmadığında gerçekleşir.
And then the contraction is stopped by the mutual repulsion of the overcrowded electrons in its interior.
Karşılıklı itme durduğunda iç bölgede elektronlar... tıklım tıklım dolar.
Why have I always felt this instinctive repulsion towards him.
Neden ona karşı böylesine içgüdüsel bir iticilik hissediyorum?
Attraction, repulsion, love, hate domination, submission....
Cazibe, tiksinme, aşk, nefret, hakimiyet booyun eğme, hiçbiri.
And when I saw the meat, I... I was totally... I was totally overcome with a sense of repulsion.
Et masaya geldğinde, içimi tamamen bir tiksinti duygusu kapladı.
I only feel repulsion for him.
Beni sadece tiksindiriyor.
Whether it's repulsion or jealousy or complete disapproval because I know I've never seen it from you before.
Bu bir itmemi kıskanclıkmı yoksa tam bir hosnutsuzlukmu cünkü biliyorum bunu sende daha önce hic görmedim.
Electrostatic repulsion.
Elektrostatik itme.
Attack and defense. Invasion and repulsion.
Saldırı ve savunma, istila etmek ve defetmek.
I slowly began to have an odd repulsion for my pregnant sister.
Gebe kardeşime karşı, hafiften bir tiksinti duymaya başladım.
The resulting forces of magnetic attraction and repulsion would literally twist the rotor in a circle, the electrical equivalent of the wheel.
Manyetik itme ve çekme kuvvetleri sonucu oluşan net kuvvet, tekerleğin elektrikteki eşdeğeri olan rotoru belirli bir yörünge üzerinde tam anlamıyla döndürecekti.
Freud. "On the other side of attraction lies repulsion."
"Beğenmenin öteki yüzü iğrenmektir."
Although I'm not sure I understand how Pauli repulsion is so readily reversed.
Pauli itme gücünün nasıl tersine döndürüldüğünü pek anlayamadım.
The way she takes the-the theme of attraction and repulsion, dark against light.
Çekicilik ve iticilik temalarını kullanışına bakın, karanlığa karşı aydınlık.
Yeah, it's my attraction-repulsion compulsion.
Evet, bende çekme - itme dürtüsü var.
Are you working on attraction or repulsion?
İtmeye mi çalışıyorsun, çekmeye mi?
The rage was stronger than the repulsion.
Öfke nefretten daha güçlüdür.
But all this repulsion haunts you like an evil spirit.
Oysa bunca nefret peşini karabasan misali bırakmaz.
Physical repulsion in women can be really tricky
Kadınlar tarafından fiziksel olarak itici bulunmak cidden kötü olabilir.
But, deep down inside the black hole The centrifugal force of the rotation of the black hole Provides effectively a repulsion.
Ancak kara deliğin derin kısımlarında deliğin dönüşünden kaynaklanan merkezkaç kuvvet güçlü bir geritepki oluşturuyor.
I Can't Believe You Worked For Repulsion Pictures.
Senin Tiksinti Filmcilik için... çalıştığına inanamıyorum.
Hey, Archie, Could You Bring Up The Surveillance Video From Repulsion Pictures, Please?
Archie, Tiksinti filmciliğe ait... şu güvenlik kayıtlarını gösterir misin lütfen?
Osha Will Shut Us Down, We'll Get Our Asses Sued For Wrongful Death, And That Will Be The End Of Repulsion Pictures!
İşçi Güvenliği ve Sağlığı bizi kapatır, yasalara aykırı bir ölüm nedeniyle k.çımızı da mahkemeye kaptırır, ve tüm bunlar da, Tiksinti Filmciliğin sonu olur!
... And That Will Be The End Of Repulsion Pictures.
ve tüm bunlar da, Tiksinti Filmciliğin sonu olur!
I'm Stuck At Repulsion Pictures.
Tiksinti Filmcilikte sıkıştım.
Dispatch, This Is C-13 Willows Requesting Backup To Meet Me At Repulsion Pictures.
Merkez, ben C-13 Willows... benimle Tiksinti Filmcilikte buluşmak üzere destek istiyorum.
What do you feel for me besides repulsion?
Benim için ne hissediyorsun? Tiksinmenin dışında...
So, in a sense, ifyou plot force versus time... the gravitational attraction is declining with time... the repulsion is increasing with time... and about five billion years ago, the two curves crossed... and that's when the universe started accelerating in its expansion.
Yani bunu zamana yaymak gerekirse... çekimsel kuvvetin etkisi zamanla azalıyor... itici kuvvetin etkisi zamanla artıyor... yaklaşık 5 milyar yıl önce bu ikisi dengeye geliyor... ve o anda evren hızlanarak genişlemeye başlıyor.
And... - and I, as you see, it's enormous influence of this in my work, like Repulsion or, you know, Cul-de-sac.
Ve gördüğünüz gibi ben Repulsion ya da Cul-de-sac gibi birçok çalışmamda büyük etkileri var.
In Repulsion, he explored a warped mind.
Repulsion'da çarpık bir zekayı gösterdi.
We've developed a therapy to create biological gravity-wave repulsion.
Biyolojik yerçekimi-dalga itici gücü yaratmak için, genetik bir tedavi geliştirdik.
That could be repulsion or disgust. How the hell are we supposed to match a voice with a name?
Peki biz lanet olası bir sesi bir isimle nasıl eşleştireceğiz?
Repulsion is our business.
İticilik bizim işimiz.
Phase one of operation repulsion :
İticilik operasyonunun birinci aşaması :
You are looking at three individuals gifted in the art of repulsion.
Tiksinti sanatında yetenekli üç kişiye bakıyorsun.
There's this fundamental duel behavior of muscular strength or weakness, attraction or repulsion, and what's interesting about this is when you realize that consciousness, awareness, that intangible essence that animates all matter into what we see around us as life,
Asıl düello burada kopuyor, fiziksel güçlülük ya da zayıflık çekme ya da itme ; ve işin ilginç yanı, bu farkındalığı ve bilinci kavradığınızda bu soyut hakikat etrafımızdaki herşeye, bütün hayatımıza can veriyor
You've mastered while repulsion and attraction.
İtici ve çekici kuvvetleri aynı anda kullanabiliyorsun.
You pay for it with an all-cansuming repulsion toward the cancept af failure.
Başarısızlık konseptine karşı tiksinme uyandıran her şey ile ödeme yaparsın.
Well, Rachel, if I weren't ignoring what these ladies were saying... out of an overwhelming sense of deep repulsion... I would probably hear them encouraging you to go for it with your Carmel High beau.
Rachel, eğer ben bu bayanların söylediklerini ezici ve derin bir tiksinti hissi ile duymazdan gelmeye çabalamıyor olsaydım Carmel Lisesi'ndeki yakışıklı ile devam etmen için seni cesaretlendirdiklerini duyabilirdim.
Minuses, I've got unending misery, repulsion, sexless boredom, the whole barbed penis thing.
Eksiler, Bitmek tükenmek bilmeyen çile.. ... tiksinti, sekssiz bir usanç iğnelerle kaplı penis zımbırtısı.
Saul's team had discovered a totally unexpected and unexplained repulsion between galaxies that is gradually blowing the universe apart.
Saul'un takımı kademeli bir şekilde evreni parçalayacak, tamamen beklenmeyen ve açıklanamayan, galaksiler arasında bir itme bir antipati keşfetmişlerdi.
So dancing with you is based on repulsion.
Yani seninle dans etmek tamamen iğrenme üzerine.
My repulsion is tempered by the fact that this house is worth four times what we paid for it, so let's not think about it.
Tiksintimi, bu evin ödediğimiz fiyatın dört katı değerde olduğu gerçeği bastırıyor. Bu yüzden, bunları düşünmeyelim.
Pity, irony, repulsion, annoyance.
Acınma, alay, adama, can sıkıntısı.
I would like to say it has to do with balance in the universe, the attraction of opposites and the repulsion of equivalents, or that, overtime, nature produces only so many originals, that when two original copies meet that the result is often unpredictable.
Bence bu evrendeki dengeyle ilgili bir şey. Zıtlıklar birbirini çekiyor. Benzerler de birbirini itiyor.