Rockets traduction Turc
867 traduction parallèle
[Catalina] For the last few months, Dynamic Ultra's Aerospace R D department has been launching rockets into space at the rate of one every two weeks.
Son birkaç aydır Dynamic Ultra'nın uzay ARGE departmanı her iki haftada bir uzaya roketler gönderiyor.
[Catalina] That would have been the last of the rockets.
Bu, sonuncu roket olacaktı.
It's a ship aground, sending up rockets.
Gemi karaya oturmuş, fişek atıyor.
They're fine, clean young boys from good homes... and we can't send them off to be killed... in the rockets'red glare, bombs bursting in air... without anybody to say goodbye to them, can we?
İyi ailelerden gelen, iyi ve temiz oğlanlar ve kimse onlarla vedalaşmadan onları roketlerin kırmızı parıltıları ve hava patlayan bombalarla ölmeye gönderemeyiz, değil mi?
Rockets do not employ propellers. They use jets.
Roketler pervane kullanmaz, gazlı jet motoru kullanırlar.
Obviously, you know nothing about rockets.
Açıkça görülüyor ki roketler hakkında hiçbir şey bilmiyorsun.
That same principle applies to rockets.
Aynı ilke roketler için de geçerlidir.
We're convinced that's where the rockets are coming from.
Roketlerin oradan geldiklerine emin olduk.
Oh, the Nips don't have rockets. They're just kidding around.
Dalga geçiyorlar sadece.
This is Andy! Was it you who said the Nips don't have any rockets?
Japonların roketlerinin olmadığını söyleyen sen miydin?
Question is, where are the rockets? Where?
Mesele şu, roketler nerede?
Therefore, my guess is that the rockets are located on the reverse slopes of the hill.
Bu yüzden roketlerin ters istikametde bayırlarda olduklarını sanıyorum.
Now, rockets or no rockets, we've been ordered to secure these hills.
Roket var ya da yok, bu tepeleri güvene almamız söylenmişti.
Unless we find a way to wipe out the rockets first.
Önce roketleri yok etmenin bir yolunu bulamazsak.
What about the rockets?
- Roketler?
If we get any dope on the rockets, we can radio back. Oh.
Eğer roketlerde uyuşturucu varsa haber verebiliriz.
Now, according to Colonel Gilfillan, the rockets are coming from the general direction of these hills.
Albay Gilfillan'a bakılırsa roketler şu tepelerden geliyor.
He didn't see any rockets, but he did see a couple of hundred coolie carts, and they all had grooved wheels.
Hiç roket görmemiş, ama bir çok oluklu tekerlekleri olan, hamal arabaları görmüş.
The rockets are still coming in. Okay.
Roketler hala içeri giriyorlar.
Between this stinking cold and those stinking rockets, I'm gonna end up a mental case!
Bu kahrolası soğukla kahrolası roketlerin arasında delireceğim.
Forward slope, reverse slope, east flank, west flank... well, here's where we were when the rockets first hit us.
İleriye doğru bayır, geri bayır, doğu yakası, batı... Roketler bize ilk çarptığında buradaydık.
Rockets.
- Roketler.
They're using that tunnel to transport rockets.
Roketleri taşımak için tüneli kullanıyorlar.
There's the road. Right. Bill, those rockets are somewhere near that ranch house.
Bill, roketler bu çiftlik evinin yakınlarında.
If we match it right, the rockets'll be pinpointed.
Çözersek roketlerin yerini bulacağız.
You will not find rockets.
Roketleri bulamayacaksınız.
Don't you see, theJaps thought that we'd figure they'd put the rockets on the reverse slope.
Roketleri ters bayıra koyacaklarını anlayacağımızı düşündüler.
There are your rockets, Colonel.
- İşte roketler albay.
Seal the mouth of the tunnel on the forward slope, and there'll be no more rockets.
Karşıdaki bayırdaki tünel çıkışının ağzını kapatın ve başka bir şey olmayacak.
So start prayin'those rockets are stopped in time.
Duaya başla da o roketleri zamanında durduralım.
Oh, Slattery, tell the men we found the rockets.
Bu kim? Slattery, roketleri bulduğumuzu bildir.
They got'em, Lieutenant! They got the rockets!
- Roketleri var.
And that you're experimenting with rockets.
- Ve roketlerle bunu denemektesiniz.
With enough funds, labour and material, Dr Frye believes rockets can be built to fly to Zyra.
Yeterli kaynak, malzeme ve işçi ile Doktor Frye, Zyra'ya gidebilecek bir roket yapılabileceğine inanıyor.
We are building rockets to reach the moon.
Aya ulaşmak için roketler yapıyoruz.
Sergeant, tell them to load up with napalm, rockets, anything they've got.
Çavuş, napalm bombaları, roketler, ellerinde ne varsa almalarını söyle.
Fire two rockets on this first pass.
Öncelikle ikişer roket fırlatalım.
I don't know much about rockets or travelling in space.
Roketleri veya uzayda yolculuğu pek bilmem.
Flying machines, submarines, television, rockets.
Uçan makineler, denizaltılar, televizyon, roketler.
Rockets have changed, Photography has changed,
Roketler değişti. Fotoğrafçılık değişti.
To collect this data, unmanned observation posts are being sent up in multiple-stage rockets, hundreds of miles above the Earth's surface.
Bu veriyi toplamak için, Dünya yüzeyinden yüzlerce kilometre yukarıya gözlem amaçlı, insansız, çok aşamalı füzeler gönderiliyor.
Then you shot down our 11 rockets.
11 roketimizi vurdunuz.
- We'll send up rockets.
- Muhteşem olacak.
Electronics, rockets, earth satellites, supersonic flight, and now this.
Elektronik, roketler, uydular, ses üstü uçuş ve şimdi de bu.
Tell Mr. Boxhall to fire the distress rockets.
Bay Boxhall'a imdat fişeklerini ateşlemesini söyleyin.
That's six rockets she's fired, sir.
- Bu attıkları altıncı roket, efendim.
That big steamer, sir. She's firing rockets.
Şu büyük buharlı efendim, roketler fırlatıyor.
- You'd better fire the rest of the rockets. - Aye, aye, sir.
- Son fişekleri de ateşlesen iyi olur.
That big steamer that was out there, sir - the one that was firing rockets.
Şu büyük gemi efendim, havai fişek fırlatan.
That big steamer, sir - the one that was firing the rockets.
Şu gemi efendim, havai fişek fırlatan.
Anything on the rockets?
- Roketlerle ilgili gelişme?