Rolex traduction Turc
487 traduction parallèle
It is my cousin Bertie's Rolex Chronometer.
Kuzenim Bertie'nin kronometreli Rolex'i.
Well, you take this Rolex Chronometer.
Bu Rolex'i al.
1965 Rolex Oyster Perpetual.
1965 Rolex Oyster Perpetual.
- Is that a Rolex?
- İngiliz saati mi?
Rolex.
Rolex.
- Rolex?
- Rolex?
Rolex is not English.
- Rolex İngiliz değil.
- It's a Rolex.
- Bir Rolex.
It's a Rolex!
Bu bir Rolex! - Evet.
Went into the washroom, took my Rollie off, set her on the basin stepped back to shake the dew off my lily turned around, and she was gone like that.
Tuvalete gittim, Rolex'imi çıkardım, musluğun yanına koydum... geri çekilip şeyimi kurusun diye biraz salladım... bir de döndüm ki, saat pır diye uçmuş.
A Rolex, a gold cigarette case, 3 thou...
Bir Role, bir altın sigaralık, 3 tane...
THAT ROLEX KEEPS SLIPPING OFF MY PAW.
Rolex pençemin kaymasını engelliyor.
I'm glad I didn't give you my Rolex.
Neyse ki Rolex'imi vermemişim.
If I had a Rolex.
Rolex'im olsaydı tabii.
I figured as everyone has a gold Rolex, I'd have one made in platinum.
Herkesin bir altın Rolex'i var, ben de platin takayım dedim.
- The Rolex too?
- Rolex de mi?
The gold Rolex?
Altın Rolex'in.
Who said anything about the Rolex? They never mentioned the Rolex.
Rolex'ten hiç söz etmediler ki.
They want the Rolex and your pinkie ring!
Rolex'i ve serçe parmağındaki yüzüğü de istiyorlar.
I bought some fake Rolex to sell it at temple street and was caught by police.
Çarşıda satmak için sahte Rolex almıştım ama polis beni yakaladı
It's a Rolex.
Bir Rolex.
From my imitation Bally slip-ons to our replicated Rolexes.
15 $ "lık Bally ayakkabılarımdan sahte Rolex" lerime kadar.
And I owe- - What did I say I owe to get the Rolex back?
Başka, borcum olan Rolex'imi geri almak için ne kadar ödemem gerekiyordu, Ray?
Rolex watches.
Rolex saatler.
Rolex!
- 1993. Rolex!
Fifty-five Rolex watches.
55 adet Rolex saat.
You pick up your drink with a gold Rolex on your wrist. He wears a Timex.
Sen altın Rolex kullanırsın, o Timex.
All the men I knew wore Rolexes and drove BMWs.
Tanıdığım herkes Rolex takıp BMW'ye biniyordu.
I thought I told you I wanted a Rolex!
Sana Rolex istediğimi söylemiştim.
A ROLEX!
Bir Rolex!
- When did you get a Rolex? - Oh, this.
O rolexi ne zaman aldın?
Is that a real Rolex?
Bu Rolex gerçek mi?
Plus she had the Rolex.
Artı Rolex'i vardı.
This is a Rolex.
Bu bir Rolex.
The Rolex.
- Rolex.
Like, every time, you know, I'm looking at it, it's like this little voice in the back of my head saying "Rolex, my ass", you know?
Ne zaman saatime baksam, içimden bir ses "Rolex'miş, hadi oradan." diyor. - Geri götür sen de.
Did I leave my new Rolex over here?
Yeni Rolex'imi burada mı bırakmışım?
She took my Rolex and my wallet.
Roleksimi ve cüzdanimi almis.
- My rolex.
- Dur bir dakika.
- Oh, Mr. Bridges, no.
Rolex'im.
And along comes some "instant" Indian with a fucking Rolex and a new pair of shoes.
Ve derken bir gün, Rolex'li, yeni ayakkabılı "yeni yetme" bir Kızılderili gelir.
That's a nice Rolex.
Güzel Rolexmiş.
Here, my Rolex.
Rolexim.
I could, with one ear, buy a gold Rolex.
Bir kulağıyla altın bir Rolex alınırdı.
Marta, You also have a gold Rolex?
Marta senin de altın Rolexin mi var?
Why two same Rolex?
Neden aynı Rolexten iki tane takıyorsun?
If I have two balls, why can't I have two Rolex?
İki tane taşağım var, iki tane Rolexim olmuş çok mu?
Take my gold Rolex with you.
Altın Roleximi al.
Have you gone nuts putting the Rolex in the refrigerator?
Rolexin yine buzlukta.
It's a gold Rolex.
Altın bir Rolex.
Oh, another Rolex.
Bir Rolex daha.