Rules are rules traduction Turc
2,958 traduction parallèle
Rules are rules.
Kural kuraldır.
Sorry, but rules are rules.
Üzgünüm, ama kural kuraldır.
or in a manner contrary... To the rules and regulations of Navy policy. But how are you... how are you supposed to do sensitivity duty and you all talking about "racks"?
Bu toplantı mürettebattan herhangi birinin size veya sizin yatakhaneden diğer kadınlara karşı çirkin veya Donanma kurallarına herhangi surette aykırı şekilde davranıp davranmadığını bana bildirmeniz için size olanak tanımaktadır.
Oh, there are rules?
Ha bir de kural mı var? İşte o zaman seninle ilgili şu ana kadar anlatmadığım her şeyi anlatmak zorunda kalırım. Evet.
Those are the rules- - no cigarettes, no lighters, nothing that can spark.
Kurallar şunlar : Sigara yok, çakmak yok. Ateş çıkarabilecek hiçbir şey yok.
As you get older, the rules are set for you.
Ama yaşlandıkça kurallar senin etrafını sarmaya başlarlar.
Acgme rules... after 24 hours, residents are off and gone.
Yönetmeliğe göre 24 saat sonra doktorlar hastaneden giderler.
Your stupid rules are preventing you from enjoying life.
Aptal kuralların hayatın tadını çıkarmanı engelliyor.
There are rules, you know.
Kurallarımız var, biliyorsun.
'These are the rules of the game.'
Bunlar oyunun kuralları.
The only rule, there are no rules.
Tek kuralımız, kuralın olmaması.
Yeah, I know what the rules are, okay, I made them.
Evet kuralları biliyorum, onları ben koydum.
Brad and I are doing our team sober non-texting-and-driving performance at the mall, and I'm playing a high-powered businesswoman who thinks the rules don't apply to her.
Brad'le alışveri merkezinde ayık, mesajlaşmayan sürücü performansımızı sergileyecektik, ve ben de kuralların kendine işlemediğini zanneden güçlü iş kadını rolünü oynayacaktım.
So, what are the rules here, exactly?
- Kurallar nedir peki?
But the rules are there for your protection.
Ama kurallar sizin güvenliğiniz için.
There are rules, Kat.
Kural 1 :
But I'm better if I don't drive on roads where there are other cars or people, just'cause- -'cause they don't always obey the rules, and I could mow people down.
Ama diğer arabaların ve insanların olduğu yerde araba kullanmasam iyi olur. Çünkü onlar her zaman kurallara uymuyorlar o yüzden insanları ezebilirim.
The rules are clear - I shouldn't interact with her.
Kurallar açık. Onunla etkileşime giremem.
There are rules of silence here, Brother Matthias.
Sessizlik kuralımızı unutmayın Rahip Matthias.
Many of our citizens are afraid to leave their houses, which is understandable, but we ask that you go to them and bring them word of our new rules concerning the disease.
Vatandaşlarımızın çoğu evlerinden çıkmaktan korkuyorlar ki bu çok normal. Fakat biz onlara hastalıkla ilgili yeni kurallarımızı söylemek istiyoruz.
And I wish you the very best on your sad little climb to middle management, but sometimes, things are more important than rules.
Ayrıca orta kademe yöneticiliğe uzanan bu hazin yükselişinde sana başarılar diliyorum. Ama bazen kurallardan daha önemli şeyler vardır.
When you're running for office, there are, like, a million rules of what you can and cannot do.
Eğer bir ofiste çalışıyorsanız, yapabilecekleriniz veya yapamayacaklarınızla ilgili milyon tane kural var.
These are the house rules.
Bunlar ev kuralları.
Crappy rules are there to be broken.
Saçma kurallar çiğnenmek içindir.
Those are the rules.
Kurallar böyle.
The rules are very clear, people.
Kurallar çok açık.
There are rules, Cary.
Kurallar vardır Cary.
Those are the rules, so are we going... to have our race?
Kurallar bunlardı, yarış yapmaya gidiyor muyuz?
People start targeting children then there are no rules.
İnsanların çocukları hedef alması, tüm kuralları hiçe sayar.
Even here, the rules of the wild still apply. Caracaras are first to find the food.
Yaban hayatın kuralları burada bile geçerli ve ilk yemek bulanlar Karakaralar oluyor.
Homework's wack, and so are rules
Evödevleri saçmadır, kurallar da öyle
There are no rules anymore.
Artık kurallar yok.
It's these rules that help define who we are.
Kişiliğimizi tanımlamaya yardımcı olan şey, bu kurallardır.
And I know what a stickler you are for rules.
Senin kuralları ne kadar taktığını biliyorum.
There are no rules about that.
- Böyle bir kural yok.
Those are your rules, not mine.
Bunlar senin kuralların, benim değil.
It's unfair. but SAO's rules are essentially fair.
Vazgeçme. Evet, haklı.
For those of you that are new to this, these are the rules.
Yenilere söylüyorum, kurallar şöyle.
Then we are gonna have some ground rules.
O zaman birkaç temel kural belirleyelim.
Rules are meant to be broken, aren't they, Detective?
Kurallar çiğnenmek içindir, değil mi Dedektif?
And there are no rules to that game.
... ve bu yarışmanın kuralı yoktur.
Because those are the real ground rules.
Çünkü gerçek kurallar bunlar.
- That's what the rules are for.
- Kurallar bunun için var.
There are rules, Dieter.
Kurallar var, Dieter.
So, here are the rules :
Kurallar şöyle, şarkıları Artie'ye söyleyeceğiz.
Know what our "rules" are. They know we're big and slow,
Bizim büyük ve yavaş olduğumuzu biliyorlar.
The game has new rules. The next 27 minutes are an experiment.
Önümüzdeki 27 dakika bir deney.
This is a new show and there are new rules.
Bu yeni bir program ve yeni kurallar var.
Now that we're all together, here are the ground rules.
Hepimiz bir arada olduğumuza göre, işte temel kurallar :
But here are the rules... If you yell for help, try to give the man some kind of coded message or otherwise tip him off,
Eğer yardım istemek için çığlık atarsan, veya şifreli mesaj falan vermeye çalısırsan,
I mean, the rules are unspoken and the line is invisible.
Yani, kurallar söylenmiyor ve çizgi görünmez.