Sash traduction Turc
326 traduction parallèle
Then he used his own bathrobe sash as a rope.
Bornoz kuşağını ip yerine kullanmış.
Look at the sash.
Kuşağa bak.
And then the stage was set with this overturned chair and the chandelier and the sash.
Sonra da devrilmiş sandalye, avize ve kuşak ile sahne hazırlandı.
I like your sash.
Kuşağını beğendim.
Will you loosen my sash for me?
Kuşağımı gevşetir misin?
That sash too.
Kuşağı da.
Say, bub, where did you steal your mother's old sash?
Hey bukleli, annenin eski kemerini nereden yürüttün?
I tie sash weights to her ankles with soft catgut.
İpler suda kendiliğinden çözülecek.
But he was really killed with a sash weight.
Ama aslında, Harrington bir demir parçasıyla öldürülmüştü.
Call on our Miss Sash Weight of the blunt instrument department.
Kan materyalleri bölümünden bizim Bayan Sash Weight'i arayın.
My sash.
Kuşağım.
Mr. Cohill, haven't you anything better to do than ride around in that little, red sash making yourself obnoxious?
Bay Cohill, bundan daha iyi bir mazeret bulamadınız mı?
I'll have to shorten the sleeves, I'll need a sash, - a ruffle, something for a collar...
Kollarını kısaltmam gerekecek, bir kuşağa ihtiyacım olacak, fırfır, yaka için bir şeyler...
We'll tie a sash around it Put a ribbon through it
Çevresine bir kuşak bağlayacağız Buradan bir kurdele geçireceğiz
This sash!
Bu kuşak!
She's wearing my sash.
Benim kuşağımı takıyor.
Kyoko, did Mother still have her gray summer sash?
Kyoko, annemin gri yazlık şalı duruyor mu?
She will now place the sash of Miss Mermaid 1953 on our very own beauty queen.
Roma'dan gelen sinema yıldızı Lilia Langhi huzurlarınızda. Güzelimize Miss Denizkızı 1953 kuşağını takıyor. Bravo!
I lost the sash to my bathrobe and I had to go down there again to get it.
Bornozumun kuşağını kaybettim ve onu almak için tekrar oraya indim.
Of course, this was used before the invention of sash weights, but I'm sure American Indian knowhow triumphed.
Elbette, bu safra bulunmadan önce kullanılıyordu, fakat eminim Amerika kızılderili uzmanlığı en üst noktasındaydı.
Instead take this sash.
Onun yerine bu kuşağı al.
If my arm hadn't caught in the sash, I might still be going.
Kolumla çerçeveyi tutmamış olsaydım, hala gidiyor olabilirdim.
If it's a priest, she won't even untie her sash.
Eğer rahip ise, kuşağını bile çözmez.
Tie my sash.
Benim kuşağım kravat.
It's a white party dress with a huge sash of sugar-pink satin.
Beyaz bir parti elbisesi ve şeker pembesi büyük saten bir kuşağı var.
Untie your sash.
Kuşağını çöz.
First my sword will cut your sash.
Önce kuşağın!
Take off that sash, monsieur.
O kuşağı çıkarın bayım.
Here's the sash.
Kuşak burada.
All four were tied with the same nylon sash-cord sold in most hardware stores.
Dördü de aynı naylon iple bağlanmış. Bu ip bütün hırdavatçılarda bulunur.
My heart's thumping like a steam engine, right under my sash, too.
Kalbim, tam kuşağımın altında bir lokomotif gibi çalışıyor.
I placed the sash over my eyes.
Kuşağımı gözlerime sardım.
You'll be wearing a sash white as snow
¤ Bir fular takacaksın Kar gibi beyaz
Wind it tight around my neck - the sash I myself will sew
¤ Fuları boynuma sıkıca sar ki Dikivereyim kendim
I'll strangle him with a sash cord!
Bir kuşakla onu boğazlayacağım!
Mom, can you help me with this sash?
- Anne, bana şunu takar mısın? - Maria Louise.
You'll never get a sash, Frank.
Hiç vizyonun olmayacak, Frank.
You've got to be a rich pimp, to get a sash like that. Yeah.
Vizyona sahip olman için zengin bir pezevenk olman gerekiyor.
Now, you did that Rancho Rosa deal, and then you paid me off with that green sash.
Rosa Çiftliği pazarlığını sen yaptın, o yeşil kuşakla da ödedin.
Tsuruko, you're wearing this obi sash?
Abla, bu obi kuşağını mı takacaksın?
Do I have to wear the dumb sash?
Aptal kuşağı da giymem gerekiyor mu?
Red sash, and take your shower in the last minute.
Kırmızı kuşak, ve duşunu son dakikada al.
He dresses up in his spangles and puts on his fucking sequined jacket and wraps that sash around his waist.
Süslü pullu bir kıyafet giymiş. Şu komik cekete bak. Beline de sarmış kemeri.
The sash?
Kuşağın üzerindekiler mi?
I tie sash weights to her ankles with soft catgut.
Daha sonra ipler kopacak.
I figured you're wearing that black dress with the red sash.
Şu siyah giysiyi giyecektin ve saçın kırmızı olacaktı?
Away to the window, I flew like a flash tore open the shutters and threw up the sash.
Pencereye doğru yıldırım gibi koştum..... perdeleri çektim ve camı açtım.
I wore a pink satin sash.
Pembe, saten bir şalım vardı.
Oh, now, you get to wear a sash.
Oh, sen bu kuşağı al.
This sash was a gift to me from the Queen of America.
Bu kuşak Amerika Kraliçesi'nden bana hediye.
And look, that's my sash.
Bak, bu benim kuşağım.