Saver traduction Turc
301 traduction parallèle
It was a life-saver, really.
Hayat kurtarıcı gibiydi.
One guaranteed Live human man saver.
Garantili, canlı bir uşak. Nasıl yani?
In the forest at night... keep close to fire... saver from wolf, bear..... wildcat.
Ormanda geceleyin... ateşi canlı tutmalısın... kurtlardan, ayılardan ve..... vahşi kedilerden uzak tutar.
Well, the nearest thing I can figure out is that they're born pregnant. Which seems to be quite a time saver.
Hamile olarak doğuyorlar ve bundan da zaman kazanıyorlar.
He's a real life-saver
Bir kahraman belirmiş!
The life-saver came down from heaven and put down over a thousand taels of gold and disappeared in the clouds
Ne muhteşem! Cennetten iniverip... bir torba altın bırakmış sonra bulutların ardında kaybolmuş
Only if I hadrt played the role of life-saver I wouldn't have to eat without paying
İyilik yaparken çok abartmasaydım... yemek yiyecek param olurdu
I shall saver each one at the nock!
Tek tek kafanızı koparacağım.
It says, "Make it mullet if you want a saver in seafood."
Diyor ki, "Ucuz deniz ürünü için kefal yapın."
Fan Yunshan, chief of the local branch The other is my life saver
Fan Yunshan, şube şefi diğeri ise hayatımı kurtardı
I'm not your life saver But your killer
Değil kurtarmak... hayatını alacağım
So in fact you are my life saver
Demek aslında hayatımı kurtardın!
Another is for my life saver
Diğeri ise hayatımı kurtaran kişi için
That's right, he's my life saver. And you're our common enemy.
Evet o benim can dostumdur artık ve sen ise can düşmanımsın
There were 11 money-saver coupons in the paper.
Gazetede tam 11 tane indirim kuponu vardı.
our Happy Saver Account.
Mutlu Kullanıcı Hesabımız...
You have the Happy Saver Account.
Sen Mutlu Kullanıcı Hesabı açtın.
- I'm not a very doggy person. - You're really a life-saver.
- Ben çok köpeksever biri değilim.
I'm a saver.
Ben saklayıcıyım.
Cell-saver suction.
Aspiratör. manivela, Nancy.
In the cake saver.
Kek kabında.
- Tell me again about the Super Saver.
Bana tekrar kampanyalarınızı anlatır mısınız?
This is my saver. 2 days ago, I was falling...
2 gün önce benim hayatımı kurtaran kişi bu!
Suddenly, we're the good guys. Ducksworth, Saver and Gross, the firm that gives back to the community.
Ducksworth, Saver ve Gross, firma halka olan borcunu ödüyor.
You are a life-saver, Paul.
Hayatımı kurtardın, Paul.
That guy is the Saver, man.
Bu adam Kurtarıcı dostum..
My beloved saver!
Sevgili kurtarıcım!
- My mom's a saver, not me.
- Annem gibi eşya biriktirmem.
As far as I understand, he was just an astute saver.
Anladığım kadarıyla, kurnaz bir birikimciydi.
I got their new Thrifty Saver savings account.
Tutumlu tasarruf hesabı açtırdım.
Well, the nearest thing I can figure out is that they're born pregnant... which seems to be quite a time saver.
Ulaştığım sonuca göre, hamile olarak doğuyorlar. O hiç vakit kaybetmiyorlar yani.
You're just an indiscriminate saver.
Fark gözetmeyen bir kurtarıcısın.
You call yourself life saver.
Kendine hayat kurtarıcı diyorsun.
Super saver flights to Rome require three weeks in advance booking... - and a second Saturday stay.
Roma'ya süper ekonomik uçuşlar için üç hafta öncesinden bilet almak ve ayın ikinci cumartesisi kalmak gerekiyor.
- I'II use the cell saver.
- Kan nakli cihazını kullanırım.
It's a space-saver.
Yerden kazanırsın.
It's Dave down at the supr savr. Send whoever you got on duty.
Dave'im, asagidaki Super Saver dayiz, görevli kim varsa yollayin.
I know you were here, Melissa, down at the supr savr.
Burdaydin bunu biliyorum, Melissa. Asagidaki Super Saver da.
What happened in the supr savr,
Super Saver Markette olanlari,
That went down on the wrong windpipe, Life Saver, it, it went down on the wrong windpipe.
Yanlış boruya gitti. Yanlış şeyi yuttum.
That's a screen saver.
O bir ekran koruyucu.
Hang the cell saver.
Hücre cihazını asın.
They using the cell saver?
Hücre kurtarıcıyı kullanıyorlar mı?
Flight 605 to Tokyo is ready for departure... and has four available mega-saver seats.
605 sefer sayılı Tokyo uçağı uçuş için hazır ve 4 adet mega-tasarruflu koltuk mevcuttur.
The saver ship "Eureka Maru"
Kurtarıcı gemi "Eureka Maru"
Gotta blaze. You're a life-saver.
Hayatımı kurtardın.
Autotransfuse from the cell saver.
Kan toplama cihazından ototransfüzyon.
It was a time - saver.
Bize zaman kazandırdı.
How great are you, you little saver!
Ne kadar iyisin, minik kurtarıcım benim!
- These mirrors are going to be a life saver.
- Bu aynalar bizim için tam bir can simidi.
Time saver, my ass.
Güya zaman kazandırıyormuş!