Sawbones traduction Turc
38 traduction parallèle
- Well, I do, mr. "sawbones" Montgomery.
- Biliyorum işte Bay doktor Montgomery.
That stupid sawbones!
Aptal adam! Onunla ne işi var?
You're not a country sawbones.
Sen bir köy doktoru değilsin.
Sawbones, is that the idea?
Cerrah mı, branşın bu mu?
- Knock it off, Sawbones.
Kes sesini, Sawbones.
I hadn't been feeling up to snuff, so I went to see a sawbones there.
Kendimi kötü hissedince, Bir doktoru görmeye gittim.
The sawbones had my stump in the tar barrel nice and quick.
Tahta bir varilden hızlıca ve güzelce bu tahta bacağı yaptılar.
I'm the senior sawbones around here.
Ben senden kıdemliyim.
No quack sawbones is going to apply his leeches to me.
Hiçbir şarlatan doktor, saçmalıklarını benim üzerimde deneyemeyecek.
That sawbones?
O doktor bozuntusu mu?
Things slow in the sawbones business? You taking an early lunch?
Kasaplık işleri durgun mu, yoksa yemek molasını erken mi verdin?
"What's a grizzled old muckety-muck have to say to the next generation of sawbones?"
Benim gibi ihtiyar bir budala... ... yeni nesil doktorlara ne söyleyebilir diye düşündüm evvela.
- The sawbones?
Şu fıstık mı?
So what did the sawbones say?
Kasap ne dedi?
The cook, the whore, the sawbones.
Aşçısı, orospusu,... doktoru.
Just call me Old Sawbones.
Testere, aşağı...
There's quite a falling off among the other sawbones in camp.
Kamptaki doktorlar arasında epey bir azalma var.
Robin Hatcher, our resident sawbones.
Robin Hatcher, köyümüzün doktoru.
Send down some sawbones.
Aşağı kemik gönderin.
Always happy to meet a fellow sawbones.
Yeni kasaplarla tanışmaktan daima mutlu olmuşumdur.
Oh, he's not one for sawbones, Miss.
Hekimlik bir durumu yok, hanımefendi.
Dueling sawbones. Toe to toe.
İki doktor birbirine zıt gidiyor.
He needs a more qualified surgeon, ma'am, not some battlefield sawbones like me.
Savaş alanında doktorluk yapmış birisinden ziyade işinin ehli bir cerraha muhtaç durumda hanımefendi.
Check me out, sawbones.
Bak bakalım doktor.
Jim Strange. The sawbones is here, if you wanted a word.
Konuşmak istiyorsan doktorlar şurada.
The right leg, sawbones.
Sağ bacağına bak, cerrah.
Lunch, sawbones, and I have a hunger on me, I tell you.
Öğle yemeği, doktor ve gerçekten acıktığımı söyleyebilirim.
Well, me and my partner doing all the rounds of you black market sawbones.
Ortağımla beraber karaborsacı doktorları geziyoruz.
I'm gonna run in to La Grange, try to find a sawbones,
Ben La Grande'ye gidip doktor bulmaya çalışacağım...
I thought this is a free country, sawbones.
Ben bu sawbones özgür bir ülke olduğunu düşündüm.
Gonna want to cock that gun, sawbones.
- Bu silahı sana sokayım mı doktor?
- We do the carving down here sawbones.
- Aşağıda sorumlu biziz.
The sawbones patch you up okay?
Cerrahlar seni iyi onarabildiler mi bari?
Never knew a sawbones didn't double as an undertaker.
Hiç cenazeciler gibi iki kat diken cerrah görmedim.
All the sawbones in the world and you get Chuckles the Clown.
Dünyadaki bütün cerrahlar arasından şansına bu geveze palyaço çıktı.
- I'm the local sawbones.
- Bölge cerrahıyım.
Good day. My name is Sawbones.
İyi günler, ben Sawbones.
Only men-folk for the sawbones, women only fit for cleaning up the shite and piss.
Sadece erkekler doktor olabilir, kadınlarsa sadece bok ve sidik temizlemek için uygunlar.