Say what you have to say traduction Turc
2,634 traduction parallèle
- Just say what you have to say already!
- Şuana kadar söylemiş olman gerekeni söyle!
Say what you have to say right there.
Söyleyeceklerini, tam oradan söylemek zorundasın.
Don't you think that you might respect me enough to at least consider what I'd have to say?
En azından söyleyeceklerimi düşünebilecek kadar da mı bana saygı duymuyorsun?
What I was gonna say before all this other business so that you and the kids have a place to sleep at night and no one can take it away from you is that I will give you the house.
Onca meseleyi konuşmadan önce söyleyeceğim şuydu ki... Geceleri çocuklarla yatacak bir yeriniz olsun kimse onları senin elinden alamasın diye evi size vereceğim.
Since you have nothing to say, Shprintze, Tzeitel, what do you think?
Bence güzel gözleri var
I mean, I know what it feels like to have somebody say that you did something when you know that you didn't.
Birinin, sen yapmadığın halde bir şeyi senin yaptığını söylemesi nasıl bir şey, biliyorum.
You know Tim, look, I appreciate what you're doing, really you know, keeping me involved and all but, you know, finding this guy Heisenberg dead like this I have to say, it kind of feels like closure to me.
Aslında Tim bak, yaptığın şey için çok minnettarım, cidden bütün bunları benimle paylaştığın için ama Heisenberg'ü böyle ölü hâlde bulmak... Ne yalan söyleyeyim benim açımdan dosyayı kapatıyor sanki.
And if what you have to say checks out, the warden has agreed to expand some of your privileges.
Eğer bize bir şeyler verirsen müdür sana bazı ayrıcalıklar verecek.
Say I help you. What do I have to do?
Diyelim sana yardım edeceğim ne yapmam gerekecek?
What have you got to say for yourself?
Bunun nasıl olduğunu anlat bana?
Funny? You should have heard what I was going to say.
Söylediğin sözlere dikkat etmelisin.
OK, I need you to do exactly what I say and we might have a chance.
Dediğimi harfi harfine yapmanızı istiyorum, bir şansımız olabilir.
What do you have to say to us, champ?
Bizlere ne söylemek istersin, şampiyon?
We don't care what you have to say.
Ne dediğini umursamıyoruz.
And if I like what you have to say, I'll translate.
Söylerin hoşuma giderse çeviririm.
What do you have to say to Mrs. McCluskey?
Şu anda Bayan McCluskey'e ne söylemeniz gerekiyor?
Beth, what I'm about to say may not make sense to you, but, um... I've been going through, uh... a dark time... feeling alone and unconnected and wondering if I have a purpose, so for me to be able to do this for my friend...
Beth, şu anda söyleyeceğim sana anlamsız gelebilir ama yaşadığım şeyler karanlık biz dönem, yalnızlık ve kimsesizlik hissi ve bir amacımın olup olmadığı merakı...
Like, I don't know, say for instance what... what kind of wine are you supposed to have with fish?
Şey gibi, bilemiyorum, mesela balıkla ne tür bir şarap içilir?
There's nothing more for us to say here but to repeat what we have told you :
Daha önce söylediklerimizi tekrar etmekten başka söyleyecek bir şeyimiz yok :
I'm confident when you hear what I have to say, you'll agree... we must act... quickly.
Söyleyeceğim şeyi duyduğun zaman bir an önce harekete geçme fikrine katılacaksın.
You know, now that she's cleaned up, I have to say, she's not half bad to look at, you know what I mean?
Ve şimdi yıkandığına göre, çirkin olmadığını söylemeliyim.
You know, for what they pay me, I could use a little extra cash and I have been known to do things I shouldn't but unfortunately for you, I don't take bribes.
Biliyorsun, bana ödedikleri para pek bir şey sayılmaz, ve sanırım küçük bir miktar para işime yarayabilir ve pek de yapmamam gereken şeyler yaptığımı biliyorum ama ne yazık ki sizin için, rüşvet almam.
I do not know what you want to have your say, right?
Ne söyleyeceğimi bilemiyorum!
Go ahead. What do you have to say?
Ne diyeceksin bakalım?
What do you have to say to that?
- Sen buna ne diyeceksin?
What I have to say is very difficult... and I hope you'll understand my reasons.
Sana söylemem gereken şey çok zor..... ve sebeplerini anlayacağını umuyorum.
What we can tell you is that 10 bodies have been found dead and that number is expected to climb before this is over.
Ne söleyebilirm ki 10 vücut ölü bulundu Ve bu sayı bitmek bilmiyor daha da çoğalıyolar
Now what do you have to say?
Şimdi ne diyeceksin?
I mean, what I meant to say, what I should have said, is that you're more than that.
Söylemek istediğim, yani en başta söylemem gereken senin artık insandan da öte olduğun.
But will you just listen closely to what I have to say before you do anything that you might regret here.
Yanlış bir şeyler yapmadan önce biraz olsun bizi dinlemeni rica ediyorum.
"Well, you can't do this." And I totally just walked off and didn't even listen to what he had to say,'cause he didn't have a motorcycle for me.
"Olmaz" diye yanıt verdi. Ben de ne diyeceğini bile dinlemeden kalkıp gittim çünkü bana motosiklet vermeyecekti.
Just had to say, though, have you seen what's on the telly?
Yine de söylemek zorundayım, televizyonda ne var gördünüz mü?
Now I have listened to what you have to say.
Ben senin diyeceklerini dinledim.
Now you must listen to what I have to say.
Şimdi sıra senin, benim diyeceklerimi dinlemende.
Whatever. What I'm trying to say is that what I have to tell you guys is gonna be a little bit difficult to take standing up.
Tamam ya... demek istediğim
What do you have to say for yourself?
Ne söylemek istersin bu konuda?
Dr. Perkowski, what do you have to say about all this?
Dr. Perkowski, bu olanlara ne diyeceksiniz?
What do you have to say?
Siz bu konuda ne dersiniz?
Mr. President, what do you have to say about the Jessica case?
Bay başkan Jessica olayıyla ilgili ne söyleyeceksiniz?
What do you have to say?
- Ne söylemek istiyorsun?
You're gonna have to do what I say.
Söyleyeceğim şeyi yapmalısın.
Mr. Escalante, what do you have to say?
Bay Escalante, yorumunuz nedir?
Have to let him calm down, and then he'll listen to what you have to say. Yeah.
- Sonrasında söyleyeceklerini dinleyecektir.
Yes, he hears you. Tell him what you have to say.
Evet duyar Sen söylemen gerekenleri söyle.
What do you have to say about your trip to Samos?
Samos adasında neler yaşadınız?
- What do you have to say about Elton's murder?
Neden Elton'u öldürdünüz?
If you don't say anything then we'll just have to believe what the other guy says.
Eğer hiçbir şey söylemezseniz, O halde, biz de o adamların söylediklerine inanacağız.
you'll listen to what I have to say.
Ne düşündüğünüz umrumda değil, beni dinlemek zorundasınız.
What do you have to say about the Orthodox Church announce which is against the parade holding?
Onur Yürüyüşüne karşı açıklaması hakkında görüşleriniz nelerdir?
You know, I have been trying to figure out What I could say to make up for what I did, how I left.
Biliyor musun, sana nasıl öyle söyleyip bırakıp gittiğimi anlamaya çalışıyorum.
Yeah, well, you haven't heard what I have to say yet.
Evet, benim diyeceklerimi daha duymadın.