Scanner traduction Turc
1,250 traduction parallèle
Not just any sizing scanner.
- Sıradan bir tarayıcı değil.
I ran it through a scanner and some kind of a serial number came up.
Kodu bir tarayıcı okuttum, karşıma bir çeşit seri numarası çıktı.
I turned that damn scanner off, and then I turned it on again.
Önce radyoyu kapattım, sonra yine açtım.
I'm sure you heard on your scanner it was a mess.
Polis radyosundan duymuşsundur. Her şey berbat oldu.
X-ray document scanner.
X-ray doküman tarayıcı.
Hey, did you know that Ecklie volunteered the lab to evaluate this scanner for Third Tech?
Hey, Ecklie'nin Laboratura şu Üçüncü Kuşak olay yeri tarayıcısını almak istediğini duydun mu?
- It's an emergency-band scanner.
- Bu, acil yardım hattı tarayıcısı.
Hey, try the scanner.
Hey, tarayıcıyı dene.
The most thorough scanning device we have on board is a magneton scanner.
Gemideki en hassas tarama aygıtı, magneton tarayıcısı.
Take us into bio-scanner range.
Bizi biyo-tarama mesafesine getirin.
Keep us within scanner range,
Bizi tarayıcı mesafesinde tutun,
We'll have to stay within high-range scanner range.
Uzun mesafe tarayıcılarının menzili içinde kalmalıyız.
So, we modify this coil scanner to detect the oscillator.
Bu bobin tarayıcısını modifiye edersek, bu sayede sarkaçı bulabiliriz.
He was in Engineering helping me modify the coil scanner.
Bobin tarayıcısını, modifiye etmeme, Makine Dairesi'nde yardım ediyordu.
The coil scanner was right here.
Bobin tarayıcısı, tam buradaydı.
Computer, when will we enter the Kazon vessel's scanner range?
Bilgisayar, Kazon aracının tarama menzilinin içine, ne zaman gireceğiz.
Kes, would you please get my sub-neural scanner from the med lab?
Kes, Tıp laboratuarından, alt-nöro tarayıcısını getirir misin?
Get me a pulmonary scanner.
Bana akciğer tarayıcısını verin.
It's a medical scanner and surgical instrument.
Çok sofistike bir tıbbi tarama cihazı ve cerrahi alet.
Mr. Paris, run an extended scanner sequence to identify any other Kazon ships that might be in the area.
Bay Paris, bölgede başka bir Kazon gemisi olup, olmadığı hakkında geniş bir tarama yapın.
But we might be able to if we can find somebody in Aubrey with a digital scanner.
Ama eğer Aubrey'de dijital tarayıcısı olan birini bulabilirsek, çıkarabilirim.
It is a genetic scanner,
Bu bir genetik tarayici.
Put these in your eyes, you get through any retinal scanner, Congressional or UN.
Gözlerine taktığın zaman bütün göz taramalarından geçiyorsun, kongre veya Birleşmiş Milletler.
Sir, the scanner's broken, sir.
Efendim, tarayıcı bozuldu.
- Quebec. Step to the scanner.
Tarayıcıya geçin.
Yes. I received a fascinating lesson in the challenges of getting clear scanner readings through solid rock.
Sert kayalar hakkında etkileyici tarama değerlerine sahip oldum.
On your next supply run, I want you to make a quick side trip through Sector 800 and drop a long - range scanner and get out fast.
Bir sonraki seferinde 800. bölgeye girip, uzun menzilli bir tarayıcı bırakıp en kısa sürede oradan çıkmanı istiyorum.
That's a medical scanner the Copeland J - 5000, very advanced.
O bir sağlık tarayıcı bir Copeland J-5000, ileri teknoloji ürünü.
Shake it twice firmly to activate the scanner.
Tarayıcıyı çalıştırmak için iki kez hafifçe salla.
We've set off every long-range scanner in the area, so we don't have a lot of time.
Bölgedeki tüm uzun menzilli tarayıcılara yakalandık. Fazla zamanımız yok.
- Will they show up on a scanner?
- Tarayıcılardan görünürler mi?
I could see from the second level that one of them was using a miniature gravimetric scanner to predict where the ball would land on the wheel and signaling the information to his partner.
İkinci kattan adamlardan birinin minyatür bir yerçekimsel tarayıcı ile topun nereye düşeceğini öngörerek ortağına ilettiğini gördüm.
I need a microcellular scanner.
Bir mikro hücresel tarayıcıya ihtiyacım var.
internal scanner relays have been damaged.
Dahili tarama röleleri hasar gördü.
Hand me the submicron scanner.
Alt mikron tarayıcısını ver.
Hand on the scanner at all times.
Elleriniz tarayıcı'da olsun.
Scanner imaging has confirmed the dark planet dead.
Tarayıcı görüntüleme karanlık gezegenin yok olduğunu doğruladı.
Return the scanner and follow the truck.
Tarayıcıya dönün ve kamyonu takip edin. "
It also includes a fingerprint scanner and a 20,000-volt security system.
Bunda ayrıca bir parmak izi tarayıcısı ve 20.000-volt'luk güvenlik sistemi var.
The scanner read the book.
Tarayıcı, kitabı okudu.
well, I seem to be much more comfortable with a molecular scanner than I am with a diaper.
Aslında, bebek bezleri ile birlikte olmaktansa, moleküler tarayıcının yanında olmak daha çok hoşuma gidiyor.
I'm going to activate the magneton scanner.
Magneton tarayıcıyı devreye alacağım.
I'd like to set up an electron resonance scanner in the Science Lab to get a closer look.
Bilim Labaratuarında bir elektron rezonans tarayıcı kurup, gözatmak hoşuma gidecekti.
All right. Give the scanner a try.
Tarayıcıyı bir deneyelim.
The electron resonance scanner appeared to be malfunctioning.
Elektron resonans taraması hatalı gözüküyor olabilir.
My attempts to repair the resonance scanner have failed.
Tarayıcıyı onarma denemelerim başarısızlığa uğradı.
The clerk here pressed the silent alarm, and we picked it up on our scanner.
Resepsiyonist sessiz alarma bastı, ve biz de tarayıcımızla alarmı aldık.
Come on. Anybody with a scanner from RadioShack could've picked up our signal.
Yapma Charlie, telsiz frekansını bilen herkes sinyalimizi alabilir.
I heard it on my scanner.
Polis kanalından duydum.
I'll get to work on the scanner right away.
Hemen tarayıcıyı çalıştıracağım.
How's the scanner?
Tarayıcı nasıl?