English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ S ] / Scattered

Scattered traduction Turc

1,360 traduction parallèle
With one of 11 brothers now scattered across the country and nine months later I was born.
11 kardeşimi ülkeye saldıktan dokuz ay sonra ben doğmuşum.
We can't survive scattered to the winds any longer.
Artık ayrı yerlere sürüklenmemeliyiz.
And at first glance, they might appear to be random and scattered.
İlk bakışta rastgele ve dağınık bir bölgede olmuş gibi görünebilir.
If all our scattered people could come together, we could become a nation, with a voice among the nations of the world!
Bir araya geldiğimizde bir ulus olabileceğimizi görmüyor musunuz? Dünya ulusları arasında sesimizi duyurabiliriz. Bu gerçekleşecek.
It's time to... to channel all this scattered energy toward something more... Positive, Mike, like this project of yours we keep hearing about.
Artık zamanı - - dağınık durumdaki enerjimizi daha olumlu bir şeye kanalize etmenin zamanı geldi, Mike, mesela sürekli kulağımıza gelen projen gibi bir şeye.
Rather... we fight for the man on our left and we fight for the man on our right and when armies have scattered and when the empires fall away... all that remains is the memory of those precious moments... ... we spent side by side.
O an solumuzdaki kişi için savaşırız ve sağımızdaki kişi için savaşırız ve ordular dağıldığında ve imparatorluklar çöktüğünde geriye kalan sadece o yan yana harcadığımız değerli zamanların anılarıdır.
Must be a shitload of dead bomber crews... scattered across Europe.
Birçok bombardıman uçağı... Avrupa'ya düşmüş olmalı.
Cattle scattered before the men could bring them in.
Adamlar onları getiremeden sığırlar dağıldılar.
I found explosive and incendiary rounds scattered around.
Etrafta yangında saçılmış kovanlar buldum.
Have some personal things scattered around the room...
Odada bazı kişisel eşyaların bulunsun.
In a radius of five miles, there are only a very few scattered dwellings.
8 km'lik alanda çok az ev var.
In scattered pockets of primitive rainforest descendants of Gondwana's original plants and animals thrive today
İlk çağa ait dağınık yağmur ormanları içinde Gondwana'dan kalma bitki ve hayvanlar günümüzde burada hayat buluyor.
As the wetlands fill crocodiles emerge from scattered waterholes where they've been confined during the dry season
Islak alanlar doldukça timsahlar kurak mevsim boyunca kendilerini hapsettikleri dağınık haldeki su çukurlarından ortaya çıkar.
Pelicans normally breed in small scattered communities producing one chick a year
Normal olarak pelikanlar küçük, dağınık gruplar halinde ürerler. Yılda sadece bir yumurta yaparlar.
Scattered on the roads to Yamato To be forever trampled on
Sonsuza kadar ayaklar altında kalmak üzere Yamato yollarına dağıldı.
I'm powdered, scattered.
Toz oldum, dağıldım.
We slid into the water in a group and he remembers for a little while the group was all around him then they scattered in all directions and to him it just looked like corks bobbing up and down on the sea.
Grupla beraber suya gömüldük. Kısa bir süre sonra, grubun yanında olduğunu hatırladı. Onların hepsi her yöne dağılmıştı.
Our men are all scattered
Adamlarımızın hepsi dağılmış.
I want my body to be cremated and the ashes to be scattered beneath an oak tree on which is written :
Bedenimin yakılmasını istiyorum küllerim de, üzerinde şu sözler yazan bir meşe ağacının dibine serpilsin :..
I want my body to be cremated and the ashes to be scattered beneath an oak tree on which is written :
Bedenimin yakılmasını istiyorum küllerim de, bir meşe ağacının dibine serpilsin üzerinde şu sözler yazan :..
Scattered halfway across the Orion arm, I would assume.
Orion bölgesinin içlerine yayıldıklarını düşünüyorum.
There are over thirty systems in this cluster and the Alliance fleet is scattered all over it.
Bu sistemde otuzdan fazla küme var. Müttefik gemiler her yana dağılmış durumda.
Splitting it into five pieces, which the vedrans then scattered across the stars.
Beş parçaya ayırmış. Sonra da Vedranlar tarafından yıldızlara götürülmüş.
The refugees have scattered.
Mülteciler etrafa dağıldılar.
To ensure the gate could never be unlocked, its only key was broken and scattered across the globe.
Geçitin açılmamasını kesinleştirmek için onu açan tek anahtar parçalandı ve dünyanın dört bir yanına dağıtıldı.
( SCATTERED LAUGHTER ) In all seriousness, however I'd like to say a few words.
Bu arada, bütün ciddiyetimle, birkaç şey söylemek istiyorum.
And all the German Navy had to threaten the entire British Empire was a scattered force of 17 cruisers linked by a wireless network to Berlin.
Tüm İngiliz İmparatorluğunu tehdit eden Alman Donanması Berlin'e telsizle bağlı, dağınık halde bulunan 17 kruvazörden oluşuyordu.
The 300 million Muslims scattered across the globe can be assured that the German Emperor is and will at all times remain their friend.
Dünya çapındaki 300 milyon müslüman Alman İmparatorunun her zaman onların dostu olduğuna ve olacağına emin olabilirler.
Everybody scattered.
Herkes kaçıştı.
The dead are scattered everywhere, half buried.
Her tarafta yarısı yanmış cesetler vardı.
But Serbia had scattered the Austrian Army.
Ama Sırplar, Avusturya ordusunu dağıtmıştı.
Her friends scattered her ashes in the sea.
Dostları küllerini denize döktü.
The scattered mountain camp family who are crying tears of blood...
Kanlı gözyaşı döken dağ kampındaki aileler...
"And while she did, the clouds scattered and let the moonlight through"
O anda bulutlar dağıIdı ve ay ışığı kapladı etrafı.
Breezy at times, with a few scattered clouds and smog levels.
Hava parçalı bulutlu ve sis seviyesi...
Only metal scraps are left, scattered around Axis, some of which were used to build this place.
Sadece metal artıklar kaldı, Axis'in etrafına dağıldı, bazıları burayı yaparken kullanıldı.
They're scattered everywhere.
Her yere yayılmışlar.
Now, intel estimates 5000 Yakubu troops scattered throughout this sector.
İstihbarata göre bu sektörde dağınık 5000 kadar Yakubu askeri var.
With the vacation coming to a close... and with the pieces of his heart scattered by the summer winds of Saint Charles...
Tatilin sonu yaklaşırken ve kalbinden parçalar Saint Charles'ın... yaz rüzgarlarıyla dağıtılırken,
They're scattered.
Dağıldılar.
The Lycan horde scattered to the wind in a single evening of flame and retribution.
Lycan topluluğu, alev ve ceza dolu tek bir gecede rüzgara karışıp dağılmıştı.
"The mini-bar is open, and empty little bottles of booze are scattered on the carpet."
"Mini-bar açılmıştı, ve küçük boş alkol şişeleri halının üzerine saçılmıştı."
All the scattered pieces of the Aztec gold must be restored, and the blood repaid.
Aztek altınının dağılan tüm parçaları yerine koymalı ve kan akıtılmalı.
Then how did hot coals get scattered all over the deck?
O zaman nasıl oldu da korlar bütün güverteye yayıldı?
As a symbol of the transitory nature of living creatures, the Mandala sand is scattered into the Mur river from where it will flow out as a blessing to the earth.
Geçici doğası simgeleyen her şey kum mandala Nehri üzerinde yayılır Felipe akacak yerden dünya için bir nimet gibi.
[Man ] He's really sad. [ Scattered Applause]
Gerçekten üzgün.
Terrified bystanders scattered as the group streamed into the casino, then out into the street.
Bu grup kumarhaneye dalıp sonra sokağa fırladığı sırada, dehşet içindeki görgü şahitleri etrafa kaçıştı.
My fate has fallen and scattered like the flower petals.
Yazgım tıpkı bir çiçeğin taçyaprağı gibi düştü ve dağıldı.
Scattered showers.
Sağnak geçişli.
Everybody scattered.
Herkes bir anda dağıldı.
Is she always this scattered?
- Lorelai!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]