Shaming traduction Turc
175 traduction parallèle
Shaming him for his poverty and blaming him for mine and putting the idea into his head.
Yoksulluğumuzdan dolayı onu ayıplayıp suçlayarak bu fikri onun kafasına ben sokmuşum.
Don't be shaming'me, please, in front of your friends.
Lütfen beni arkadaşlarının önünde utandırma, olur mu?
From now on this shaming note is invalid, it was a mistake, so the Club expresses its sympathy
Bundan sonra bu utanç verici not geçersizdir bu bir hataydı, bu yüzden Kulüp iyi niyetini ifade eder :
To take everyone's land, to demolish houses.... isn't that shaming too?
Elalemin toprağını almak, evini yıkmak, ayıp değil mi?
Shaming them.
Onları ayıplıyor.
- Shaming you, ain't I?
- Seni utandırıyorum, değil mi?
Dad, you are shaming us, go inside..
Babacığım, hadi içeri gir.
You're shaming me now, Lieutenant.
Beni utandırıyorsunuz komiser.
You think you'll get in the BSC by shaming the other players?
BSC'ye diğer futbolcuları rezil ederek mi gireceksin?
He says I'm shaming the family name.
Aile ismimizi rezil ettiğimi söylüyor.
This isn't equality, it's shaming those that have nothing.
Eşitlikle alakalı değil bu yaptığın, parası olmayanları aşağılamak için.
And with it... the shaming condition that kept us locked up in all the pain.
Ve beraberinde... bizi acıya hapseden utancı da.
Oh, it's so shaming.
Utanç veridi.
Jesus, you're shaming'me, Martin.
Tanrım, beni utandırıyorsun, Martin.
Who knew you'd end up shaming'him and disgracing your ancestors and losin'all your friends?
Onu utandıracağını, atalarını rezil edeceğini ve... bütün dostlarını kaybedeceğini kim bilebilirdi?
You pay me back the ten grand I lost, plus $ 500 for shaming the ring, and I forgive you.
Kaybettiğim 1 0 bini öde. Ringi rezil ettiğin için 500 daha seni affedeyim.
- Well, I train with this Indian shaming who lives up in the woods.
- Ormanda yaşayan kızılderili bir şaman beni eğitmişti.
I don't want an old man like you shaming my teaching.
Senin gibi yaşlı bir adamın eğitimimi kötüye çıkartmasını istemem.
I don't want an old man like you shaming my teaching.
Duruşunu aldığında kıpırdamamalısın.
I've followed with enthusiasm the course of your disgrace and public shaming.
Gözden düşmeni ve herkesin önünde küçük düşürülmeni ilgiyle izledim.
- Why areyou shaming'yourself?
- Neden kendini aşağılıyorsun?
- Whyyou shaming'yourself?
- Neden kendini aşağılıyorsun?
You're looking distant and shaming
Baba. Mesafeli ve utanç verici gördüm seni.
Jackie! Father You're looking distant and shaming
Bu kadar yeter.
Shaming... shaming...
Utandırmak, utandırmak...
shaming a mother, telling her to hide her broken child, telling her boy to kill himself!
bir anneyi utandırmak, ona sakat çocuğunu gizlemesini söylemek, çocuğuna kendisini öldürmesini söylemek!
It's that shaming difficulty you have of thinking that you're not loved.
Bu, sevilmediğini anladığında hissettiğin utanç duygusudur.
Too, too shaming.
Utandım resmen.
Something shaming, something public.
Herkesin önünde utanacağı bir şey olmalı.
Michael and Lindsay searched the crowd for their mother and Barry... so they could revel in the public shaming they had engineered.
Michael ve Lindsay anneleriyle Barry'nin milletin önünde rezil olduklarını görmek için kalabalıkta onlara arıyorlardı.
So, you're shaming me back into the world
Yani beni tüm dünyaya utandırdın.
And she is shaming me... for spending a lousy $ 485 on myself?
Bir de kendime $ 485 harcadım diye beni utandırıyor mu?
Once again I was summoned, kicking and screaming, to my mother's turkey curry buffet, where I've had some of the most shaming experiences of my life.
Bir kez daha tekme tokat yine kendimi annemin hindi büfesinde buldum, hayatımın en utanç verici deneyimlerini yaşadığım bu yerde.
Shaming our family, our people, shaming his own uncle.
Ailemden, insanımızdan, onun amcasından utanıyorum.
Your body's become weak playing too many games, and you're shaming your family.
Çok fazla oyun oynayınca bedenin güçsüzleşecek ve aileni utandıracaksın.
- She says you're shaming the family.
- Ailesini utandırıyormuşuz.
- He says you're shaming the family.
- Ailemi utandırıyorsunuz diyor.
You meditate. Yes, but I'm not waiting for some mythical, historical ghost with his shaming, blood-sacrifice bullshit to come and save my soul.
Evet ama efsanevi, tarihsel bir hayaletin gelip ruhumu kurtarmasını beklemiyorum..
To do what needs to be done, I wouldn't just be shaming Celeste. I'd be making a public spectacle out of Trina.
Gerkeni yapmak, Celeste'i sadece utandırmam değil, Trina üzerinden halka teşhir etmem de demek.
Hey, that guy's shaming us.
Şu herif bize yazıklar olsun diyor.
You're shaming the workers.
İşçileri utandırıyorsun.
This has been shaming.
Bu rezaletti.
You're shaming me in front of the neighbours! ldiot!
Komşuların önünde beni rezil ediyorsun, geri zekâlı!
Oh, this is gonna be so shaming.
Bu çok yüz kızartıcı olacak.
The ones shaming Tae Joon like stalkers are you!
Tae Joon'u utandıran asıl hayranları sizsiniz.
Sheriff, I don't see how shaming your house could possibly help.
Şerif, sana yardım eden evinin seni nasıl rezil ettiğini anlamıyorum.
Jet had black hair and a few eyes incredible coffees and a spot in the cheek that was shaming it but that's why it was so beautiful.
Simsiyah saçları ve inanılmaz güzellikte kahverengi gözeri vardı... Yanağını üzerinde küçük bir gamzesi vardı... İşte bu yüzden çok güzel biriydi.
Mum, you're shaming me.
Anne beni utandırıyorsun.
Many of them buried face down or with the heads lopped off, necks broken, buried in all kinds of strange positions, so they were buried in a shaming way.
Çoğu yüzükoyun, başları kesik ya da boyunları kırık bir şekilde, değişik pozisyonlarda gömülmüştür, yani cesetlerin onur kırıcı bir şekilde gömüldükleri anlaşılmaktadır.
Mother, stop it, you're shaming us.
Ana, yeter ayıp.
How shaming!
- Çok yazık.