She's a child traduction Turc
898 traduction parallèle
She's only a child, Ruthven.
Daha çocuk o, Ruthven.
She's a child! Eleanor, I'm coming with you.
Eleanor seninle geliyorum.
Pay no attention, she's a child.
Sen ona bakma. Daha çocuk işte.
She's only a child.
O sadece bir çocuk.
You can't force a woman to be sweet to you. She's only a child!
Bir kadını, size karşı şirin olması için zorlayamayacağınızı bile bilmiyorsunuz.
She's a lovely child.
O çok hoş bir çocuk.
Leave the child alone, she's a little upset about something.
Çocuğu rahat bırak, biraz canı sıkkın.
She's a very strange child.
Oldukça garip bir çocuk.
She's always been a romantic, ever since she was a child.
Her zaman romantikti, küçük bir çocukken bile.
It was basil hallward's niece gladys, who had loved him since she was a child.
O da Basil Hallward'un yeğeni Gladys idi. Dorian'ı çocukluğundan beri seviyordu.
She's a child and yet you take her around with you to all sorts of places.
Çocuk ama gene de onu yanına alıp her türden yerlere gidiyorsunuz.
She could be dangerous, she's just a child.
Tehlikeli olabilir. O sadece bir çocuk.
Although he was a kind and devoted father, and gave his beloved child every luxury and comfort, still, he felt she needed a mother's care.
Her ne kadar iyi ve kendisini adamış bir baba olsa ve sevgili çocuğuna her türlü lüks ve rahatlığı verse de hala onun bir annenin ilgisine ihtiyacı olduğunu düşünüyormuş.
She's still a child.
O daha çocuk.
She stared at me with frozen eyes, her expression intense like a child's.
Bana donuk gözlerle bakakaldı, Onun yüzündeki gergin ifade tıpkı bir çocuğunki gibiydi.
She's just a child, shame on you
O daha bir çocuk, kendinden utan.
- She's a very calm child
Çok sakin bir çocuk.
She's not a child
Çocuk değil sonuçta.
"I'll make you small as a little unborn child," she said.
"Seni doğmamış küçük bir çocuk kadar ufaltacağım," dedi.
She's not an idiot. And she isn't a child any longer.
Budala değil ve artık çocuk da değil.
After all, she's still a child.
Ne de olsa, o hâlâ çocuk.
Emotionally, she's a child
Duygusal olarak, o bir çocuk.
Because she left a beautiful child of seven in the mountain,
# Çünkü güzel yedi yavrusundan # Birini dağda bırakmış
She's not two years older than I am! Two or 20, you're a child compared to her.
Benden iki yaş bile büyük değil 2 yada 20, sen ona kıyasla daha çocuksun.
He says you like her because she's like a child.
Çocuk gibi olduğu için senin ona düşkün olduğunu söylüyor.
She's only a child...
O daha çocuk...
She's a child.
O bir çocuk.
She is headstrong like a spoilt child.
Şımarık bir çocuk gibi inatçı.
Uh poor child, she's a mute, she neither speaks nor hears except through my fingers.
Zavallı çocuk, dilsizdir, parmaklarım dışında ne konuşur ne de duyar.
Either she learns as a child how to hold herself, or it's too late, Excellency.
Ya bir çocuğun çişini tutmasını öğrendiği gibi en başından öğrenir, ya da çok geçtir, ekselansları.
She's a child, running away because she was unhappy.
Mutsuz olduğu için kaçtı.
But she's so dark she could easily be a gypsy's child.
Ama o kadar esmer ki bir çingene çocuğu bile olabilir.
She worshipped the boy, lavishing all her love on him, looking forward to the one day a week when her neighbor entrusted the child to her devoted care.
Çocuğa tapıyordu, bütün aşkını ona veriyor, ve haftada bir gün komşusunun çocuğunu onun adanmış ilgisine emanet etmesini dört gözle bekliyordu.
To crown it all, she's rendered insensible by an amount of vodka which in Carpathia you would add to the morning milk of a 4-year-old child as a mild tonic.
Yetmiyormuş gibi, Karpatya'da dört yaşında çocukların sabah sütüne kattığımız kadar votkayla kendini kaybetti.
And when she got under there... she had a feeling of being very small... a child... a very curious and somehow frightening feeling, as if she'd been there before.
Ve evin altındayken, kendisini çok küçük hissettiğini söyledi. Bir çocuk. Çok şaşırmış ve biraz da korkmuş, sanki daha önce orada bulunmuş gibi.
She's a child
O bir çocuk
She's like a child with building blocks.
Oyun oynayan çocuklar gibi düşünün.
Which is to say, she's mad as a hatter, poor child.
Yani, zavallı kız zırdeli.
- But she's a child!
- Fakat, o henüz çocuk.
She's travelling... with her child to Aquitania on a senatorial pass.
Senato geçiş belgesiyle... çocuğuyla birlikte Aquitania'ya seyahat ediyor.
And at such time, she's not a child.
Ayrıca şu anda çocukta değil.
She's just a child really, and I don't like her to stay in a hotel alone.
O aslında daha bir çocuk. Ve böyle bir zamanda otelde yalnız kalmasını istemiyorum.
She's nothing but a child.
Neden, o çocuktan başka bir şey değil.
She's just a child.
O sadece bir çocuk.
As a child, she had been idolized in her hometown... during a religious celebration.
Küçükken dini bir tören sırasındaki canlandırışı memleketinin gurur kaynağıydı.
She's only a child.
O hâlâ çocuk.
She's a child
Çocuk gibi.
She's a very sensitive child and you didn't come to get her on Sunday.
Çok hassas bir çocuk ve onu almak için Pazar günü gelmediniz.
She's a growin'child.
Büyüme çağında bir çocuk o.
She's only a child...
O daha bir çocuk.
She's one of those girls that distributes the healing water, she's beautiful, young and ancient, a child and a woman already, authentic and radiant.
Şifalı suyu dağıtan kızlardan biri, çok çok güzel, genç ve eskil, bir çocuk, şimdiden bir kadın... kendine has, ışıltılı.
she's a teacher 19
she's an angel 39
she's a doctor 61
she's a student 17
she's a bitch 68
she's a nurse 43
she's awesome 57
she's a good person 54
she's an actress 46
she's angry 20
she's an angel 39
she's a doctor 61
she's a student 17
she's a bitch 68
she's a nurse 43
she's awesome 57
she's a good person 54
she's an actress 46
she's angry 20