She's a student traduction Turc
340 traduction parallèle
Her name was Lee Eun Seol, and she was a student here who died a month ago. And those three girls over there... they were Lee Eun Seol's friends.
Dün gelen şuradaki üç kız ise onun arkadaşları.
The madam said she was a student, a moonlighter.
Madam onun bir öğrenci olduğunu söyledi, paraya ihtiyacı varmış.
Think of the girl. She is here on a student's visa.
O, öğrenci vizesiyle kalıyor.
She's a student at the music conservatory.
Konservatuarın müzik bölümünde öğrenci.
She's quite excited about a student of hers, a fellow called... what was that name again?
Bir öğrencisi onu çok heyecanlandırmış. Adı... neydi adı?
She's a student. She does it all the time.
Okuyormuş, yapmadığı iş değildir çocuklara bakmak.
She is a student... a KomsomoI member... an athlete... And with all this, she's just a beauty.
O bir üniversiteli, komsomol, sporcu, ve tek kelimeyle o bir güzellik timsali!
She's a student of the Lingshan Chunyang Temple
Lingshan'un Chunyang Tarikatında Öğrenciymiş!
She was an all A's student.
Çok başarılı bir öğrenciydi.
She's a student of Slavic languages.
İskandinav dillerinde diploma çalışması yapıyordu.
She's a history student.
Tarih öğrencisi.
She's suddenly changed from a model student to a flaky chick.
Maymun surat mı? Yok, o sadece bir çocuk. Şey, belli ki isyan ettiği bir şeyler var.
She's a new student.
Kendisi yeni öğrencimiz.
She's a good student.
- O çok başarılı bir öğrenci. - Senin gibi bir hocası olunca, şaşmamak gerek.
If she's truly a student of history...
Eğer kız gerçekten tarih meraklısı ise...
She's a sociology student.
- O sosyoloji öğrencisi, Bernard.
Ms. Suen has made a mistake but she is my second brother's student lf we punish her... I'll have to answer to my second brother
Suen hata yapmış olabilir... ama o büyük Abimin öğrencisi! kolunu kesersek.... ona hesap vermem gerekecek!
She's sending a student over with a playbill.
Bugün bir oyun ilanı asması için bir öğrencisini gönderecek.
She's a grad student working on her thesis in kinesiology.
Gretchen kineziyoloji tezini yazmakta olan bir yüksek lisans öğrencisi.
So she's a student.
O kadın öğrenci mi?
Well, what it is, Dad, she's a foreign exchange student, you know.
Baba o bir yabancı misafir öğrenci.
The young lady who answered...? She's a student.
Telefonu açan genç bayan mı?
- She said her fiance had run off with a student cosmetologist who knew how to ply her feminine wiles.
- Nişanlısı, güzellik uzmanlığı öğrencisi ve baştan çıkaran dişiliğini çok iyi kullanmayı bilen bir kızla kaçmış.
No, she's a top student.
Hayır, o parlak bir öğrenci.
She's our best student, you know.
Anne, Bud'a ceket almayı düşünüyor musun?
She's just a foreign exchange student that's living here. And other than having to honk when we want to get out of the garage, she's... she's really been no problem at all.
O kız burada yaşayan yabancı değişim öğrencisi ve garajdan çıkarken korna çalmak zorunda kalmamız haricinde hiç rahatsızlık vermedi.
Elaine, she's a third-year law student at NYU...
Elaine, New York'ta hukuk öğrencisi...
She's an exchange student and she's going to be staying with us for a while.
Öğrenci değişim programına katılmış. Bir süre bizimle kalacak.
Now she's got a very good new student.
Artık onun yeni bir öğrencisi var.
Anyhow, I got a date with a foreign exchange student who's so easy she makes you look like a calculus problem.
Her neyse Kel. Öğrenci değişim programında yabancı bir kızla randevum var, o kadar basit ki, sen yanında değişken problemi gibi kalıyorsun.
She's a grad student in journalism.
Gazetecilik son sınıfta.
She lived in Singapore, but then her husband died, and now she's the housekeeper at a hostel, a student hostel in Hickory Road.
Singapur'da yaşıyordu, ama kocası öldü, şimdi Hickory Sokağı'ndaki bir öğrenci yurdunu çekip çeviriyor.
- She's an " "A" student too.
- Aynı zamanda harika bir öğrenci.
At first I thought she was a student late for class but the next day and the day after, it was the same.
Birincisinde öğrenci olduğunu ve sınıfına geç kaldığını düşünmüştüm. Fakat ertesi gün ve sonraki gün, aynıydı.
She's a third-year student.
Üçüncü sınıf öğrencisi.
If the district rules it an assault on a student, she's gone.
Eğer karar öğrenciye saldırı olursa, o gider.
- She's a student.
- Okuyor.
Look, you heard what Buffy said. - She's a student.
Buffy'nin dediğini duydun.
She's a student.
Öğrencimdi.
She's a student. I was her counselor.
Öğrencimdi.
I don't think she's a bad student.
O da kötü bir öğrenci değil.
She's a student, you know, at the university.
Üniversitede öğrenci, biliyorsun.
She's a serious student.
O ciddi bir öğrenci.
She said she's a teacher from the country who's looking for her student.
Taşrada öğretmenmiş. Öğrencisini arıyormuş.
- She's a student.
O öğrenci.
She's a student, Oh, I am bad, I'm a bad, bad man,
O daha öğrenci. Kötüyüm ben.
I heard when she was attending Wellesley as a foreign exchange student, there was an incident where she severed a couple of classmates'heads with a hockey stick.
Wellesley'de değişim öğrencisiyken bir olayda birkaç sınıf arkadaşının kafasını hokey sopasıyla koparmış.
I mean, she's a med student, you know?
O tıp fakültesi öğrencisi.
- She's a wonderful student.
- Kendisi harika bir öğrenci.
She's a good student.
O iyi bir öğrencidir.
I'm just saying Buffy is a... Well, she's not the typical student.
Şöyle söyleyeyim, Buffy sıradan bir öğrenci değil.
she's a teacher 19
she's an angel 39
she's a doctor 61
she's a bitch 68
she's a nurse 43
she's awesome 57
she's a good person 54
she's an actress 46
she's angry 20
she's a cop 45
she's an angel 39
she's a doctor 61
she's a bitch 68
she's a nurse 43
she's awesome 57
she's a good person 54
she's an actress 46
she's angry 20
she's a cop 45