She's not wrong traduction Turc
169 traduction parallèle
Yeah, she's not wrong.
- Evet, doğru söylüyor.
She's not wrong, Ruby.
Yanlış düşünmüyor Ruby.
- She's not wrong.
- Yanılmıyor.
Perhaps I have been wrong in leaving her alone so long. Bring her to me, even if she's not yet ready.
Belki onu bu kadar uzun süre yalnız bırakmakla yanıldım.
She's not all wrong.
Tamamen haksız değil.
She was wrong not coming in by herself.
Onun tek başına gelmesi yanlış olmazdı.
Tell her what she did was wrong, and she disgraced the entire family, which is not an easy thing to do.
Yaptığı şeyin yanlış olduğunu... bütün aileyi utandırdığını söyle Ki bu hiç kolay değildir.
Clever she's not, that's your family tradition, tell me what's wrong with her.
Akıllı o değil, bu senin aile geleneğin... söyle O'nun nesi var?
If not, she'll think you have the wrong number and hang up.
Eğer Monica'yı isterseniz, yanlış numarayı aradığınızı düşünüp kapatır.
No. She's not wrong.
Hayır, haksız değil.
If Miss Lucy's dead, no wrong can be done, but if she's not dead...
Bayan Lucy ölüyse, yanlış birşey yapılamaz, eğer ölü değilse...
I've come to know everything. If your daughter is hating you then she's not doing anything wrong.
Eğer kızın senden nefret ediyorsa, sonuna kadar haklı!
Because you have not been cheated Wrong. She has been cheated already
Çünkü çok geç olmadan, uyarıldın yanlış. o çoktan "uyarıldı" zaten kaybol hadi yoksa dayağı yedin ne cüretle?
Look, I'm not saying she did anything wrong, but I didn't either.
Bakın, onun yanlış bir şey yaptığını söylemiyorum, ama bende yapmadım.
Tretiak's wrong. She's not cagey.
Tretiak hatalı, kadın kurnaz değil.
I guess what I'm trying to ask you is do you think it's wrong for a person to marry another person not because she's the one, but because she's the only?
Sana sormak istediğim şu, birinin biriyle sadece onu sevdiği için değil de ondan başka kimse olmadığı için evlenmesi doğru mu?
She's not far wrong.
O kadar da yanlış değil.
- Not when she's wrong!
- Yanıldığı zaman değil!
They say they're not telling her who she can love. They just fire her for making the wrong choice. Call me crazy...
Kimi seveceğine karışmıyoruz deseler de yanlış seçim yaptığı gerekçesiyle onu kovuyorlar.
That's a long way to go. Zoey's wrong. She's not wrong.
- Eğer Zoe yanlışsa gidecek çok yolumuz var.
- She's not wrong.
- O, yanılmaz.
So i stood there and i told her to apologize, And all i could think was "she's not wrong."
Karşısına geçip özür dilemesini söyledim ama aslında haklı olduğunu düşünüyorum.
She's not wrong.
- Yanılmıyor.
No, she's not wrong.
- Kennedy! - Hayır. Haksız değil.
- And, you know, she's not entirely wrong.
- Tam olarak yanılıyor da sayılmaz.
You're wrong Khiva, She is not my wife.
Yanlış anladın Khiva. O, benim karım değil.
She's not wrong.
O haksiz degil.
She's not completely wrong.
Tamamen haksız sayılmaz.
She's not wrong this time.
Bu kez de yanılmıyor.
Don't get me wrong, she's not the warmest person.
Yanlış anlamayın, dünyanın en sıcak insanı değil.
And in a fit of madness or what others would simply call "horniness" she threw herself onto her bed on her tummy and for a moment forgot all about shame and political correctness and did what she had not done since her childhood when she had not yet known it was so infinitely wrong :
Bir delilik nöbetinin, ya da başkalarının deyimiyle, "kızışmışlığın" etkisiyle kendini karın üstü yatağın üzerine attı, ve bir an için utancı, toplum kurallarını bir kenara bıraktı ve çocukluğundan beri yapmadığı bir şeyi yapmaya başladı, ki o zamanlar bunun ne kadar yanlış olduğunu bilmiyordu :
" She's not doing anything wrong.
Yalnış birşey yapmıyor.
She's not in the wrong.
Onun suçu değil.
If she cries or does something wrong, pupils who haven't passed the test would blame your sister for not passing the exam.
Eğer ağlamaya başlar ya da başka sorun çıkarırsa sınava girip de kazanamayanlar seni ve kardeşini suçlarlar.
It's not like there's something wrong with her and she's got an illness where she really needs the jacket.
Sapasağlam kadın, hasta masta değil. Monta ihtiyacı yoktu ki.
Well, I'm sure that she'll be punished, by the universe... not by human hands, because that would be wrong.
Pekala, eminim cezalandırılmıştır, evren tarafından insan eliyle değil, çünkü bu yanlış olurdu.
She's not wrong.
Haksız sayılmaz.
Tell her I know that she is not allowed to tell about her world but maybe I could ask some questions, and she can just say if it's right or wrong.
Geldiği dünya hakkında konuşmaması gerektiğini bildiğimi söyle ama belki bazı sorular sorduğumda bana evet veya hayır diyebilir.
She's not getting a new liver unless we can figure out what's wrong with her.
Sorunun ne olduğunu buluncaya dek, yeni bir karaciğer alamaz.
What's wrong? She's not going to tell my father.
Babama söylemeyecek nasıl olsa.
That she's not at rest, that something's wrong.
Huzursuz olduğunu, bir şeylerin yanlış olduğunu.
Your next press briefing. She wants you to denounce my father, say that he's wrong on port Prosperity, tell the world that he's lost his way, and... he's not fit to lead us.
Gelecek basın konferasında babamı kötü göstermeni Refah Limanı konusunda hatalı olduğunu söylemeni dünyaya kralın yolunu kaybettiğini ve onun bize liderlik etmeye uygun olmadığını söylemeni istiyor.
You know how wrong it is if she's really in trouble and I'm not there because we're being idiots?
Sırf birer salak olduğumuz için, çok sıkıntı çektiği halde yanında olmamam çok yanlış olmaz mı?
I mean, she's crazy, but she might not be wrong.
Yani, tamam çıldırmış da.. yanılmıyor olabilir.
What is wrong with you? She's not a lawnmower you borrowed.
O ödünç aldığın bir tencere değil.
She's wrong. And brother or not, he's wrong.
Kız yanılıyor ve kardeşin de olsa, o da yanılıyor.
Well, she's not totally wrong.
Tamamen yanlış sayılmaz.
What she doesn't need is a doctor who's not there with her because he made the wrong call.
İhtiyaç duymadığı tek şey, yanında olmayan bir doktor çünkü doktor hatalı karar verdi.
If we don't figure out what's wrong with her, she's got days, not years.
Neyi olduğunu bulamazsak yılları değil günleri olacak.
Well, you're both wrong,'cause the ring would have woke her up. So either she's pissed and not answering or she's being held captive.
İkiniz de yanılıyorsunuz çünkü telefon sesi onu uyandırırdı bu yüzden ya kızdı ve telefonu açmıyor ya da biri onu rehin tutuyor.
She's not wrong.
Yanlış değil.
she's not here 659
she's not worth it 28
she's not there 101
she's not my type 42
she's not 836
she's not picking up 30
she's not my wife 34
she's not here yet 28
she's not dead 149
she's not my girlfriend 129
she's not worth it 28
she's not there 101
she's not my type 42
she's not 836
she's not picking up 30
she's not my wife 34
she's not here yet 28
she's not dead 149
she's not my girlfriend 129