She doesn't have to know traduction Turc
122 traduction parallèle
She doesn't have to know what you're doing.
Ayrıca ne yaptığını bilmesi de gerekmiyor.
She doesn't have to know the score.
Şimdilik durumu bilmesi gerekmiyor.
She doesn't have to know.
Bilmesine gerek yok.
She doesn't have to know.
Bilmesi gerekmez.
You know, she doesn't have to be beautiful, just patient.
Bilirsin, güzel olması gerekmiyor. sadece sabırlı olsun.
- Well, she doesn't have to know I'm your lover.
- Sevgilin olduğumu bilmiyor demek.
My mother doesn't have a place for me where she lives and she doesn't know what else to do with me.
Annem beni yanında tutamıyordu ve başka ne yapacağını da bilemedi.
As fine as she is, she doesn't have to know how to sing.
Öyle göründüğü sürece şarkı söyleyemese de olur.
She doesn't have to know how we do this.
Nasıl yaptığımızı bilmesi gerekmiyor.
She doesn't have to deliver. I know what I'm talking about.
- Çocuğu aldırmak zorunda değil.
Let her know she doesn't have to rely on Isabella to talk to.
Konuşmak için Isabella'ya ihtiyacı olmadığını hissettir.
If she doesn't sit on the floor, I don't know why I have to.
O yere oturmuyor da ben neden yere oturuyormuşum.
And your mother, what will she think? She doesn't have to know.
Ve annen - ne düşünecek?
She doesn't have to know.
Bunu bilmek zorunda değil.
And she doesn't have to know about it.
Bilmesine gerek yok.
She doesn't have to know you gave it to me because she left it on my machine.
Bana numarayı verdiğini bilmesine gerek yok, zaten bana mesaj bıraktı.
Okay fine! I'll - I'll just tell her it's an antique apothecary table, she doesn't have to know where it came from.
Tamam, ona bunun sadece antik bir ecza masası olduğunu söylerim, nereden aldığımı bilmez.
But she doesn't have to know it was him.
Ama O olduğunu öğrenmek zorunda değil ki.
SHE DOESN'T KNOW THAT SOMETIMES BOYS HAVE TO BE BOYS.
Erkeklerin bazen erkek olması gerektiğini bilmiyor.
You know why justice wears a blindfold - so she doesn't have to watch.
Adaletin gözleri neden kapalı bilirsin. İzlemek zorunda kalmamak için.
LOOK, I WANTED TO GIVE DANA THE NECKLACE BECAUSE SHE DOESN'T HAVE SOMEONE IN HER LIFE TO BUY HER NICE THINGS, YOU KNOW,
Bak, kolyeyi Dana'ya verdim çünkü onun hayatında ona güzel şeyler verecek ona özel biri olduğunu söyleyecek birisi yok.
And she doesn't have to know.
Ayrıca bilmesi de gerekmiyor.
She doesn't have to know we had sex.
Seks yaptığımızı bilmesi gerekmiyor.
She doesn't have to know.
Bilmesine gerek yok!
I haven't known Sydney that long, but I feel like I have, like I know her well enough to know that she doesn't just accept problems, she tries to fix them.
Sydney'yi o kadar uzun zamandır tanımıyorum ama tanıyormuş gibiyim. Sorunları kabul etmeyip, halletmeye çalıştığını bilecek kadar tanıyorum.
She doesn't know how to have fun.
Onu boş ver. O eğlenmeyi bilmez.
I have this friend who's about to have a worse day... and she doesn't even know it yet.
En kötü gününü yaşamak üzere olan bir arkadaşım var ve bunu henüz bilmiyor.
She doesn't need to know how we have organized our marriage
Hem şeyi de söylemiş...
Oh, I know I have to--it's just that... nobody knows- - well, my friend knows, but she doesn't know- -
Yapmak zorundayım... ama hiç kimse bilmiyor yani arkadaşım biliyor, ama aslında bilmiyor.
But she doesn't know... she doesn't have long to live.
Ama bilmiyor ki, onun fazla ömrü kalmadı.
He doesn't have to be gorgeous, as long as she's, you know, feasible.
Mükemmel olması gerekmez. Sadece şey olsun imkan dahilinde ve fark edilebilir özelliklerde.
Well she doesn't have to know right away, does she?
Bence bilmesi gerekmiyor, değil mi?
She doesn't have to know.
Bilmek zorunda değil.
She doesn't have to know everything.
Herşeyi bilmek zorunda değil.
She's embarrassed and doesn't want us to know that she doesn't have anybody to celebrate with.
Utandı ve kutlayacağı kimse olmadığını bilmemizi istemedi.
I know about Jensen... and I know exactly what she's trying to do. JACK : Poor girl just doesn't have any luck with boyfriends... now does she?
Zavallı kız, sevgilisiyle hiç şansı olamamıştı şimdi neden olsun ki?
And, you know, it doesn't mean that she doesn't deserve to have friends.
Hem bu onun bir arkadaşı hak etmediğini de göstermez.
How were we supposed to know she doesn't have a brother?
Gerçekten.
You have to show her love first. Even if it means she doesn't know how to love you.
Şey, sen önce ona sevdiğini göster, böylece onun nasıl davranacağını da görmüş oluruz.
She doesn't know how to have it.
NasiI sahip olacagini bilmiyor.
all right, so this woman died on a ferry 2 years ago, or maybe she didn't, maybe she doesn't know how she died, and you have to tell her, i don't know.
Tamam demekki bu kadın 2 yıl önce bir gemide öldü Belki de öyle değildir belki nasıl öldüğünü bilmiyordur ve senin ona söylemen lazımdır bilemiyorum artık
We both have to make do with what we can. Difference is, she doesn't know what she's missing, does she?
Aradaki fark ise, ne kaybettiğini bilmemesi, değil mi?
I've known her long enough to know she doesn't have any of those things that would make me not love her.
Onu, sevmemi engeleyecek hiçbirşeyi olmadığını bilecek kadar yeterli bir süredir tanıyorum.
She doesn't have to know.
Bilmesi gerekmiyor.
That way she doesn't have to see me and she can just read it and she'll still know.
Bu şekilde beni görmesine gerek kalmaz. Sadece onu okur ve yine de bilir. - Bu harika.
She doesn't have to know you stole from her.
Ondan para yolmaya çalıştığını bilmesi gerekmez.
She doesn't have to know what you did. Nobody ever does.
Senin ne yaptığını bilmek zorunda değil.
She doesn't have to know that I saw you.
Seni gördüğümü bilmek zorunda değil.
It's the one good thing about Julia being in a coma, she doesn't have to know what he's done.
Julia'nın komada olmasının tek iyi yanı Matt'in ne yaptığını bilmiyor oluşu.
She doesn't have to know everything.
Her şeyi bilmek zorunda değil.
How can I rely on sarah to help me if she doesn't even know that I have any problems?
Problemlerimi önemsemediği sürece Sarah'ya nasıl güvenebilirim ki?