She doesn't know what she's saying traduction Turc
44 traduction parallèle
She doesn't know what she's saying.
Ne dediğini bilmiyor.
She doesn't know what she's saying.
Ağzından çıkanı kulağı duymuyor.
Monsieur, I beg of you. She doesn't know what she's saying.
Mösyö, size yalvarıyorum, şu anda ne söylediğini bilmiyor.
There are times when she genuinely doesn't know what she's saying, but...
Ne söylediğini bilmediği zamanlar oluyor ama...
She doesn't know what she's saying.
Ne dediklerini pek bilmezler.
Half the time she doesn't know what she's saying, but this time I think she did.
Çoğunlukla dediklerinin farkında değil, ama bu kez bence farkındaydı.
She doesn't know what she's saying.
Ne söylediğini bilmiyor.
- She doesn't know what she's saying.
- O ne dediğinin farkında bile değil.
Added to which, if Frasier did pursue her and she rejected him, he could hardly rationalise it by saying she doesn't know what she's missing.
Ayrıca Frasier ona çıkma teklif eder ve o da reddederse,... "kadın ne kaçırdığını bilmiyor" diyerek mantığa bürüyemeyecek.
She doesn't know what she's saying.
ne söylediğini bilmiyor.
Like the guy who cheats on his wife, saying what she doesn't know won't bother her.
Tıpkı, karısını aldatan erkeğin "Bilmediği sürece buna üzülmez" demesi gibi.
She's so "sweepy." She doesn't know what she's saying.
- Çok uykusu gelmiş. Ne dediğini bilmiyor bile.
- She doesn't know what she's saying.
Ne dediğini bilmiyor bu.
She can't speak English properly. She doesn't know what she's saying.
İngilizce'yi iyi konuşamıyor.
Sonja doesn't know what she's saying.
Sonja ne dediğini bilmiyor.
- She doesn't know what she's saying.
— O ne söylediğinin farkında değil.
Sarah doesn't know what she's saying.
- Sarah ne dediğini bilmiyor.
Half the time, she doesn't know what she's saying.
Söylediklerinin yarısından fazlasının ne olduğunu kendi de bilmiyor.
She doesn't know what she's saying.
Ne söylediğinin farkında değil.
She doesn't know what she's saying!
Ne dediğini bilmiyor.
That would be great, except she doesn't know what she's saying.
Bu harika olurdu, ama o ne dediğinin farkında değil.
You know, it just doesn't make much sense what she's saying, Mr. Devalos. It just... doesn't.
Onun söyledikleri pek anlamlı değil, Bay Devalos, sadece... değil.
She doesn't know what she's saying.
O ne dediğini bilmiyor.
She doesn't know what I'm saying. She's Chinese.
Kadın Çinli, ne söylediğimi anlamıyor ki.
She doesn't understand what she's saying. I don't know what this is all about, but before you hear from anyone else,
Bunun ne anlama geldiğini bilmiyorum ama başkalarından duymadan önce...
She doesn't know what she's saying.
Babanı suçladığı şeyler mantıkdışı.
She doesn't know what she's saying.
- Ne dediğini bilmiyor.
I know. She doesn't know what she's saying.
Ne söylediğini bilmiyor o.
She's drugged with sleep, she doesn't know what she's saying.
Uyku sersemi, ne dediğini bilmiyor.
She doesn't know what she's saying!
Ağzından çıkanı kulağı duymuyor.
She doesn't know what she's saying.
Benim kızım... Ne dediğinin farkında değil.
She's always been a little unstable and... She doesn't know what she's saying.
Her zaman böyle dengesiz ne dediğini bilmeyen biri olmuştur.
Nah, she doesn't know what she's saying.
Ne dediğinden haberi yok.