She was a beautiful woman traduction Turc
65 traduction parallèle
She was a beautiful woman, I have seen the photos.
Güzel bir kadındı, Fotoğraflarını gördüm.
She was a beautiful woman.
Güzel bir kadınmış.
She was a beautiful woman... my mother.
Güzel bir kadındı... annem.
She was a beautiful woman.
Güzel bir kadındı.
Everyone said she was a beautiful woman.
Herkes çok güzel olduğunu söylüyor.
My first wife, Marita, Katie's mother she was a beautiful woman.
İIk eşim Marita, Katie'nin annesi çok güzel bir kadındı.
She was a beautiful woman.
Çok güzel bir kadınmış.
She was a beautiful woman.
Çok güzel biriydi.
Anyone who knew Simone knew that she was a beautiful woman.
Simone'u tanıyan herkes çok güzel olduğunu bilirdi.
She was a beautiful woman, mind you.
Bu arada çok güzel bir kadındı o.
She was a beautiful woman, Who showed no signs,
O, çok güzel bir kadındı, hiçbir belirtisi yoktu,
Besides, she was a beautiful woman.
Hem sonra, çok güzel bir kadınmış.
She was a beautiful woman, and for the first time in your life, you felt desire.
O güzel bir kadındı ve sen hayatında ilk defa şehvet hissettin.
She was a beautiful woman.
Çok güzel bir kadınmış!
She was a beautiful woman, my mother... even when she was making a puffer fish face.
O güzel bir kadındı, annem..... şişmiş bir balık yüzü yaparken bile.
Friends... she was once a beautiful woman.
Dostlar o bir zamanlar güzel bir kadındı.
She was a very beautiful woman- - tall, dark, exquisitely dressed.
Çok güzel bir kadındı uzun boylu, esmer, zarif giyimli.
She was a beautiful woman.
Çok güzel bir kadındı.
- She was just a beautiful woman.
- Sadece güzel bir kadınmış.
When I call a woman "fine", I'm referring to her skin. Although I must say, she was an extremely beautiful woman.
Bir kadına "iyi" diyorsak, çarpıcı bir güzelliği olmasına rağmen güzel cildinden bahsediyoruzdur.
She was a very beautiful woman.
O, çok güzel bir kadındı.
At a county fair I met this beautiful woman... who said her name was Alphonsine. She was the star of a bizarre act.
Bir fuarda, adının Alphonsine olduğunu söyleyen çok güzel bir kadınla tanışmıştım.
Elvira was a very beautiful woman after she had her operation.
Elvira, ameliyatından sonraki ilk yıl... çok güzel bir kadındı.
She was not a highly educated woman, or even beautiful. But I loved her.
Okumuş bir kadın değildi, pek güzel de sayılmazdı ama onu sevmiştim.
I Iooked over at her... and I never saw a woman more beautiful than the way she was looking at you.
Annenin yüzüne baktım... Hayatımda o ana dek, hiç bu kadar güzel bir kadın görmemistim, sana bakışını, gözlerindeki güzelliği görmeliydin... Aman Tanrım!
You. Chantry she was a very beautiful woman.
Bayan Chantry çok güzel bir kadındı.
She was a very beautiful, very gentle woman.
Tanık, çok güzel ve narin bir kadındı.
She was beautiful woman, with a mysterious smile.
Esrarengiz bir gülümseyişi olan, güzel bir kadındı.
She said yes. I can't believe my luck that she was still available, a beautiful woman like that.
Böylesine güzel bir kadının hala boşta olmasına inanamıyorum.
Cammy whom King of Adventurers saw that right... was a hard hearted woman instead No one could imagine that she is beautiful but dangerous woman like poisonous candy
Cammy macera kralı kimi gördü... kalbi zor yerine kadın hayır bulutlu biri tasavvur etti o güzel ama şeker gibi tehlikeli bir kadındı shangai'daydı
Now, I could be crazy, but I figure a guy who's been married as long as Prince Reindeer is ready for a new wife. I mean, Princess Grace... beautiful woman and all that... but she was losing her looks.
Evet belki çılgın olabilirim ama evli olan bir adamın Prens Geyik olduğu sürece yeni bir eşe hazır olduğunu fark ettim.
My great-aunt said if you stare at a beautiful woman too long you turn to stone. She was partially right.
Harika bir teyzem vardı ve bana eğer güzel bir kadına uzun süre bakarsan taşa dönüşürsün demişti.
She was, without a doubt, the most beautiful woman I'd ever seen.
O, hiç şüphesiz, o güne dek gördüğüm en güzel kadındı.
On one hand she was a beautiful... honest and affectionate woman willing to use each second... of her life to make me a superior man.
Bir tarafta hayatının her saniyesini... beni mükemmel bir adama dönüştürmek için harcamaya hevesli... güzel, dürüst ve şefkatli bir kadın.
A long time ago in Ethiopia, there was this queen named Cassiopeia, who thought she was the most beautiful woman in the entire world, and there wasn't anybody in the kingdom who wasn't offended by this woman's relentless vanity.
Uzun zaman önce Etyopya'da, Samanyolu isimli bir kraliçe varmış... öyle ki kendisini dünyanın en güzel kadını sanırmış, ve krallıktaki herkes bu kadının acımasızlığından çok çekmiş.
And the funny thing is he's managed to get himself involved in a sexual relationship with a beautiful woman which reminds me of my first film, actually except she was what we call underage so we don't talk about that.
İşin komik tarafı çok güzel bir kadınla cinselliğe dayalı bir ilişkiye girmeyi başardı. Bu da bana ilk filmimi hatırlatıyor. Benimki 18 yaşını doldurmamıştı.
Remember that classic tomboy that could beat you at all the sports, and then she grew up and was a beautiful woman and could still beat you?
Sizi küçükken tüm sporlarda yenen erkek gibi kızları hatırlayın büyüdü ve güzel bir kadın oldu, ve sizi hala yenebiliyor mu?
She was a very beautiful woman.
Çok güzel bir kadındı.
I was... coming from a meeting, I was walking by the park, and she was there with her class, this beautiful woman with these kids.
Ben... bir toplantıdan çıkmıştım. parkta yürüyordum. O da sınıfıyla ordaydı.
She was a beautiful woman.
Güzel bir kızdı.
She was a very beautiful woman, your wife.
Eşiniz çok güzel bir kadındı.
She was... a very beautiful woman.
Çok güzel kadınmış.
A beautiful woman named Tachiko used to live here. She was in love with a man named Tarou.
Uzun zaman önce, Tatsuko adında bir kadın varmış Taru adında bir adama âşık olmuş.
She was a beautiful, loving woman.
Çok güzel ve sevgi dolu bir kadındı.
She was truly a beautiful woman.
O en güzel kadın için.
She was a beautiful young woman and I wanted her, so I had her.
Çok genç, güzel bir kadındı ve onu arzuladım. Sonrada istediğimi aldım.
She was a beautiful and intelligent woman.
Çok güzel ve zeki bir kadındı.
Hazel, she was a beautiful woman, hear me?
Hazel var ya güzeller güzeli bir kadındı anlıyor musunuz?
And gradually, the beautiful woman she once was became no more than a phantom, wandering away in a snowstorm.
Gün geçtikçe, bir zamanlar güzel bir kadın olan annem kar fırtınasında boş boş gezen bir hayalet haline gelmişti.
She was... a beautiful woman... your mother.
Çok güzel bir kadındı. Annen.
- She was a very beautiful woman.
O çok güzel bir kadındı.