Shifty traduction Turc
242 traduction parallèle
The Cheyenne are a shifty lot.
Şayenler kurnaz bir kabiledir.
You're pretty shifty, aren't you?
Sen çok üçkağıtçısın.
A sharp eye was called for, the ability to spot, in these papers that spilled onto the table, in a shifty glance, in the vagueness of a reply, the presence of a traitor, to discern among all the good grain the poisonous weed.
Keskin bir göz çağırılıyor, masanın üstüne dökülen bu belgelerin içinde gerçeği bulmak, güvenilmez bakışlar, cevaplardaki belirsizlik, bir hainin varlığı ortaya çıkarmak ; tüm iyi tanelerin içindeki... zehirli yabani otları ayırt etmek için.
Jim Vincent was tough and shifty, like an alley cat, and about as hard to handle.
Jim Vincent serseridir ama bir kedi kadar da kurnazdır, bu nedenle hesabının görülmesi zor olabilir.
" The man was about 40, with shifty eyes.
Kırk yaşlarında, tuhaf bakışlı bir adamdı.
He's as shifty as smoke, but I love him.
Duman gibi pusludur, ama severim.
No, new fellow. Shifty-looking customer.
Hayır, bugün sivil giyinmiş.
I only mention this to show the kind of people we're dealing with - real shifty.
Size sadece bunu nasıl insanlarla uğraştığımızı anlamanız için anlatıyorum. Oldukça değişkendirler.
I think the prosecution deserves congratulations for having the best collection of shifty-eyed, double-crossing two-faced liars.
Bence iddia makamı, sahip olduğu kaypak, kahpe ve iki yüzlü yalancılar koleksiyonu için tebrik edilmeyi hakediyor.
I don't trust you, Gomez, you've got shifty eyes and no good butler wears a moustache.
Sana inanmıyorum, Gomez, sen de sahtekârlık bakışı var ve iyi uşaklar bıyık bırakmaz.
Just wanna have a shifty.
Sadece bakmak istiyorum.
He's so lecherous and shifty
Çok sinsi ve dalavereci...
Pardner, there's a shifty side to you that I'm just beginning to appreciate.
Ortak, sende hoşlanmaya başladığım sinsi bir yön var.
- Shifty, too. - Look at his crooked smile.
- Baksana gülümsemesi deçok çirkin.
Well, aren't I the shifty old sly boots then?
O zaman biraz sert kayaya çarptın ha?
You can spot them from almost subliminal signs, their furtive departures, their silence, from their shifty, hesitant, startled eyes that look away when they meet yours.
Bilinçaltından gelen işaretlerle şüphe çeken gidişlerinden, sessizliklerinden seninkiyle karşılaşınca başka yere çevrilen kurnaz, çekingen, korkak gözlerinden tanıyorsun onları.
- You must remember. Always shifty.
- Hatırlasana, kurnazın tekiydi hep.
Oh, you shifty nigger!
Seni sahtekar zenci!
We might have got somewhere, but it was no use... with you looking so shifty.
Bir yerlere varabilirdik ama senin bu kaypak halin yüzünden hiç bir işe yaramadı.
Look, there's a cop I know who's a little shifty, but he's basically okay.
Bak, tanıdığım bir polis var, biraz güvenilmez, ama genel olarak iyidir.
You were selling hardware you never should have been selling... to guys with shifty nostrils.
Burnunu yanlış deliğe sokanlara satmaman gereken aletleri satıyordun.
You don't want to look shifty, do you?
Sahtekâr gibi görünmek istemezsin, değil mi?
Don't be shifty with the boys.
Bizden saklamaya çalışma.
I think it's special when a person finds their true calling in life, even of they are a little shifty.
Bence birinin hayatında doğru mesleği bulması özel bir durum biraz güvenilmez biri olsa bile.
Did that kid look shifty to you?
Çocuk biraz güvenilmez sanki, değil mi?
"... shifty eyed "...
"... tilki bakışlı "...
Look at his shifty little eyes.
Şu kurnaz, küçük gözlerine bakın.
I feel the vibration in the ground with my feet, but this sand is so loose and shifty, it makes everything look fuzzy.
Topraktaki titreşimleri ayaklarımla hissederek görebiliyorum. Fakat bu kum çok gevşek ve güvenilmez. Bu da her şeyi bulanıklaştırıyor.
His eyes are shifty... and cunning.
Gözlerindeki bakış sahte, kalleşçe ve şeytancadır.
All this greediness and lying and shifty lawyers and phony doctors!
Bütün bu açgözlülük, yalanlar, güvenilmez avukatlar ve sahte doktorlar!
You note the shifty eye, the hand in the pocket.
Kayan göze ve cepteki ele dikkat edin.
- Still, I can't help feeling rather shifty.
- Her şey aynı. Ona bu şekilde yardımcı olamam. Aldatarak.
- It's a disgrace. - " Nixon is a shifty-eyed goddamn liar.
Bu çok küçük düşürücü.--Nixon kayık gözlü, lanet olası bir yalancıydı.
Shifty-lookin'bleeder.
- Öyle mi? Sinsi tipli bir adam.
What are you up to, then, shifty?
Neler yapıyorsun seni numaracı?
- I do, but he's a shifty one.
- Benim var ama yan çizer.
Her eyes grew shifty, her touch less sincere.
Onun gözleri kaypak bakıyordu, dokunuşları ise samimi değildi.
They seem shifty, they seem standoffish.
Güvenilmez görünüyorlar, itici görünüyorlar.
- So you're "Shifty" Drake's boy, huh?
- Sinsi Drake'in oğlu sensin demek?
Steven "Shifty" Drake.
Steven "Sinsi" Drake.
The shifty eyes of detective novels have a certain basis in fact.
Dedektif karşısındaki hilekar bakışların aslında belli bir temeli vardır.
She may be shifty but she helps me put food on the table.
Biraz üçkâğıtçı olabilir ama masamda yiyecek olmasını sağlıyor. - Bir muffin.
Grab anyone shifty, Chinese or not.
Yetenekli kim varsa getir, Çinli olsun ya da olmasın.
On the plus side, you killed the bench, which was looking shifty.
İyi tarafından bak. Hilekar görünen bir bankı öldürdün.
You can see it in those shifty little eyes of hers.
O küçük, sinsi bakışlarından anlaşıIıyor.
We're walking through the park, and this shifty-Iooking guy approaches.
Hayır. Parkın içinden yürüyorduk ve karşıdan tekin olmayan bir adam geliyordu.
He was so not shifty-Iooking.
Öyle filan değildi.
Who knew ducks were so shifty? Anyway, listen.
Ördeklerin bu kadar hareketli olduğunu kim bilirdi?
- Oh, we should have put in the dog with the shifty eyes, - [Grunts]
Filme o dediğim cins cins bakan köpeği koymalıydık.
Look at those shifty eyes.
Şu fıldır fıldır gözlere bakın.
Let's have a shifty.
Bir bakayım.