English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ S ] / Shout it

Shout it traduction Turc

464 traduction parallèle
If you have so much to say about this shop folding, about your things being sold, shout it outside.
Dükkânın kapanması ya da eşyalarının satılmasıyla ilgili söyleyecek bu kadar çok şeyin varsa çıkıp dışarıda bağır.
I am talking of the being whose name I am certain lives in every heart... whose name hangs on all our lips... whether we can shout it to the world or only whisper it in one another's ears.
Herkesin kalbinde yaşadığına emin olduğum... dünyaya haykırdığımız ya da kulaklara fısıldadığımız... isimden bahsediyorun.
Shout it from the housetops, but remember this :
Çatılara çıkıp bağır, ama şunu unutma :
I'll shout it from the rooftops.
Bunu çatıdan herkese haykırırım.
Don't shout it from the rooftops
Eminim şimdi çatıya çıkıp herkese duyurursun.
You could sign that statement a dozen times, in front of a dozen witnesses you could shout it from the house tops, read it over the radio, and there isn't a thing anyone could do about it.
Bu ifadeyi onlarca şahidin önünde onlarca kez imzalayabilir, dama çıkıp bağırabilir, radyodan anons yapabilirsin ama bu konuda yapacak bir şey yok.
If I knew a decent answer to it, I'd shout it. Probably should write on walls with chalk.
Bunun cevabını biliyor olsam bağırır, duvarlara tebeşirle kazırdım.
Youve got to shout it out!
Haykırmanız gerek!
Do you really think the boy'd shout it out so the whole neighbourhood could hear?
Gerçekten çocuğun bunu tüm komşular duyabilsin diye böyle avazı çıktığınca bağırdığını mı düşünüyorsun?
Shout it out.
Avazın çıktığı kadar bağır.
Did he shout it?
Bağırarak mı?
- Shout it to him from here.
- Buradan seslen.
And I shall shout it over and over until the mountains of Colorado come tumbling down to the Denver saloons.
Ben önemsiyorum! Ve Colorado dağları Denver barlarının üzerine yıkılıncaya kadar defalarca bunu haykırıp duracağım.
Shout it out.
Bağırın.
I am Aldo Vanucci... and I am proud of it... and I will shout it to the world.
Ben Aldo Vanucci'yim ve bununla gurur duyuyorum ve bunu tüm dünyaya da haykıracağım.
So when I say again happy Shout it out
# Şarkı söyleyeyim, mutlu olalım # Haykır
Yeah, get happy now Shout it out
# Evet, şimdi mutlu ol # Haykır
Give a yell life is swell Shout it out
# Bir çığlık at, hayat güzel, haykır
I said come on get happy Shout it out
# Haydi dedim, mutlu ol # Haykır
Give a yell life is swell Shout it out
# Bir çığlık at, hayat züppe, haykır
Give a yell life is swell Shout it out
# Bir çığlık at, hayat güzel, haykır # Haykır
We're ready to shout it from the rooftops
# Çatılardan bunu haykırmaya hazırız #
And shout it loud because Arlington Cemetery's a long way from here.
Ve yüksek sesle bağırın çünkü Arlington Mezarlığı buradan epey uzakta.
That's nice. Why don't you shout it for the neighbors?
Ne güzel, bağır ki komşular da duysun.
Don't shout, Warren. We're not used to it.
- Bağırma Warren, buna alışık değiliz.
I'll play it very softly... because I have things to tell you about, which I can't shout.
Çok hafif çalacağım. Çünkü sana bağırarak anlatamayacağım şeyler var.
And I'd suddenly dash to the window and break it open and shout to a passerby.
Birdenbire harekete geçip, camı kırarak gelen geçenden yardım isteyebilirim.
Don't shout so loud. It doesn't sound proper.
Bu kadar yüksek sesle bağırma.
It's as if she felt so good, she wanted to shout about it.
Eğer kendini iyi hissederse, güzel ses çıkarır.
You've got to shout, "This is it!"
"İşte bu!" diye haykırıverirsin
If anyone else did it, I would shout, "ignorant swine!"
Bunu başka biri yapmış olsaydı suratına "cahil" diye bağırırdım.
But I'm not used to it, and you needn't... shout!
Ama ben buna alışık değilim, ve bağırmanız gerekmiyor!
We saw it. Will you please not shout?
Bağırmayı keser misin?
It ain't safe to shout in the winter.
Kışın bağırmak emniyetli olmaz.
Don't shout. It makes me nervous. I might drop you.
- Bağırma, heyecanlanıyorum.
NOBODY WILL BUY THE CANDY IF SHE KEEPS HANDLING IT, AND I DIDN'T SHOUT AT THE CHILD.
- Siz de kahverengi demiştiniz!
Well, perhaps if you shout at it.
Ama dışarı çıkmak zorundayız. Georgette'e seslensene!
He'll throw it when I shout.
Ben ateş edince fırlatacak.
It is useless to make a scene, to be sad or to shout.
Olay çıkarmanın, üzülmenin, bağırıp çağırmanın bir faydası olmaz.
I want to shout "murder"... so that the whole world will hear it and never forget it.
Cinayet diye, bütün dünya duysun ve asla unutmasın.
No matter how you shout, it makes no sense.
Nasıl böyle bağırırsın, bunun bir anlamı yok!
It means, and do not shout at me, that she has a bit of a temperature, I suppose.
Bu demek oluyor ki, ve bana sesini yükseltme, ateşi biraz yüksek sanırım.
Shout it out, ladies!
- Kadınlara özgürlük!
- Shout it out! - Freedom for women!
- Yüksek sesle!
It's all about how he can read lips and please don't shout.
Dudakları okuyabiliyormuş ve bağırmamıza gerek yokmuş.
No need to shout, it's coming.
Yaygaraya gerek yok, geliyor.
- Go on, beat it! - All right, just don't shout.
Eşyalarımı toplamam lazım.
- I guess it's my shout. Oh, no, no.
Hayır, hayır.
He couldn't jump down because it was too far, and he couldn't shout to his mother... because then she'd know he'd been spying on her.
Aşağı atlayamazmış çünkü çok yüksekmiş, annesinden de yardım isteyemezdi çünkü o zaman onu gözetlediği ortaya çıkacaktı.
It really makes you want to shout out, " This is good!
Şöyle bağırmak istiyorsunuz : " Bu çok iyi!
- Don't shout like that. - Move it!
- Bağırıp durmayın böyle!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]