Slaughter traduction Turc
1,831 traduction parallèle
You see any poets in this shit? We're all in a slaughter yard and there isn't a single guy here who knows why.
Hepimiz bir mezbahanın içerisindeyiz ve neden olduğunu bilen tek bir kişi bile yok.
For slaughter.
Katletmek için!
I'll slaughter the stupid talking
# DMC'nin aptalca sözlerini
Slaughter
# Parçala
It's a slaughter, dude.
Bu bir katliam, dostum.
If you do not marry me, my Rakshasas will slaughter you for my breakfast.
Eğer benimle evlenmezsen, Rakshasalar seni kahvaltım için parçalara ayıracak.
Two women hid of this slaughter and lived to tell this story.
İki kadın bu katliamdan saklandılar ve öyküyü anlatmak için yaşadılar.
And when Saul decided not all cattle slaughter, but take it for feed its people, God was pleased by his wisdom, his charity?
Saul tüm hayvanları katletmemeye ve kendi halkını doyurmak için kullanmaya karar verdiğinde Tanrı sağduyusundan ve düşüncesinden memnun oldu mu?
What could have done to deserve such slaughter?
Tümden bir katliama uğramak için ne yapmış olabilirler?
How many more innocents are you going to help him slaughter?
Daha kaç masum insanı katletmesine yardım edeceksin?
He's right.'Cause with or without a Reality Bomb, this Dalek Empire's big enough to slaughter the cosmos.
Gerçeklik Bombası kullanılsın ya da kullanılmasın Dalek İmparatorluğu tüm evreni katledebilecek güçte.
Are we barbarians that we take delight in sheer slaughter?
Saf katliamla eğlenecek kadar barbar mıyız?
If we don't leave this land, he'll slaughter us like dogs.
Bu toprakları terketmezsek, bizi köpekler gibi parçalayacak.
Friends don't slaughter each other.
Arkadaşlar birbirlerini doğramazlar.
The big rats slaughter the little rats.
Büyük sıçanlar, küçükleri parçalarlar.
This may look like a slaughter but as each heron can swallow only one frog at a time the vast majority will escape to croak ( ßÉßÉ ½ Ð ) another day
Bu bir soykırım gibi görülebilir ancak her balıkçıl bir seferde tek bir kurbağa yutabildiğinden kurbağaların büyük kısmı serenatlarını başka bir güne bırakarak kaçmaktadır.
I'm totally going to slaughter at the weigh-in today.
Bugün verdiğim tüm kiloları geri alacağım.
Do you have to slaughter on our wedding day?
Düğün günümüzde kesim yapmak zorunda mısın?
Dwight, if we pay extra, can you slaughter the entrees the day before?
Dwight, ilave ödeme yaparsak kesimi önceki gün yapar mısın?
All these wars between religion, all these slaughter, it's very confusing.
Bütün bu dinler arası savaşlar, Tanrı adına bunca katliam, bu büyük bir kafa karışıklığı.
Prior to that, I was an appellate advocate for Hartshorne Slaughter, one of the most prestigious litigation boutiques in all New York City.
Ondan önce, New York şehrindeki en saygın dava şirketlerinden Hartshorne Slaughter'ın temyiz avukatıydım.
- " Slaughter at Waco. Massacre at Ruby Ridge.
Waco da katliam, Ruby Ridge'de kıyım.
We're going to make ourselves a slaughter chute. Right here.
Üzerimize oluk oluk kurşun yağacak.
Negros will rise up to slaughter us.
Zenciler bizi katletmek için ayaklanacaklardır.
I'm angry, I'll slaughter her.
Sinirliyim, seni boğazlayacağım.
To bring a steer to slaughter, it's 75 gallons of oil.
Bir danayı kesimlik hale getirmek 285 litre petrol demek..
Downer cows- - too ill or lame to walk- - being brutalized to get them to their feet for slaughter.
Sersemlemiş danalar.. Hastalık ya da sakatlıktan ötürü zorlanarak kesimhaneye götürülüyorlar..
HIS MOM WAS TAKEN TO SLAUGHTER.
Annesi kesilmeye götürülmüş.
Yes, but it's working. And if we don't counter Sheridan is gonna slaughter us at the polls.
Taktiği işe yarıyor, eğer ona bir karşılık vermezsek, Sheridan bizi darmadağın eder.
You began this war when you threw me from the court and slaughter all of my kind
Bu savaşı sen başlattın ; beni saraydan attın ve benim gibileri kılıçtan geçirdin.
While I can suppress the urge to slaughter you bastards.
Siz piç kurularını katletmek için dürtülerimi henüz bastırabilirken.
This room is where the slaughter took place.
Katliamın yapıldığı oda, işte bu oda.
Us butchers... we're destined to slaughter, and follow orders.
Biz kasapların kaderinde öldürmek ve emirlere uymak yazılıdır.
Now that I have readied my provisions for the day's foray into the fairy realms... let the slaughter begin.
Şimdi tüm hazırlıklarım krallıklara saldırmaya yetecek hale geldi... Haydi başlasın.
" watched the slaughter in dread and despair.
" dehşet ve çaresizlik içinde bu katliamı izledi.
They like to slaughter their animals their own way.
Hayvanlarını kendi bildikleri gibi boğazlamak isterler.
On Saturday I will slaughter them for the party.
Cumartesi günü parti için keseceğim.
Totally missed the goat slaughter. Sorry.
Keçi kurban ettik ama kaçırdın.
Mathis, come help us select which ones to slaughter.
Mathis, keseceklerimizi seçmemizde yardım et.
He wants to slaughter our herd.
Hayvanlarımızı katletmek istiyor.
We sent them into a slaughter.
Onları bir katliamın içine gönderdik.
And I ain't leading any more men into a slaughter.
Adamları mı bir daha, böyle bir şeyin içine sokmayacağım!
Do you object to the circus or the slaughter, Major?
Eğlenceye mi, yoksa katliama mı karşısınız?
Don't you think people would have gotten together and said, " You know what? Let's not slaughter each other
İnsanların bir araya gelip "biliyormusunuz, artık birbirimize zulüm yapmayalım" diyebileceklerini düşünmüyormusunuz?
Tell them about the slaughter.
Soykırımı anlat bana.
The slaughter in the Middle East?
Ortadoğu'daki soy kırımımı?
The slaughter of animals!
Hayvanların soy kırımını!
I will slaughter without mercy.
Acımasızca katledeceğim.
Are we meat for the slaughter house?
Kesimhane de et miyiz biz?
- Does he know how to slaughter?
- Kesmesini de bilir mi?
Like how to slaughter women?
Bir kadının nasıl katledileceği gibi mi?