Slick traduction Turc
1,266 traduction parallèle
Slick.
Ne, kurnaz mı?
- Cool, slick.
- Havalı, kurnaz.
- Slick.
- Temiz iş.
A small, yet undeniably slick patch of ice.
Küçük ama kaygan bir buz parçası.
I was wearing Bermuda shorts and that saddle was slick with toddler sweat.
Ve atın üzeri terden ıslanmıştı. Geçen akşamki yemek için sana ve Maris'e teşekkür ederim.
That's Slick Willie for you, always with the smooth talk.
Bu "Slick Willie" de sürekli düzgün konuşuyor.
- Map's upside down, slick.
O harita ters, akıllı.
If Brock Landers is slick with a gun he does so only in the vein of good and right.
Brock Landers silah kullansa bile bunu sadece iyi niyet için yapar.
Watch out for these rocks. They're slick.
Şu kayalara dikkat et, kaygandırlar.
So why don't you valet park your high horse, slick, - and take it easy on your buddy?
O yüzden burnunu kaf dağından indirip dostuna kibar davran.
When this falls to the ground, it's turning immediately... to the hard, slick and slippery stuff...
Yağış iner düşmez, aniden çetin, kaygan ve sert bir hal alacaktır.
'Cause you want me to know what a slick guy you are.
Çünkü bilmemi istersin de ondan. Ne biçim adamsın sen?
Cool. Whatever, slick.
Tamam, seni kurnaz.
- It's pretty slick, eh?
- Epey kaygan, değil mi?
- Very slick.
- Çok kaygan.
Real slick, Cal.
İyi numaraydı Cal.
Slick piece of work.
Çok usta bir işti.
You're glossy, you're slick, the cover's great, when you open it up, there's nothing inside.
Parlıyorsun, çekici görünüyorsun, kapağın harika. Ama açtığın zaman için bomboş.
- Right back at you, slick.
- Şimdide sen döndün dönek.
Free comedy tip, slick.
Bedava komedi tavsiyesi, tüysüz.
- slick move, chief.
Akıllı hareketti şef.
Here ya go, slick.
İşte geldi.
- That ain't what I asked you, slick.
Sorduğum şey, bu değildi, üçkağıtçı.
- Very slick.
- Ustaca.
- Very slick?
- Ustaca mı?
That man's as slick as a lizard in Jerry Lewis'hair.
Bu herif kertenkele kadar kurnaz.
Brave, slick cunning do anything.
Cesur, sakin kurnaz her şeyi yapar.
You really think you're slick, huh?
Gerçekten kurnaz olduğunu mu düşünüyorsun?
The road was actually slick with human blood.
Yollar resmen dökülen kanla kayganlaşmıştı.
Dad, you're a slick, corporate, preppy-ass lawyer.
üç : baba sen hilekar, şirketçi bir avukatsın.
- Easy, slick. Steven's relaxing.
Steven dinleniyor.
But I've got this guy, he's just come from America, he's really slick.
Ama bu adamı ben buldum, Amerika'dan yeni geldi, gerçekten bir usta.
When the guy wears this slick suit...
Adamların şu yapışan bir kıyafet giydikleri...
He makes slick fairy tales.
Düz peri masalları yazıyor.
This guy's about to be an oil slick.
Bu adamı yağ lekesi yapacağım.
Some slick trousers and shit.
Şöyle karizmatik pantolonlar falan.
These roads are SLICK!
BU YOLLAR KAYGAN!
- Sweet! You think you slick you punk ass blassemous dopefeed bitch.
Kendini adam mı zannediyorsun, seni punkçu, madde manyağı, kâfir kaltak?
I'm not as slick as you guys talking in metaphors here.
Burada, benzetmelerden bahseden sizin gibi adamlar kadar, yüze gülen arkadan vuran biri değilim.
Not helping your cause any, slick.
Senin nedenin pek kurnazca değil.
Don't forget that, slick.
Bunu unutma pislik.
And you, Slick, don't try to run, don't try to escape.
Ve sen, kurnaz, koşmaya çalışma, kaçmaya çalışma.
Go, go, gadget... oil slick.
Ben de bu işteyim... fakat, şefin emirlerine hiç karşı gelmemiştim.
oil slick.
Yardım!
Let me see this I.D. That's pretty slick.
Şu kimliğe bir bakayım. Bu bayağı hoş.
What's your name, slick?
Adın ne?
The roads are getting really slick.
Yollar iyice kaymaya başlamış.
They think they are so slick messing with us.
Bizimle dalga geçerek çok akıllı olduklarını sanıyorlar.
Well, don't try any slick moves on this lady, because I've seen them all.
Bu kadın üstünde bir numara deneme çünkü ben hepsini gördüm.
Uh, well, maybe we can pry open his wallet with a slick, professional pitch.
Pekâlâ, belki bize para vermesi için onu ustaca bir oyunla ikna ederiz.
We'll get you slick as an eel and slide you out.
Seni yılan gibi kayganlaştırıp çekeceğiz.