English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ S ] / Snoop

Snoop traduction Turc

607 traduction parallèle
She won't snoop around here any more.
Artık buralarda her işe burnunu sokmayacak.
What I want to do is to snoop around in the village.
Köyde biraz etrafa bakınmak istiyorum.
- That you shouldn't snoop around.
- Etrafına göz atmıyorsun.
- Don't be an old snoop.
- Burnunu sokma.
You could have met this handsome chap without sending me to snoop out his name.
Onun adını araştırmak için beni göndermeden bu yakışıklı adamı karşılayabilirdin.
To snoop.
Casusluk.
Let's take a snoop.
Hadi bir araştıralım.
Next time you snoop through my things, leave them the way you find them.
Bir defa benim eşyalarımı karıştırdığında, onları bulduğun gibi bırak.
Snoop through everything!
Her şeye burnunu sokuyorsun!
- Damn snoop!
- Seni pis züppe!
Not when you figure what he's been doing to us... pushing his slop in our saloons... hijacking our trucks... and sending punks like that Jack McGurn up here to snoop around.
Kimse onun bize yaptığı şeyleri açıklayamaz. Barlarımızda yaptığı çirkeflikler mallarımızı çalması ve Jack McGurn gibi işe yaramaz gangsterleri aramıza gönderip bizi izletmesi.
I'd like a jeep. I'd like to, uh, snoop around a little.
- Biraz etrafta dolanmak için bir cip istiyorum.
Snoop.
İşte odan, Snoop.
back to work.
Tamam, Snoop. İşe geri dön.
I understood at once that he was a snoop, he asked a lot of questions.
Arama yapmaya geldiğini anladım, çünkü birçok soru sordu.
You can snoop in all of my closets, peek under the beds.
Bütün dolaplarıma burnunuzu sokun, yatakların altına göz atın.
This damned snoop is in here!
O lanet meraklı burada!
He wanted to take vengeance on those who snoop around his filthy beasts!
Onun pis hayvanlarının etrafında dolaştığı için intikam almak istedi.
- Filthy snoop.
Seni rezil sinsi herif.
What little snoop told you there was a fight in here?
Hangi meraklı burada kavga olduğunu söyledi?
- Filthy snoop.
Pis meraklı.
I sent the boy over here to snoop while I started canceling reservations.
Ben rezervasyonları iptal ederken, gözetlemesi için çocuğu buraya yolladım.
It says, "You are a snoop."
Şöyle yazıyor, "Sen bir züppesin"
- No, I'm just a snoop.
- Hayr, sadece merak.
You will snoop inside the Shangai Lily's.
Sangay Zambağı'nın içine gizlice sızacaksın.
Or until that snoop has left...
Ya da dedektif buradan gidene kadar.
Nell says it's just horny men who come around to snoop.
Nell diyor ki, gelip burnunu sokanlar sadece azgın adamlarmış.
- Snoop around, talk to people.
- Etrafta dolanıp sorular soracaklar.
- Remember what he did to you, Snoop?
- Sana ne yaptığını hatırlıyor musun Snoop?
- Snoop?
- Snoop?
Even the Russians were paying him to snoop on their own allies.
Mütefiklerden bilgi sızdırma karşılığı Rus'lardan para aldığı söylenir.
Not only do I find out he's reading this crap but he's a little snoop as well!
Sadece bu rezil şeyi okuduğu için değil, başkalarının işine burnunu soktuğu için de yaptım bunu!
I don't know what happened to your kid, Ed... but I understand he was a bit of a snoop.
Oğluna ne olduğunu bilmiyorum Ed ama sanırım ki o, başkalarının işine burnunu sokuyordu.
Hell, I bet you're still half snoop.
Eminim hala yarım dedektifsindir.
- I'd been a snoop-for-lease...
- Ben olsam kiralık bir...
We snoop around, he'll close down and get his shipments from elsewhere.
Etrafta dolaşırsak, işi durdurur ve teslimatları başka yerden yapar.
Get away, you snoop.
Çekil oradan meraklı taze.
I don't snoop on fellow officers.
Ben yoldaşlarımı dikizlemem.
who does he think i am, a snoop?
Herşeye burnunu sokan bir insan olduğumu mu düşünüyor?
He knocked over a defenseless little girl, and he's a little snoop.
- O bir kız yere itti. - Ama... - Birazda meraklı.
Good girls don't snoop, do they?
İyi kızlar ortalığı karıştırmazlar, öyle değil mi?
- Mind if I stay and snoop a bit?
- Biraz etrafa bakabilir miyim?
Look, I ain't no army buddy, I'm just a guy who was paid to snoop around.
Pekala, asker arkadaşı değilim, araştırmam için para alıyorum.
I write for papers, so I'm kind of an incurable snoop.
Araştırma yaptığım için her şeyi merak ediyorum.
It's hardly simple to negotiate an agreement to use the base, and at the same time, snoop around, finding out why it was built.
Üssü kullanmak için pazarlık yaparken, etrafta her şeye burnumuzu sokup durarak... onun nasıl ve neden yapıldığını bulmak zor olacaktır.
The word... "snoop"?
Kelime... "burnunu sokmak"?
How can you be programmed as an encyclopedia of human information without knowing a simple word like "snoop"?
Sen nasıl olur da bir ansiklopedi gibi programlanmış olan sen, "burnunu sokmak" gibi basit bir kelimeyi bilemezsin?
After the Shake, lots of government agents came in to snoop around but none of'em ever went home in one piece.
Depremden sonra birçok devlet buraya adam gönderdi ama hiçbiri eve tek parça hâlinde dönemedi.
I'll walk around and snoop.
Etrafa bir göz atayım.
I'm not a society snoop.
Ben bir sosyete casusu değilim.
- Snoop?
- Casusluk mu!

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]