English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ S ] / So don't go

So don't go traduction Turc

2,783 traduction parallèle
We may be your new owners, but we don't want to reinvent the circus wheel here, so just go out, do what you do!
Yeni sahibiniz olabiliriz ama sirki yeniden icat edecek halimiz yok. Çıkıp numaranızı yapın!
So why don't you go out and write a nice little story that informs our readers, while we still have a few?
Tek tük okuyucumuz kalmışken bari minik, güzel bir haber yazmıyorsun?
These gray heads are too soft to go through thick ice, but they know they have to keep the hole open so they don't drown.
Bu gri balinaların kafaları kalın buzu kıramayacak kadar yumuşak ancak boğulmamak için deliği açık tutmaları gerektiğini biliyorlar.
So we don't have to go through the...
- Yani yapmak zorunda olmadığımız şey...
So why don't you, and the stronger version of Prince, go back down to that side of the court and do what y'all was doing?
Neden sen ve Prince'in güçlü versiyonu, sahanın sizin tarafına geri gitmiyorsunuz?
I don't know, I just feel so sorry that wherever you go in the world, you're the victim of police abuse.
Ne bileyim, dünyanın neresine gidersen git hep polis istismarına kurbanı olmana çok üzülüyorum.
So, I'd go for it, but... but I am not you... thank God. Personally... I don't!
Şahsen ben inanmıyorum.
Don't stay mad so long at your mama and go get that boy.
Annene o kadar öfkeli kalma ve o oğlanı ele geçir.
So, go ahead and make some noise, but I don't know... why he doin'this...
Pekâlâ, tezahürata devam edin bakalım. bilmiyorum ama karşınızda Sligo Kasabı. Bunu neden yapıyor...
Well, I could pay you 100 cents on the dollar, your full wholesale cost, guarantee to re-market overseas so you don't undercut domestic sales, and for that, believe me, it's a river of shit you don't want to go swimming in,
Evet, tüm toptan satış maliyetini deniz aşırı ülkelerde yeniden piyasaya sunmayı garanti ederek bir dolardan 100 sent ödeyebilirim, böylece yurtiçi satışları daha ucuza yapmazsın, ve bunun için, inan bana, bu sadece % 30 komisyon koyduğumuz içinde yüzmek
So if you don't like it, go fuck yourself!
Hoşuna gitmiyorsa, s.ktir git!
You don't know what it feels like to watch it all go by, so you sit on the sideline.
Sen kenarda otururken olup bitenleri izlemek, nasıl bir his bilemezsin.
So don't go to war, too.
Sen de gitme kuşatmaya o zaman.
I so don't want to go back to Alaska.
Alaskaya dönmek istemiyorum. Stevie.
I think you have a problem. So why don't you go into the bathroom?
Öyleyse niye tuvalete gitmiyorsun?
I'm... so scared to go to jail. I don't want to spend the rest of my life in jail.
Hayatımın geri kalanını hapiste geçirmek istemiyorum.
So you don't want to go to college?
Yani üniversiteye gitmek istemiyorsun?
It's all bad mojo here, so let's just go drink and smoke and... Act like we don't care for a bit.
Burada her şey kötü şanstır bu yüzden gidip içki ve sigara içelim ve bir süre için umrumuzda değilmiş gibi davranalım.
This is clearly like some girl shit that I don't understand, so may I just be very, very diplomatic and say let it fucking go?
Anlayamadığım gerçekten oldukça açık ve oldukça belirgin lanet olsun neden gitmiyoruz?
So why don't you go fuck yourself.
Şimdi git kendini sik.
Hey, baby, why don't you go to your room for a little while so Lincoln and I can talk, okay?
Bebeğim, sen odana gitsen de Lincoln ile ben konuşsak. Tamam mı?
- So, why don't you want to go?
- Peki, neden gitmek istemiyorsun?
I really appreciate everything you're trying to do, but, um... I'm just not part of this world, and I don't really think I wanna be, either, so just tell Nate I had to go.
Yapmaya çalıştığın her şeyi takdir ediyorum ama ben bu dünyanın bir parçası değilim ve gerçekten olmak istediğimi de sanmıyorum ayrıca bu yüzden Nate'e gitmek zorunda olduğumu söyle lütfen.
Well, I don't know why you're suddenly so interested in that sad little shut-in, but here you go.
Neden bir anda o içine kapanık zavallıyla bu kadar ilgilendin bilmiyorum ama al bakalım.
So don't go all looney tunes, you know, for his sake.
Çocuğunu düşünüyorsan balataları sıyırayım deme.
It up, and I took one out and i cut it and then I said, "aw, i don't have a toaster, I should go and get it," so... Yeah.
Birini çıkarıp kestim ama sonra "ekmek kızartma makinem yok gelip onu alayım" diye düşündüm. - Baksana. - Efendim?
Well, I have Julio on drive-thru, but you're right. It's very hectic, so why don't you go out now, and I'm gonna come as soon as I can.
Arabaya servise Julio bakıyor ama dediğinde haklısın sen işinin başına dön ben de birazdan geliyorum.
Look, dude, you haven't slept in like two days and my brain is fucked, obviously, so why don't you uncuff me before you go crazy?
Bak, ahbap, iki gündür uyumadın Benim de beynim sikilmiş durumda, belli ki, Yani neden sen delirmeden
Charlie wants you to go and leave us alone so that we can talk about the relationship that we don't have.
Charlie gitmeni ve bizi yalnız bırakmanı istiyor böylece olmayan ilişkimiz hakkında konuşabileceğiz. Yine.
I mean, when we go to your place, you're always there and you don't lock your door half the time anyway, so...
Demek İstediğim, Senin Evine Gittiğimizde Sende Daima Orda Olursun, Ve Sende O Anda Kapıyı Kilitlemeyeceğine Göre, Neyse
♪ Is it so? ♪ ♪ Don't wanna let you go ♪
* Bırakmak istemiyorum seni *
Someday, I want to earn enough money to buy my folks a new place, so they don't ever have to go through losing their home again.
Bir gün aileme yeni bir ev alacak kadar para kazanmak istiyorum böylece bir daha asla evlerini kaybetme hissini yaşamazlar.
You don't have anything, so go home.
Bu yüzden evine git. - Hayır.
So then, if you don't mind, I've just got to quickly go upstairs and sharpen my knife.
Böylelikle, eğer kusura bakmazsanız, yukarı çıkıp bıçağımı bileyeceğim.
Just so we're clear, a little girl who talks to ghosts says... "Don't go," And we're going.
Açıklamak için söylüyorum, hayaletlerle konuşan kız oraya gitmeyin diyor ve biz gidiyoruz.
You don't have a story, so go home.
Bu yüzden evine git.
So, why don't I just go ahead and take the baby and...
O zaman ben oyalanmadan bebeği alıp gideyim.
I'm sick of having to try and prove a negative, so why don't you either charge me with something or let me go?
Neden ya şey beni ücret almıyoruz veya gitmeme izin? Ben denemek ve kanıtlamak negatif, zorunda bıktım
So, sensei, now that we're 15, I think we're finally ready to go up to the surface, don't you?
Ee, hocam, artık on beş yaşında olduğumuza göre sanırım yüzeye çıkmamızın zamanı geldi de geçiyor, sizce de öyle değil mi?
I'm going to go poo now, so I don't have to later.
Sonra sıkışmamak için şimdi gidip kakamı yapacağım.
Will you go let them out so that I don't have to see him, please?
Gidip onları çıkarsan da, ben onu görmek zorunda kalmasam, lütfen?
All right, we know he was shot in the green room, but there aren't any cameras in there, so we don't have a lot to go on.
Pekala, yeşil odada vurulduğunu biliyoruz, ama orada hiç kamera yok. Yani elimizde çok bir şey yok.
So we said to him,'You clearly don't need any of us, why don't you go and be a team on your own?
Sonra ona,'senin bize ihtiyacın yok neden gidip kendi takımını kurmuyorsun? 'dedik.
So why don't you just let him go?
O zaman niye gitmesine izin vermiyorsun?
I love the car and I love you so much, but I don't feel right driving it until I've taken care of some of these errands I've let go.
Arabayı çok beğendim, seni de çok seviyorum ama gözden kaçırdığım şu birkaç ufak tefek işi halletmeden kullanmak istemiyor canım.
You work for us, so why don't you go down there and apologize to him?
Sen bizim için çalışıyorsun, yani neden gidip ondan özür dilemiyorsun?
And you... you don't have half the stomach for it, so you go and you make nice with Olivia Pope.
Sende bunları kaldırabilecek mide yok bu yüzden gidip Olivia Pope'a iyi davran.
Just so we're clear, a little girl who talks to ghosts says, "Don't go." And we're going.
Açıklamak için söylüyorum, hayaletlerle konuşan kız oraya gitmeyin diyor ve biz gidiyoruz.
So right now we're gonna go back in there and give that nice man a cup of tea and tell him we are doing everything in our power to find his daughter. And don't ever promise an outcome we can't deliver.
Yani şu an içeriye gidip o iyi adama çay ikram edeceğiz ve kızını bulmak için tüm gücümüzü kullandığımızı söyleyeceğiz.
- Well, how about I lend you another pair of shoes, so you don't go home barefoot?
- Ya size bir çift ayakkabı ödünç versem. Böylece yalınayak eve gitmezsiniz?
So don't go.
- O zaman yapma.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]