So that's how it is traduction Turc
247 traduction parallèle
Derek knows much more than Scott how bad things can get. So the idea of eliminating a threat quickly, even if it means, you know, someone getting hurt, I think his mentality is that that's better than letting something spiral out of control to where you can't contain it anymore.
Derek, ne kadar kötü şeyler olabileceğini Scott'tan daha iyi biliyor bu yüzden birine zarar vereceğini bilse bile tehlikeyi hızlıca yok etme düşüncesi, daha büyük, artık kontrol edemeyeceği bir şeye dönüşmesine izin vermekten daha iyidir.
So that's how it is.
Demek öyle.
Oh, so that's how it is.
Demek öyle.
- So that's how it is.
Demek sınırlama var.
So that's how it is.
İşte, böyle oldu.
No... she's like a little bell that gives off a pure sound no matter how you strike it, because she is in herself so good and true and pure.
Hayır. O küçük bir çan gibidir... nasıl vurursanız vurun saf bir ses çıkartır. çünkü içerisinde iyilik, doğruluk ve saflık barındırır.
So that's how it is, eh?
Demek öyleydi? İyi.
So that's how it is.
Anlıyorum.
Oh, so that's how it is.
Demek böyle oluyor.
So that's how it is.
Demek durum bu.
No documents can establish just how the Sioux formulated their plans, although it's known that a plan was so formulated. All we can do is surmise what was said.
Her ne kadar, bir plan yapılmış olsa da Sioux'ların nasıl bir plan yaptıkları konusunda belgeye rastlamak mümkün değildir.
So that's how it is?
Ah, böyle! E, tamam.
So that's how it is, huh?
Demek bu kadar, öyle mi?
So that's how it is?
Demek öyle?
How is it possible for one so young to have experienced that?
Bu yaştaki genç bir çocuk nasıl olur da bunları yaşamış olabilir?
So that's how it is!
Demek öyle!
So that's how it is.
Evet öyle oldu.
So, that's how it is?
- Başka nasıl olabilir?
Well, so that's how it is.
Yani, öyle mi?
There's something about this that is so black, it's, like, how much more black could this be?
Bence bu çok kara bir şey gibi, şey gibi, bu daha ne kadar siyah olabilir?
But what's so stupid is... that it never entered his mind how he's going to live with such a wife.
Aptalca olan şey ise böyle bir eşle nasıl yaşayacağını hiç düşünmemiş olması.
So, in strictest confidence, you can see how vital it is to the firm that Brewster does not succeed in spending that $ 30 million, Warren.
Sır olarak, bunun firma için hayati olduğunu anlayabilirsin...... ki Brewster 30 milyon dolar harcamayı başaramadı.
So that's how it is in their family
Demek ailelerinde bu böyle.
So that's how it is! Paro uses me when convenient and then discards me!
Paro bir güzel kullandı, şimdi de paçavra gibi atıyor beni, ha?
" So that's how it is, huh?
"Bu nasıl olur? Aklım almıyor."
- I had no dialogue I just got beat up so it sucked and um that was my first day so it was a night shoot being punched, it's alright, it was fun this is how it's done in Orange County
Bir kavga sahnesi vardı ve benim söyleyeceğim hiçbir söz yoktu. Sadece dövüldüm. Berbattı.
So, gentlemen, that's how it is.
Baylar, işte böyle.
It's so new that it hasn't even been tested on unsuspecting American citizens yet. How new is it?
Ne kadar mı yeni?
So that's how it is now?
Demek artık böyle oluyor?
So, how much the creepy is it... that this Marcie's been at this for months? Spying on us.
Marcie'nin bunu aylardır planlıyor olması ne kadar tüyler ürpertici bir durum.
Siddhu! So that's how it is! Now that you have a girl, you forgot us, eh?
Yanında bir kız olunca bizi unutacak mısın?
You know, sometimes it feels like my whole life here is just one great big detention that I can't escape but then I think about you. And how I've met this great guy who's so romantic and so caring, and who I like and who I want so much.
biliyorsun, bazen bütün hayatım kacamadıgım büyük bir ceza gibi geliyor ama o anda seni düsünüyorum ve nasıl bu muhtesem romantik ve duyarlı adamla tanıstıgımı, ve onu ne kadar cok istedigimi.
How is it that you remove the impurities from the Ke so that it won't crumble?
Ke'deki katışık maddeleri nasıl ayırıyorsunuz da hiç ufalanmıyor?
So that's how it is.
Bu ne için.
How is it that they can withstand the pull of gravity that keeps the rest of us tied so firmly to the ground?
Bizi aşağıya sıkı sıkıya çeken yerçekim gücüne bu hayvanlar nasıl karşı koyabiliyor?
I'm smart, so that should make me something... something so people can watch how silly it is he's smart!
Ben salak ve sevimli değilim. Bu kadar akıllı olmam salakça bir şey aslında. Akıllı olmam beni bir şey yapmıyor.
So that's how it works.
Bu iş böyle yürür.
It's so good, that I feel really selfish about being the only one who's eating it, that I think we should have everyone taste how good it is.
Çok güzel. Bencil hissettim çünkü.. .. sadece ben yiyorum.
- Your point is that... nobody's perfect, including me, so it offends you when I tell you how you should live your life.
- Görüşün... ben dahil kimsenin mükemmel olmaması. Bu yüzden sana vaaz vermeye kalkarak seni kızdırdım.
Oh, so that's how it is?
Oh, demek durum bu?
He's drunk so his guard is down, and he starts confessing to him, telling him about the entrapments of fame, how he's so sick and tired of it, then he finally mentions that he would rather be dead than live another day in the spotlight.
Sarhoş olup gevşemiş her şeyi itiraf etmeye başlamış. Şöhretin tuzaklarından bahsetmiş. Şöhretten çok sıkıldığını falan söylemiş.
So that's how it is?
Demek böyle olacaktı, ha?
We're just saying how great it is That luke's so open-Minded about ted's porn site.
Biz sadece Luke'a, Ted'in porno sitesi konusunda ne kadar da açık fikirli olduğunu söylüyorduk.
God, you know, that's so true, because you sometimes never really think about how old a pet is until it's gone.
Çünkü bazen beslediğin hayvanın yaşını o ölene kadar düşünmüyorsun bile.
No matter how wrong or ugly that thing is... so long as I have fought with everything I have to kill it?
Bugüne dek tüm gücümle yok etmeye çabaladığım bu illetin ne kadar yanlış ya da çirkin olduğunun ne önemi var?
You understand how important it is that these moves are learned so thoroughly that the men can perform them in their sleep.
Bunun iyi öğrenilmesinin ne kadar önemli olduğunu anlamalısınız yarbay. O kadar iyi öğrenmeliler ki gözü kapalı yapmalılar.
And I am so not thinking of Seth Cohen and how pathetic it is that he's staying home probably playing, like, a stupid video game about like, pirates or ninjas or something.
Ben de Seth Cohen'i düşünmeyeceğim. Onun yeni yıl akşamını evde geçirmesi ne kadar zavallıca. Herhalde şimdi korsanlarla ya da ninjalarla ilgili aptal bir oyun oynuyordur.
So I don't know how Gus was ever gonna pay him back... - but that's not my problem. Is it?
Gus hiç ödeyecek mi bilmiyorum ama bu benim sorunum değil, değil mi?
So that's how it is, huh?
Demek böyle oluyor, ha?
So, how is it possible that her mother, the daughter of a conniving cloth merchant, the wife of a ninny of a ruined nobleman... how is it possible that from the womb of such witlessness is born such wisdom?
Peki annesinin büyük bir tüccarın kızının bu kadar soylu bir adamın karısının böyle insanlar arasında yaşadıktan sonra bu kadar hüzünlü olması nasıl olur?
So how is it that she and Mr. Correll are having the same delusion making up imaginary children from the same plane crash?
Nasıl oluyor da o ve Bay Correl hayali çocuklarının aynı uçak kazasında öldükleri saplantısına sahip oluyorlar?