So you're going traduction Turc

What, so you're not even going to hear me out?

Beni dinlemeyecek misin yani?

So you're just never going to talk about it?

Yani bunun hakkında hiç konuşmayacak mısın?

When you're behind the wheel of one of these, you feel like you're going so fast, that nothing can touch you.

Bunlardan birine bindiğinde, o kadar hızlı gittiğini hissedersin ki, kimse sana dokunamayacakmış gibi. - Vay!

I wanna talk to you about what's going on, but you're always so -

Neler olduğu hakkında konuşabiliriz, ama sen her zaman öyle -

So you're going to the Barbarian?

Öyleyse Barbar'a gidiyorsunuz?

Okay, so, um... what is it you're going for exactly?

Peki, o zaman... Ne yapmayı planlıyorsun?

So if you want a chance to do the right thing with this film then you're going to have to pay for it.

Bu yüzden eğer bu filmle doğru bir şey yapma şansını istiyorsanız bunun için ödeme yapmalısınız.

I'm not going in today, so you're gonna have to handle Portland rotary and call Swissair.

Bu yüzden Portland Rotary Kulübü'yle senin ilgilenmen ve Swissair'i senin araman gerekecek.

You're... honey, you're back in the regular world, okay, so you need to stop those alarm bells going off every 10 minutes.

Tatlım, normal dünyaya döndün. Artık her on dakikada bir öten o alarm zilini kapatman lazım artık.

The result of this proceeding, however, is that you're going to be buried so deeply that you'll never dig your way out.

Bu mahkemenin sonucu olarak kazıp çıkamayacağın kadar diplere gömülmen uygun görülmüştür.

So, you're going to re-engineer the planet with him, huh?

Yani onunla beraber yeniden dünyayı inşa ediyorsun.

So you're just going to vanish?

Öylece yok olup gidecek misin?

So you're not going to go there, right?

Oraya gidemezsiniz.

So, those pictures are not going to be seen? Is that what you're saying?

Bu resimleri kimse görmeyecek mi diyorsun?

So you're going to have to tighten up your own security until you can get your funds transferred out of the company.

Senin yapman gerekense paranı şirketten kurtarana dek kendi güvenliğini sağlama almak.

I got in this problem because of you, so you're going to solve it.

Bu derde beni sen soktun o yüzden de sen çözeceksin.

Now you're going to have to skip breakfast so we're not late.

Geç kalmamak için kahvaltıdan vazgeçmek zorunda kalacağız.

- You're going to look so great.

- Harika olacaksın

So you're saying I have two hours left until he ruins my life? How do you know what he's going to do?

Öyleyse iki saatim o hayatımı mahvedene kadar iki saatim kaldığını mı söylüyorsun?

So you're going to restrict my entry.

Yani buradan çıkmam için beni mi engelliyorsunuz?

And Phillip and Ian, you're too old to be placed, so you're going to a group home.

Ayrıca siz de bir eve yerleştirilmek için çok büyüksünüz yani yurda gidiyorsunuz.

Oh, so you're not going to the dance?

- Hayır, geliyorum.

I'm so pissed... that you're going.

Beni bırakacağın için çok sinirliyim şu anda.

So, what, you're just going to sit here brooding?

Ne yani, böylece oturup duracakmıyız?

If you are going up on that stage just so you can go up on that stage... you're wasting yourself.

Sahneye çıkmak için sahneye çıkarsan anca kendini harcarsın.

You're not replacing Donnie, and I'm going back to bed, so you guys...

Donnie'yi çıkarmıyorsunuz, ben yatağa dönüyorum o yüzden...

I'm not going to let it happen, so all you're going to do is get rejected and embarrass yourself.

Gerçekleşmesine izin vermeyeceğim. - Tek elde edeceğin, reddedileceksin ve mahcup olacaksın.

So from where we're standing, you're not just risking humiliation at the hands of one of the Streep girls by going after Fanny...

Pekala durumumuza bir bakalım, Sadece elindeki Streep Kızlarında birini riske etmiyorsun Fanny'nin peşinden giderken...

Now, you're going to need help, so don't be afraid to ask for it.

Yardıma ihtiyacın olacak. İstemekten çekinme.

So you just go ahead and work on whatever secret project you're working on, and I am going to check out that new yoga studio.

Yani devam et ve üzerinde çalışığın ne gizli projeyse çalışmaya devam et, ben yeni Yoga yerine bakmaya gidiyorum.

Wow, so you actually see the person you're going to marry every day?

Demek evleneceğin kişiyi....... her gün görebiliyorsun ha?

Okay, so you're just gonna follow me around in case I find out what's actually going on, is that it?

Tamamdır, yani sen, ne olduğunu anlamayayım diye, etrafımda olacaksın, bu mudur?

So, what? You're just going to do nothing?

Bir şey yapmayacak mısın o zaman?

So, you're going to the funeral?

- Peki cenazeye gidiyor musunuz?

Wait, hold up. Ok, so, after my great speech, you're still going to change your personality with magic?

Yani benim harika konuşmamdan sonra bile kişiliğini büyü ile değiştirecek misin?

So, you're going to change your whole personality?

Yani tüm kişiliğini mi değiştireceksin?

So you're going to be my Driving Miss Daisy?

Demek bana özel "Bayan Daisy'nin Şoförü" olacaksın?

Left, right! We're going to have to do so much drill when we get back. Have you ever been abroad before?

Döndüğümüzde çok iyi olacak

Aren't those in the Brotherhood sit-in in grave danger? We're not going to run away, so some came with weapons. Some people think "Kill those who are coming to kill you"

Eğer meşruiyetimi korumamın bedeli kendi kanımsa çabucak feda etmeye hazırım.

I'm going. You're going, so...

Ben gidiyorum sen de gidiyorsun.

Right, so you're going to run some more.

Yani bazı testler daha yapman gerekiyor.

We're going to a street fair, so we'll just meet you guys at the party.

Bir panayıra gideceğiz. Partide görüşürüz.

So you're not going for it because you're afraid?

Korktuğun için mi harekete geçmiyorsun?

So if I can't protect you, then you're going to have to stop.

Seni koruyamazsam, Durmak zorunda kalacaksın.

So you're not gonna tell me what's going on?

Ne olup bittiğini anlatmayacak mısın?

So you're not going to try and tell me everything happens for a reason?

Yani bana her şeyde bir hayır olduğunu söylemeye çalışmayacak mısınız?

So you're going to let an innocent man lose his career and his freedom...

- Evet. Hayır, benim yapmam gereken...

So... you're going to go to jail and it will ruin the rest of your life.

Hapse gireceksin. - Hayatının geri kalanı mahvolacak.

So you're just--you're going to go to jail to spite her?

Ona zarar vermek için hapse mi gireceksin?

She... she loves Henry more than anything in the world, and I love her maybe even more than that, so if you're going to break them apart, then I'll leave her.

Henry'i dünyadaki her şeyden daha çok seviyor. Ama ben daha bile fazla seviyorum onu. Eğer onları ayırmayı düşünüyorsanız, Addison'ı bırakırım.

I'm so sorry for what you're going through.

Yaşadığın şeyler için çok üzgünüm.