Soaked traduction Turc
1,295 traduction parallèle
Her secret is, she puts an extra slice of gravy-soaked bread in the middle.
Sırrı, ortaya koyduğu sosa batırılmış ekstra ekmek dilimi.
- l'm soaked.
Sırılsıklam olduk.
Aw. Those poor badgers are soaked.
Ama yarın herkes beşte yatacak.
You're the easily deceived type who sleeps on a tear-soaked pillow.
Sen, terli bir yastıkta uyuyan ve kolayca kandırılabilen birisin.
I'm the one that's soaked and she's the one that's surly.
Ben ıslanmış ve kızgın biriyim.
Um, apricots soaked in honey?
Ballı kayısı?
I'm positively soaked.
Her tarafım sırılsıklam oldu.
Doña Lola, you'll get soaked!
Bayan Lola, sırılsıklam olmuşsunuz!
Lucy, you're soaked, take your things off.
Lucy, çok ıslanmışsın, çıkar üstündekileri.
The mother, sweat-soaked in her bed sheets the father, video camera dropping away from his apprehensive face her assistant, on the phone to the life-support unit all seemed to move in a heavy slow motion, as if underwater.
Anne, kan ter içinde yataktaydı. Kamera artık babanın endişeli yüzünü görüntülemiyordu. Ebe yardımcısı, hastaneye telefon açtı.
Jesus, man, you're soaked.
Tanrım, adamım, sırılsıklam olmuşsun.
I am soaked. Come here.
Sırılsıklam oldum.
You're soaked.
Sırılsıklam olmuşsun.
I soaked my hands in his blood and licked them.
Ellerimi kanına batırdım ve onları yaladım.
In a monstrance of glass and topaz I would put the earth soaked by his blood.
Camlar ve yakutlar arasında... Dünyayı onun kanıyla sırılsıklam ederdim.
Why is the carpet soaked?
O halının üstündeki ıslaklık da nesi?
In Ancient Egypt, the dead bodies of kings were soaked in precious balsam oil to prevent decay and preserve the body in a mummified state for eternity.
Antik Mısır'da, kralların cesetleri, çürümeyi önlemek ve bedeni korumak için ilelebet mumyalanmış kalsın diye, değerli belesan yağına daldırılırdı.
Getting soaked in the rain, I realized... that you know me, Satsuki.
Yağmurda sırılsıklam olduğumuzu düşündüm... beni biliyorsun, Satsuki.
- We're getting soaked wet!
- Hep beraber sırılsıklam oluyoruz!
You're getting soaked wet.
Sırılsıklam oldun.
We're getting soaked wet!
Hep beraber sırılsıklam oluyoruz!
It's soaked in brandy before being cooked.
Pişirilmeden evvel konyakta bekletilir.
Sprinklers soaked everything.
Su püskürtücü her şeyi sırılsıklam etmiş.
- He's soaked.
- Sırılsıklam.
My feet are soaked, but my cuffs are bone-dry!
Ayaklarım sırılsıklam ama paçalarım kupkuru.
No, we don't want to upset you, but you should know that your mother's body would be stiff and dry, so he would have to have it soaked in warm water for several hours before making love to it. - Yes.
Sizi üzmek istemeyiz, ama bilmelisiniz ki annenizin bedeni katı ve kuru durumdadır, o yüzden onunla sevişmeden önce muhtemelen birkaç saat ılık suda bekletmiştir.
A cat has peed. the entire apartment is soaked in cat urine. okay?
Bir kedi işedi ve bütün apartmanı o koku sardı, tamam mı?
'Cause after I play Ray, the floor is gonna be soaked with tears.
Çünkü maçtan sonra yerler gözyaşıyla kaplanacak.
Oh! Now, we don't want to upset you, but you should know that your mother's body would be stiff and dry so he would have to have it soaked in warm water for several hours before making love to it.
Sizi üzmek istemeyiz, ama bilmelisiniz ki annenizin bedeni katı ve kuru durumdadır, o yüzden onunla sevişmeden önce muhtemelen birkaç saat ılık suda bekletmiştir.
- Yeah. Honey, your pants are soaked.
Tatlım, pantolonun sırılsıklam olmuş.
The umbilical cord dangles like a dead snake on top of the woman's blood-soaked breasts and it seems as if the woman will probably pass out.
Göbek bağı, kadının kanlı göğüslerinin üstünde ölü bir yıIan misali sallanıyor sanki, kadın muhtemelen bayılacakmış gibi.
- I'm soaked. It's alright.
- Ben ıslağım.
However, be forewarned its plot is blood-soaked its characters depraved and its themes, unwholesome at best.
Ama sizi önceden uyarayım. Hikâyesi kanlı. Karakterleri ise ahlaksız.
I'd bring the kids into the hospital with towels soaked from their nosebleeds.
Çocukları, burunları kan içinde hastaneye götürüyordum.
And it'd be soaked in red from the nosebleeds.
Burnundan akan kanla kıpkırmızı olurdu.
And when I stopped to hope I stopped to believe in myself. Then soaked.
Kendime inanmayı, umut etmeyi bırakınca içmeye başladım.
We've been getting soaked here for an hour already.
Bir saattir burada ıslanıyoruz.
- I'm soaked!
- Sırılsıklam oldum!
Look, you're all soaked through.
Bak sırılsıklam olmuşsun.
I'm getting soaked.
Islanıyoruz.
You left blood-soaked towels in plain sight Your alibi?
Ama kanlı havluları ortada bıraktın. Gerekçen? Ted'in kolundan bulaşan kan.
Chest and abdominal dressings soaked through.
Göğüs ve karın bölgesi pansumanları tamamen emilmiş.
- These pads are soaked.
- Bu bezler doldu.
He's soaked through these.
Bunlar sırılsıklam olmuş.
My pajamas are soaked!
Pijamalarım ıslandı!
What I wouldn't do for one syrup-soaked bite.
Şerbet dolu bir ısırık için neler yapmazdım ki.
We soaked it in Zhaan's bio-paste for as long as we could.
Zhaan'in biyo-kremiyle olabildiğince ıslattık.
I'm soaked through, my hair's a mess.
Yağmurda ıslandım. Saçım berbat.
i'm soaked!
Islandım!
I'm getting soaked.
Islanıyorum!
- I'm soaked.
- Ne?