English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ S ] / Spices

Spices traduction Turc

507 traduction parallèle
I can't stand the smell of spices.
Baharat kokusuna tahammül edemiyorum.
Spices?
Baharat mı?
I was told that Turkey smells of spices, of soup with spices.
Bana dediler ki Türkiye'de her yer baharat, baharatlı çorba kokuyormuş.
I know it smells of spices.
Biliyorum biraz baharat kokuyor.
Teak, ivory, spices, silks, indigo.
Hint meşesi, fildişi, baharat, ipek, çivit?
There's half a million dollars of rare spices aboard this ship!
Gemide yarım milyon dolarlık nadir bulunan baharatlar var!
Tea, spices, rice, zinc and Australian wool.
Çay, türlü baharatlar, pirinç, çinko ve Avustralya Pamuğu bölgesi yani.
That's the best feeling lt spices up our lives
Çok güzel bir duygudur. Hayatımızı canlandırır.
Gold, silver, spices, jewels, slaves, women... yours.
Altın, gümüş, baharatlar, mücevherler, köleler, kadınlar... sizindir.
Then bring some mustard oil, some kerosene and some spices
O zaman biraz hardal yağı, biraz gaz yağı ve biraz da baharat getir.
There's your tumbler, your bowl, sweets in the bowl, some spices...
Bardağın ve kasen burada. Tatlılar kasenin içinde, biraz baharat...
Here's beer and breakfast for the gentleman and hot wine and spices for madam. - Thank you.
Beyefendiye bira ve kahvaltı hanımefendiye sıcak şarap.
On your left, spices from the Orient.
Solunuzda, doğunun baharatları.
During the Fronde, honor became a commodity, like sugar or spices.
Fronde sırasında, onur ; şeker veya baharat gibi, ticari bir mal haline geldi.
It's bits of salted fish, grated olives, spices, and onion batter.
Tuzlu balık, rendelenmiş zeytin, baharat ve soğanlı hamur.
And the spices...
Bir de tüm şu baharatlar!
Some beautiful books, a harpsichord, some spices, materials, a mathematician captured in Cyprus,
bazı güzel kitaplar, bir piyano, bazı baharatlar, malzemeler, bir matematikçi, kıbrısta yakalandı,
You have to add some spices.
bazı baharatlar katmak gerekiyor.
The spices.
Bahar.
The gold, the silver, the spices, the silk, everything.
Altın, gümüş, baharat, ipek. Hepsini getirdim.
There are lots of spices.
Çok fazla baharat var.
Tobacco, from here to England......hardware of various sorts from England to Gambia... ... there to pick up available spices.
Tütün, buradan İngiltere'ye değişik çeşit silahlar, İngiltere'den Gambiya'ya oradan alınacak baharatlar.
To anoint the body to bring fresh linen, herbs, spices.
Vücudunu kutsamak için. Temiz çarşaf, tütsü ve baharat vermek için.
My great-grandfather sold spices here.
Benim büyük-büyükbabam burada baharat satardı.
The Turks sell veils to us, gems, carpets, silk, lemon, rice, spices, oil.
Türkler bize peçe, mücevher, halı, ipek, limon, pirinç, baharat, yağ satıyor.
- But it could use some more spices.
- Aslında baharatı bol olur.
I know, in the Bruckner household you eat it from a glass with six spices, and that's very original but no need to make fun of those unaccustomed to such originality.
Biliyorum ki siz Bruckner ev halkı onu tabaktan yersiniz altı parçaya ayırarak, ve bu da çok orijinal fakat bu alışılmamış orijinallikle alay etmeye de gerek yok.
Mr Sauce produces candles, sells spices and colonial products.
Bay Sauce mum üretir, baharat ve sömürge ürünleri satar.
His cheeks are as a bed of spices. "
"Yanakları sanki birer çiçek tarhıdır."
NOW, YOU'LL PUT ALL KINDS OF LEAVES AND SPICES AND HERBS AND TREE STEMS IN ALL OF THESE POTS.
Şimdi ; her çeşit baharat ve yaprakları ve bitki ve ağaç köklerininin hepsini bu tencerelere atıyorsun.
I suppose you're wondering why you're soaking... in Reg's eleven secret herbs and spices.
Sanırım, Reg'in on bir çeşit gizli baharat ve şifalı bitkilerinden oluşan suyunda ne aradığını merak ediyorsundur.
- This is only dry stuff and spices.
Bunlar sadece kurutulmuş yiyecek ve baharatlar.
It's made with powdered eggs and 1 7 herbs and spices smuggled into this country by Tibetan monks.
Yumurta ve 17 bitki ve baharatla çeşnilendirilmiş Tibet keşişleri tarafından bu ülkeye getirildi.
Spices for the mind?
- Akıl için baharat? - Hayır.
Ooh, spices too?
Baharat da var.
It's caused by the special oils and spices in Al's body.
Al'in vücüdundaki özel yağlardan ve baharatlardan oluyor.
The spices'll kill you.
Baharat seni öldürür.
- Teas and spices from Ceylon.
Seylan'dan çay ve baharat.
Spices from the Algarve back in Portugal.
Baharatlar Portekiz, Algarve'den geliyor.
Exactly the right blend of cheese and tomatoes and spices that I can't quite identify.
Domates, peynir ve baharatların tanımlayamadığım şekilde doğru karışımı.
I plug the hole with lettuce, tomatoes, onions, spices, our secret sauce...
O deliği marul, domates, soğan, baharat ve gizli sosumuzla dolduruyorum.
Yes, the spices, what come from the Orient, we could around there near the door, what represents the East.
Evet, Doğu'dan gelen baharatları şuradaki kapının yanına koyabiliriz. Böylece Doğu'yu temsil eder.
Then they stuff him with flowers and spices.
Ardından onu çiçekler ve baharatlarla doldururlar.
The Andorians wish to make a bid on the Tellurian spices.
Andorianlar, Tellurian baharatları için teklif vermek istiyor.
And it brought the scent of spices out to us three miles out from shore.
Ve karadan 5 kilometre uzakta olan bize, baharat kokuları getirdi.
A great wall of incense and spices.
Tütsü ve baharattan koca bir duvar.
The land of spices and gold.
Baharat ve altın diyarı!
Two banquets, for new lands and spices and gold!
Yeni topraklar, baharatlar ve altın karşılığında sadece iki ziyafet!
Furthermore he'll receive one tenth of all wealth or monies precious gems, pearls, metals, spices and other lucrative sources acquired under his jurisdiction.
Dahası da var! Nüfuz ettiği bölgelerden elde edilecek servet ya da paradan değerli mücevherlerden. incilerden, madenlerden, baharatlardan ve diğer bütün kazanç getirici kaynaklardan yüzde on hisse istiyor.
My ships are not filled with the spices and gold that I was hoping for but this land intoxicates my senses and my soul. And all I can think of is to return to this untamed land. This unexplored Eden.
Gemilerimi, umut etmiş olduğum gibi altın ve baharatla dolduramadım ama bu topraklar ruhumu ve duygularımı kendinden geçiriyor ve tek düşüncem, bu vahşi topraklara bu ayak basılmamış cennete yeniden gelmek.
It's nothing, just crocodile fat and spices... they apply before... Apply where?
Nereye sürdükleri?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]