English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Anglais → Turc / [ S ] / Spikes

Spikes traduction Turc

588 traduction parallèle
- his movements were so violent that the spikes of the collar entered his neck.
Kurban şiddetli bir hareket yaptığında tasmanın keskin uçlu çivileri boynuna saplanacak.
Clyde had hands you could use to knock in spikes with.
Clyde elleriyle çivi çakabilirdi.
No spikes, Your Lordship!
Çivili değil, Lord Hazretleri!
No spikes on those horseshoes.
Onları at nalları çivili değildir.
- Bring a hammer and some spikes!
- Bir çekiç ve bir kaç çivi getir!
Like that gorgeous sea robin I saw with spikes in its fin.
İnce topuklu sülün gibi kızlar var.
I don't know if she has spikes... but we saw a real doll at the station.
İnce topuklu muydu bilmem ama garda bebek gibi bir kız gördük.
But to a condemned slave like Joshua, it could make the difference between death on the spikes and life in the copper mines of Sinai.
Fakat Yeşu gibi suçlu bir köle için... dikenler üzerinde ölmek ile Sina'daki bakır madenlerinde yaşamak arasındaki farkı belirleyebilir.
I started driving rail spikes at ten cents a day and found.
Günde 10 sente demiryolu çivisi taşır ve onları çakardım.
Happy those that at this time they harvest and whose hands they can pick up the spikes.
Ne mutlu, bu zamanda hasat yapanlara... ve elleriyle başakları toplayabilenlere.
The shrike impales his foes on the spikes of thorn bushes.
Örümcekkuşu avlarını dikenli çalılara takarak öldürür.
Ιt won't be a pretty ruin - a big piΙe of rubbΙe and rusty iron spikes.
Felaket derecesinde bir yıkıntı değildi, sadece büyük bir moloz yığını ve paslı demir çubukları.
- Then you put your feet on the spikes, and I move the rope one spike at a time. - Yes.
- Evet.
We'll go to the end of the field among the thin gold spikes of grass.
İnce altın çimen saplarının arasından çayırın sonuna doğru gidiyoruz.
The voices may be the souls of those you've beheaded... they curse me from ponds of blood... or mountains of spikes... from ghastly places...
Duyduğum sesler, kafasını kestiklerinin ruhları olabilir. Beni kan göllerinden, başak yığınlarından veya korkunç yerlerden lanetliyorlar.
Driving spikes between nail and flesh... How will she cry?
Etinle tırnağın arasına bunu soktuğumda... bakalım nasıl bağıracaksın?
Don't use their spikes.
Çivili ayakkabı kullanmıyorlar.
In the old days they'd slide in high, man... those spikes'd take your face right off.
Eskiden onlarla uçarlardı. Çiviler adamın suratını dağıtırdı.
- What are these spikes for?
- Bu çiviler ne işe yarıyor?
- They'r e V oodoo spikes.
- Onlar Voodoo çivileri.
Impaled on the spikes of the front gate?
Ön kapının orada sivri kazığa geçirildiğini?
You ever could meet I'll put glass in your dinner And spikes in your seat
Yemeğine cam koyarım, oturacağın yere çiviler!
Let's start driving spikes.
Çivileri çakmaya başlayalım.
- The spikes of the pondylus.
- Pondilusun boynuzları.
- I want you to meet Charlie Spikes.
- Sana Charlie Spikes'i tanıştırayım.
- This is Charlie Spikes.
- Bu Charlie Spikes.
Charlie Spikes, my brother-in-law.
Charlie Spikes.
Charlie Spikes.
Bacanağım.
It's in the tradition of lying on spikes and walking on hot coals.
Çivili yatakta yatmak ve kor ateş üstünde yürümek de oldukça moda.
The journey up must have been fairly easy, but getting down again, sometimes over upward-pointing spikes, may have been more laborious.
Yukarıya doğru olan yolculuk kolay geçiyor olmalı ama tekrar aşağıya inmek, ucu yukarı dönük dikenlerin üstündeyken daha zahmetli olmuş olabilir.
Dimetrodon's teeth, like those of most reptiles, were simple spikes which did little more than grip a victim.
Çoğu sürüngen gibi dimetrodonun dişleri de basit iğneler şeklindeydi ve avları kavramanın ötesinde fazla bir işlevi yoktu.
The simple spikes changed into specialised tools for butchery.
Basit iğneler, kasaplık konusunda özelleşmiş araçlara dönüştü.
Would you like to wrap your spikes around my head?
Golf ayakkabılarınla başımı okşamaya ne dersin?
Mildred, would you get my spikes?
İçkimi getirir misin?
- Charlie Spikes.
- Charlie Spikes.
That's it. Charlie Spikes.
Evet, Charlie Spikes'dı.
I don't like Charlie Spikes.
Charlie Spikes'dan da hoşlanmazdım.
I pulled his socks right over his spikes.
Ben de onun çoraplarını tutup ayakkabısının üzerine çektim.
Two spikes would be an extravagance.
İki kazık müsriflik olur.
Are there no heads on spikes today?
Bu günlerde kazık üzerinde kafa kalmadı mı?
With a hammer Hammering spikes
Çekiçle Çivi dövebilir
He was a mean guy, Cobb, come at me many times with his spikes up.
Acımasız herifti. Bana sataştığı çok oldu. Ama en iyi oyuncuydu.
Youre Spikes cousin, right?
Sen, Spike kuzenisin değil mi?
Yeah, thats me. Im Spikes cousin.
Evet, beni şu, Spike kuzeniyim.
Spikes cousin.
Spike'ın kuzeni.
Spikes aunt thinks that he was tring to tell her something.
Sivri Teyze'de ona bir şey söylemek istediğini düşünüyor.
When he was in the minors he bought a new pair of spikes and hurt his feet.
İkinci ligde oynarken... yeni bir çift ayakkabı almıştı ve ayağını incitti.
The Bombers are gonna finish another season in the cellar, and you're gonna hang up your spikes.
The Bombers'lar bir sezonu daha son sırada bitirecek ve sen burada oyalanıyorsun.
Got spikes on the end.
Sivri uçları var.
Spikes on the top.
Ucunda kazıklar vardı.
No whips, ropes, or spikes.
Kırbaç yok, ip yok, şiddet yok.
spike 423

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]