Spread them traduction Turc
352 traduction parallèle
Spread them out.
Ayaklarını gerdir.
- Thank you. Yes, well spread them around the hole.
Deliğin içine yerleştirin.
Hope this is going to work... no, spread them around a bit more... yes, that's it...
Umarım işe yarar. Şimdi, biraz daha yayın. Evet, böyle.
It's as if some ethereal wave skimming over surfaces soaked up their visible emanations to shape them and give them form and then spread them like a perfume, like an echo of themselves, like some imperceptible dust, over every surrounding surface.
Sanki ; bedenleri okşayan bir rüzgar, onların ruh sızıntılarını emiyor ve bu emdiği sızıntılara şekil vererek insanların bir aksi gibi... onların fark edemedikleri hayali bulut gibi üflüyor dışarı.
Spread them fingers out.
Parmaklar açık!
Spread them out across the road!
Onları yola dağıt!
Spread them out :
Onları dağıttım :
Spread them out.
Bacaklarınızı açın.
Now spread them!
Bacaklarını ayır!
Okay, now, I want you very slowly to put down the weapon then on the deck and spread them.
Tamam. Şimdi çok yavaş bir şekilde silahı yere bırak merdivene dayan ve bacaklarını aç.
Spread them!
Aç onları!
Spread them all over the grid.
Onları ağın her tarafına yayın.
Spread them over the fairs, villages and roads.
Adamları kentlere, panayırlara, köylere ve yollara dağıtın.
Spread them out.
Aç şunları.
- Yeah, and spread them apart.
- Evet, ve açın onları.
Legs, spread them.
Bacaklarınızı açın.
Spread them.
Aç şunları.
Come on! - Spread them!
- Bacaklarını aç!
I spread them all out.
Dört bir yana dağıldılar.
Spread them!
Haydi! Aç!
Now you spread them. You spread them.
Şimdi sen aç bacaklarını.
And spread them!
Geriye! Aç onları.
- Spread them.
- Üstlerini ara.
Mr. Romano has ordered us to spread them over the fountain.
Bay Romano bize bunları fıskiyenin etrafına serpmemizi istedi.
You just offer them 600-for-1, and this thing will spread like a four-alarm fire.
Onlara 1'e 600 teklif edersen bu iş yangın gibi yayılır.
Repent what's past, avoid what is to come, and do not spread the compost on the weeds to make them ranker.
Tövbe et yaptıklarına, yarın olacakları önle. Gübre koyma kötü otların köküne, büyürler.
I've spread word that they're won'thless, that my father will never be able to pay them off.
Babamdan asla alamayacakları paraları dağıttım çalışanlara.
Spread out, and kill them all.
Saldırın ve hepsini öldürün.
And its wings spread out that wide... and you could see right through them.
Kanatları bu genişlikte açılıyordu ve içlerinden bakınca karşıyı görebilirdin.
If we permit them to escape now... this condition will spread throughout the entire empire.
Şimdi kaçmalarına izin verirsek... bu durum tüm imparatorluğa yayılır.
When three people come to you with their lives spread out on a table for you to cut to pieces the only honest thing you can do is give them one last chance to come out alive.
Eğer üç insan paramparça hayatlarını kurtarmak için evinizde bulunuyorsa onlar son bir şans vermeniz dürüst bir davranış olur.
And they will spread the word that Rome has accepted them as equals, then we will have our human frontiers.
Eğer bunu yaparsak şu söz her yere yayılacaktır : Roma, onları eşit insanlar olarak kabul etti. Ve böylece medeni sınırlarımız olacaktır.
- Yeah. - Indians take the seeds, grind them up into a butter and spread it over themselves to keep the sun out.
- Kızılderililer çekirdekleri alırlar, öğütüp yağ yapar ve üzerlerine sürüp güneşi uzak tutarlar.
In the accounts of Freyre, the landowner, in the last rites by Lugo, the priest, in the refined rationale of Andreu, the philosopher, in the layoffs and the book by Rivero, in Varona's "representative democracy", who could've foreseen the death, that through them, spread through Cuba?
Mal sahibi Freyre'nin hesaplarında Rahip Lugo'nun yağ sürme ayininde Filozof Andreu'nun akıl yürütmesinde sanat meraklısı Rivero'nun işten çıkarmalarında Varona'nın temsili demokrasisinde tüm Küba boyunca üzerlerine serpilmiş ölümü doğrudan kim okuyabilir?
Weren't you worried the infection might spread to them?
Enfeksiyonun buralara sıçramasından korkmadınız mı?
I'll let it spread to punters once you step out Tell them to bet that you'll die
Biliyorsun tüm bahisçiler senin ölümüne oynadı hiç şansın olmayacak
Hundreds and thousands of them had to be destroyed in order to prevent the spread of infection.
Enfeksiyonun yayılmasını engellemek için yüz binlercesi yok edildi.
And don't let them spread silly rumours about me or try to make me some sort of a god, will you, Fletcher?
Benim hakkımda saçma sapan söylentiler yaymalarına ya da benden bir Tanrı yaratmalarına izin verme Fletcher.
And you could spread ointment on them, or anything else that you...
Üstüne yağ falan dökersin.
Just spread out and follow them.
Yavasca acilin ve onlari takip edin.
One of them usually got his legs spread apart.
Genellikle adamlardan birinin bacakları ayrıktır.
Spread out and go get them.
Etrafa yayılın ve gidip onları yakalayın.
If one of them happens to be the traitor... He will go and spread the news
Eğer içlerinden biri hainse... gidip haberi sızdıracaktır
Their young, wingless larvae will grow up on the bottom of the pond, breathing through feathery gills and feeding on other small water-living creatures until the time comes for them too to climb up a reed and spread their wings.
Genç ve kanatsız larva su birikintisinin dibinde büyürken tüysü solungaçlarla nefes alır ve suda yaşayan diğer küçük canlılarla beslenir. Ta ki onlar için de bir kamışın üzerine tırmanıp kanatlarını açmanın zamanı gelen kadar.
The silk they had spread in sheets and trip lines on the ground they now wove into nets, setting them across the insect flyways.
Örtü şeklinde ve uzun yol çizgileri çizmekte kullandıkları ipek ile ağ örerek böceklerin uçuş yollarını kapatırlar.
News has spread that there are life forms and that Captain Apollo has attached the tow lines without interference from them.
Orada yaşam formları olduğu ve Yüzbaşı Apollo'nun karşı müdahale olmadan onları beraberinde çekerek getirdiği haberi duyuldu.
It causes them to spread.
Bu da çerçeveyi genişletiyor.
Here, we've turned it around, changing left to right to right to left, and spread the hieroglyphs out so we see them all.
Burada bunları çevirdiğimizde, soldan sağa ve sağdan sola değiştirdiğimizde, yazılmış hiyerogliflerine tamamını görüyoruz.
People who live in this sort of disorder... this sort of moral and physical sewer... they spread it around them like an infectious disease.
Bir çeşit moral ve fiziksel çöküntü içinde. Çevresindeki her yere yayılırlar sanki bulaşıcı bir hastalık gibi.
He'll say, "Loretta, spread me up " one of them baloney sandwiches! "
Diyecek ki, "Loretta, bana bir tane salamlı sandviç hazırla."
Right now the whole bunch of them are spread out across five states.
Şu anda bütün çete farklı eyaletlere dağıldı.
theme 39
them 588
themselves 24
theme song 16
themed 19
theme music playing 79
theme music 17
them's the rules 20
them too 26
theme song playing 16
them 588
themselves 24
theme song 16
themed 19
theme music playing 79
theme music 17
them's the rules 20
them too 26
theme song playing 16