Stand here traduction Turc
3,540 traduction parallèle
So I stand here before you now with truths.
Bu yüzden burada, önünüzde doğrularla duruyorum.
Can't I just stand here and judge from afar?
Burada durup uzaktan yargılayamaz mıyım?
As sure as I stand here, and because I stand here, one day, one of you will be the President of the United States of America, and that is a day this woman plans on living to see.
Şu an burada olmam kadar kesin ki ve şu an burada olmamdandır ki bir gün aranızdan biri ABD'nin Başkanı olacak. Ve o gün bu kadının görmek için yaşadığı gündür.
If he is not here, I will stand here...
Burada değilse de, gelene kadar bekleyip...
Stand here on this spot.
Şurada dur bakayım.
I'm not going to stand here alone, in the trap, while you get a pizza!
Sen pizza almaya giderken ben bu kapana kısılmak istemiyorum!
Just stand here and tell me how you are feeling to see these kids playing in the park.
Burdan parktaki çocuklara baktığın zaman Neler hissediyorsun.
Stand here.
Burada durun.
I have traveled far and fought hard to stand here with you.
Burada seninle bulunabilmek için uzun bir yol geldim ve çok çabaladım.
I can't stand here and watch my friend get treated like a perp.
Burada durup arkadaşımın suçlu muamelesi görmesini izlemeye tahammül edemiyorum.
Well, I'm not gonna stand here and listen to you write your obituary.
Burada dikilip vasiyetini dinleyecek hâlim yok.
We'll have to make our stand here.
Direnişimizi burada yapmak zorundayız.
Just hurry up - - we can't stand here all day.
Bütün gün burada dikilemeyiz.
I don't belong here. who am I to get to stand here and try to do this? Who...
Buraya ait değilim diye.
I'm not gonna stand here and let you accuse me of killing one of my best friends, all right?
Burada durup da beni en yakın arkadaşımı öldürmekle suçlamanıza katlanmayacağım, tamam mı?
We're gonna stand here, smile and nod, and do this and laugh.
Bir dakika. Burada ayakta bekleyip gülüp kafa sallayacağız, ve böyle yapıp güleceğiz.
I'll let you fleece me for my A's and my B's and my L-M-N-O's while I stand here like some dope, some big fucking dope.
Ben burada malın biri gibi dururken harfler için beni soymanıza izin veririm zaten. Malım ben çünkü!
Because I'm not gonna stand here and be insulted.
Ben burada kalıp hakaret duymayı çok istiyorum ya.
Watching you stand here, ready to let Lacey go out and fight for you with cutlery... no matter how big...
Burada dikildiğini, Lacey'in dışarı çıkıp senin için çatal bıçak takımıyla dövüşmesine izin vermeye hazır olduğunu görmek ne kadar büyük olursa olsunlar...
- I'll just stand here then.
- Yapalım şunu. - Ben de böyle durayım o zaman.
Am I to stand here, after 40 years of loyal service, to be accused of malfeasance and corruption!
40 yıllık vefalı hizmetimin ardından, suistimal ve yozlaşma suçlamalarını dinleyecek değilim.
Jesus, am I supposed to stand here and take this?
Burada durup bunu dinlemem mi gerekiyor?
And every second we stand here arguing about it, Nix gets further away.
Bunu tartıştığımız her saniye Nix daha da uzaklaşıyor.
Is she the reason you stand here and smile and wish me well when you see me embarking on a relationship with another man?
Onun yüzünden mi burada durup gülümseyerek başka bir adamla ilişkiye başladım diye bana iyi dileklerini iletiyorsun?
♪ And I could stand here waiting ♪
* Durup, bekleyebilirim burada *
Stand here.
Burada dur.
What matters is that we learn from our mistakes, not stand here licking our wounds.
Önemli olan şey hatalarımızdan ders çıkarmamız. Yaralarımızı deşip duramayız. Kendimize güvenimiz olmalı.
Ernie, stand here.
Ernie, burada bekle.
We can stand here arguing, or we can go get my dragon.
Burada durup tartışabilir, ya da gidip ejderhamı alabiliriz.
And believe me, I don't want to see you go, but I just can't stand to see you stay here.
Gitmeni istemiyorum, inan bana ama burada kalmana da dayanamıyorum.
Stand over here, Chieko.
Kenarda dur, Chieko.
All clear over here. We'll stand by.
Burada her şey yolunda.
Before you gentlemen here. To charge that lady, I stand and risk being rude!
Öncelikle burada bulunan beylerin karşısında bu hanımı suçluyor ve kabalaşma riskine giriyorum.
I have no idea how I came to stand up here.
Buraya nasıl geldiğime dair hiçbir fikrim yok.
Stand right here, right here.
Burada dur, tam burada.
Eddie, why don't you show Mr. Smith here the cigar stand?
Eddie, niçin Bay Smith'e purolarımızı göstermiyorsun?
Let's stand back here.
Geride duralım.
I can't stand it here either.
Ben de burada duramayacağım.
But he didn't just stand right here.
Ama tam burada durmuyordu.
You come here, you argue in front of witnesses, you finally realise you can't stand each other, you go home and get back in touch with your divorce lawyer.
Seninle buraya geldik, görgü tanıklarını tartışıyoruz... nihayet birbirimizi yemeyi bıraktık, eve döndüğümüzde boşanma avukatımla temasa geçeceğim.
♪ I stand right ♪ ♪ I stand right here ♪
# Burada beklerim #
- I could stand here forever.
- Burada sonsuza kadar kalabilirim.
"but here I stand, a proud black man, knowing that all those hours I put in at the dry cleaner- -"
"Ama şu an gururlu bir zenci olarak... "... kuru temizleyicide harcadığım tüm o saatlerin- -
Because you one stood by us, Lion-O, we wanted to be here to stand by you.
Sen bizim yanımızda olduğun için Lion-O biz de senin yanında olmak istedik.
Hey, Lonnie. I want you to stand up here and tell me if you see the face of the man who threw the gun in the dumpster, okay?
Lonnie, burada dikilip silahı çöpe atan adamı bana göstermeni istiyorum, tamam mı?
I only went to Mexico because I couldn't stand to be here!
Mexico'ya gittim çünkü burada kalmaya dayanamazdım!
You expect me to stand by as some witch doctor comes in here...
Ben izlerken, burada bir cadı doktorunun gelip...
If I deem you as sane, you'll almost certainly go to the electric chair, but if I judge you unfit to stand trial, you'll be allowed to live out the rest of your days here.
Eğer deli olmadığını söylersem, elektrikli sandalyeye gideceğin kesin gibi bir şey, ama yargılanamaz dersem de yaşamana izin verilecek ama kalan günlerini burada geçireceksin.
Maddy is the kind of doctor that makes the staff here stand out.
Maddy buradaki personelin parlamasını sağlayan türde bir doktor.
Crime and racism stand in the way of hope here.
Suçlar ve ırkçılık burada umudun önünde duran engeller.
I want you to stand right here when you come back.
Geri geldiğinde senden tam burada durmanı istiyorum.
here 35434
here we go 9033
here you go 5858
here we go again 374
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
here we are 2264
here it is 2313
here we go 9033
here you go 5858
here we go again 374
here goes nothing 99
here comes the sun 21
here comes the bride 39
here it comes 620
here we are 2264
here it is 2313
here she comes 366
here you are 1966
here i come 382
here's my number 71
here's the thing 1106
here we come 237
here they come 557
here they are 545
here's my 20
here we 20
here you are 1966
here i come 382
here's my number 71
here's the thing 1106
here we come 237
here they come 557
here they are 545
here's my 20
here we 20