Stereo traduction Turc
924 traduction parallèle
I must have left the stereo on again.
Radyoyu açık unuttum yine herhaIde.
( MUSIC PLAYING ON CAR STEREO )
Sesi iyice aç. Yüksek sesli seviyorum.
He was offered a stereo.
Bir teyp hediye etmişti.
- Stereo.
- Stereo.
The very thought of cantors in stereo instead of a mono cantor appeals to me.
Mono-kantor yerine stereo kantorlar düşüncesi bana cazip gelir.
- Do they have stereos?
- Stereo plakları var mı?
Of what? We met one year ago at Stereo Heaven.
Bir yıI önce Stereo Heaven'da tanıştık.
- She works at Stereo Heaven in the Village.
- Şehirde Stereo Heaven'da çalışıyor.
This gentleman is looking for a stereo to match the colour of his wife's mink.
Bu beyefendi karısının mink etolünün rengine uyan bir müzik seti bakıyor.
- Do you have a stereo?
- Müzik setiniz var mı?
And now in stereo
Stereo izleyebilirsiniz.
Then the disk on the stereo twanged off and out.
Sonra kasetçalardaki plağın sesi azaldı ve şarkı bitti.
There was a window open with a stereo on and I viddied right at once what to do.
Açık bir pencereden radyo sesi geliyordu ve o anda yapılması gerekeni anladım.
Foreign cars...
- Canlı stereo cihazım bozulmuş mu?
My living stereo is dead, huh?
Ben titriyorum!
I buried my dog in a stereo box.
Köpeğimi bir hoparlör kutusunun içinde gömmüştüm.
- Daytona Speedway... in stereo.
- Daytona Speedway... Stereo.
Maybe we can listen to some music on the stereo, or... watch some TV!
Belki biraz müzik dinleyebiliriz. ya da... biraz TV seyrederiz!
So we went into Clinton's room to listen to the stereo... and instead of getting mood music, we get you guys yakking on the intercom.
Biz de Clinton'ın odasına gittik ve stereoyu dinledik... güzel bir müzik yerine siz beylerin bağrışmalarına tanıklık ettik.
This is the stereo.
Bu stereo.
And... the stereo can go there... and a mirror... with a gold frame.
Ve müzik seti buraya olur ve bir ayna altın kaplama çerçeveli.
We'll buy a new car, with stereo and all the trimmings.
Ses sistemi ve tüm aksesuarları olan bir araba satın alacağız.
The ashtray's next to the stereo.
- Hmm? Küllük müzik setinin yanında.
I've invented the "stereophonic soundplayer".
"Stereo müzik çalar"'ı icat ettim.
Be the first on your block to marvel at the magnificent stars... through the magic of stereophonic sound and living-color picture... right before your very eyes without commercial interruption.
Bu mükemmel yıldızları, gözlerinizin önünde, hem de reklam kesintileri olmadan, stereo ve renkli olarak, hayran kalacak ilk siz olun.
Your stereo's broken?
Pikabın mı bozuk?
ITC, stereo, time and resistance.
ITC, stereo, zaman ve direnç.
This is KKNG Stereo 92, KKNG, Oklahoma City.
Burası King Stereo 92, KKNG Oklahoma City.
I used to play it on my stereo.
Teybimde dinlerdim.
Got a house, fridge, dishwasher, washer / dryer, TV, stereo, motorcycle, car.
Bir ev, buzdolabı, bulaşık makinesi, çamaşır makinesi, kurutma makinesi, TV, müzik seti, motosiklet, otomobil var.
I'm leaving you my stereo, my red boots, and my wigs.
Müzik setimi, peruğumu ve kırmızı ayakkabılarımı sana bırakıyorum.
But listen to that stereo.
Şu stereo'yu dinle.
I mean, you ever heard better fucking stereo sound in your life?
Hayatında bunun gibi bir ses duydun mu sen?
We have a stereo that looks like a Boeing instrument panel...
Bir Boeingin ön paneli gibi görünen bir stereomuz var.
Anything below the stereo and on this side of the bicentennial glasses.
Müzik setinin altındaki ve hatıra bardaklarının bu tarafındaki her şey.
It's about a hi-fi stereo recording.
Bu bir stereo kayıt.
One line took to the trees, developing dexterity stereo vision, larger brains and a curiosity about their environment. Some became baboons, but that's not the line to us.
Maharetlerini, çift görüşü ve daha büyük beyin geliştirmek için, bir kısmı ağaçlara gidip çevrelerini merakla incelediler, bir kısmı da babunları oluşturdu ki bu da bizimle ilgili değil.
We're lying here getting aroused, talking about having more pleasure than you've had in years, you got to bring up some stupid little $ 1,200 stereo?
Yıllardır yaşadığından daha büyük bir zevkten söz ediyorsak 1200 dolarlık aptal bir setten fazlasını getirmelisin.
I'll buy you that stereo.
- Sana o seti alırım.
I got a stereo.
- Setim var.
- Stereo?
Teyp de mi?
And Jimmy won't play his stereo loud if you won't smoke in the closet.
Jimmy süpürge dolabında sigara içmezsen, müziği yüksek sesle dinlemeyecekmiş.
The stereo is here.
Teyp burada.
A stereo set.
- Bir müzik seti.
- No, but we got the stereo and phone.
- Hayır, ama teybi ve telefonu bulduk.
Whoa, great stereo
Vay, ne güzel kaset çalar
He's a stereo salesman.
Ses sistemleri satıcısı.
stereo..
3D ve stereo.
I got my own stereo.
Kendi teybim var.
A Lincoln continental mark 4, 1973... it's loaded, it's got air conditioning, it's got a stereo... it's got power steering, power breaks, power seats, power windows... and a price that is just too high!
İştr bir tane daha. 73 model bir Lincoln Continental. Ful aksesuar.
Linda, there's that guy from the stereo store.
Filmde ve altyazıda cinsellik içeren şeyler bulunmaktadır! Linda, müzik sistemleri mağazasındaki çocuk burada.