Strength traduction Turc
11,890 traduction parallèle
I thought, with the strength of St Thomas Cantilupe, I could stand up to this evil, but I can't.
Sandım ki Aziz Thomas Cantilupe'un kudretiyle bu musibete göğüs gerebilirim.
I admire your strength.
Dayanıklılığını takdir ediyorum.
It's good to be back at full strength.
Yeniden tam gücüme kavuşmak çok güzel.
Erm... Right, you've got to get your strength back.
Gücünü geri kazanmalısın.
Either you stop for two or three months or you learn to live with the pain and have the psychological strength to endure it.
Ya iki ya da üç ay durup dinlenirsin ya da acıyla yaşamayı öğrenip buna katlanacak fiziksel gücü yakalarsın.
He tried his best with all his strength, but he couldn't.
Tüm gücüyle elinden geleni yaptı ama yeterli olmadı.
With strength in my gut, and proudly!
İçimdeki tüm güçle, onurlu bir şekilde!
Now, what's the difference between extra strength and super...
Ekstra güçlüyle süper güçlü arasında ne fark...
Endurance and strength also sky rocket.
Dayanıklı ve güçlü.
but being only a weak 15-year-old I was alone and at the end of my strength in a ruined town.
Şans eseri ben kurtuldum ama daha 15 yıl 1 haftalık yalnız birisiydim ve mahvolmuş şehirde biçare şekildeydim.
as you know was that an opponent with immense strength bested me.
Sonuç ise sizin de bildiğiniz üzere rakibin muazzam gücüyle beni yenmesi oldu.
My intelligence and physical strength and your own are incomparable!
Benim zekam ve fiziksel gücümün yakında sizinki kıyaslanamaz bile!
That is nothing but standard strength training!
Bu standart kas yapma antrenmanından başka bir şey değil!
It's okay, Megan, just... just take a moment and gather your strength, and then tell me... what it is that you have to say.
Hiç önemli değil Megan, sadece biraz dinlen ve gücünü topla sonra da bana... söyleyeceğin neyse söyle.
God gives me strength, I won't eat brains.
Tanrılar bana güç verdi, ben beyin yemem.
The strength she gave you.
Sana verdiği güçle.
I'm trying to project strength and confidence.
Gücümü ve kendime olan güvenimi yansıtmaya çalışıyorum.
I imagine he must possess an enormous amount of strength for you go on about him so.
Ona bu kadar bağlandığına göre muazzam bir gücü olduğunu varsayıyorum.
But the design is lame and all they do is give you superhuman strength.
Dizaynının dandirik olmasını bırak tek yaptığı süper insan gücü vermek mi yani?
strength training is all I've got!
Elimde sadece güç antrenmanı var ya!
But as your disciple — from the beginning my intense desire to be a hero was what drove me to strength training.
Ama öğrenciniz olarak- - Genos, beni vücut geliştirmeye iten şey içimdeki durmaz bilmez kahraman olma arzusuydu.
a change in mindset may lead you to greater strength.
Onun yerine kafa yapını değiştirmen daha güçlü olmanın yolunu açabilir sana.
So, now I got supermom strength.
Ben de süper güçlü anne oluyorum.
She has the strength of the weight to catch bigger prey.
Daha büyük avları yakalayacak güce ve ağırlığa sahip.
I feel the strength about to erupt out of him!
Fışkıran gücünü hissediyorum!
You think you have the strength to rule the surface all alone?
Yüzeye bir başına hükmedebilecek büzük var mı sende?
His strength was the weakest.
Gücü en zayıf olan da oydu.
Although the Jianzuo Alliance that Mei Changsu rules over is a pugilist sect, in his territory strength is power, and he gets better year after year.
Mei Changsu güdümündeki Jiang Zuo Kardeşliği savaşçı bir cemaat olsa da kendi bölgesinde gücüne güç katmaya devam ediyor.
And then there are those... like cold stone, who force their strength and fury and win the title by fear and intimidation.
Ve bazıları soğuk taş gibilerdi. Güç ve öfkelerini kullanarak korku ve tehdit isimlerini kazandılar.
Those in this case include the potential penalty that Mr. Dassey faces, which includes life imprisonment, as well as the character and strength of the evidence presented, which includes not only physical evidence but inculpatory statements being made by Mr. Dassey.
Bu dava bay Dassey'nin karşı karşıya kaldığı potansiyel ceza, Karakteri ve sunulan kanıtların önemi ki burada sadece fiziksel kanıtlar değil Aynı zamanda Bay Dassey'nin verdiği ifadeye dayanarak
And the court would have to characterize the strength of the evidence at this point is greater than it had been in the past.
Ve mahkeme, kanıtların şu anda sahip olduğu Önemin önceki öneminden daha yüksek olduğunu tanımladı.
Show us some goddamn strength!
Hadi, biraz güç görelim!
Show me your strength.
Gücünü göster.
And there were deeper secrets to learn then, but I did not have the strength to receive them.
İşin içinde daha öğrenilecek derin sırlar vardı ama onları öğrenecek güç yoktu bende.
There's a strength to him.
Güçlü biri.
- These zealots will snuff us all out, and you can muster the strength to snuff them out first?
Bu Bağnazlar işimizi bitirecek sense gücü bir araya getirip onların işini ilk bitirmeyecek misin?
He needs your flexibility, just as you need his strength.
Onun senin esnekliğine senin de onun gücüne ihtiyacın var.
Give me strength to survive.
Hayatta kalabilmek için bana güç verin.
All my strength of will to push horrors from my mind, but I beg you...
Bütün gücüm Korkularımı aklımdan itmek, Ama sana yalvarıyorum...
So that on the day your love is... weak enough or... selfish enough or frickin stupid enough to run away, you have the strength to track him down... and eat him alive.
Böylece gün gelir de aşkınız zayıfsa veya bencilse veya kaçacak kadar salaksa onun izini sürüp bulacak kadar ve diri diri yiyecek kadar güçlü olmanız gerekir.
Build your strength. Feed on them.
Gücünü geri kazan, onlarla beslen.
I haven't said a prayer since grammar school, but I'm gonna pray that you find the strength to be a father to your daughter!
İlkokuldan beri bir kere olsun dua etmedim ama Tanrı'nın sana kızına babalık yapabilecek gücü vermesi için dua edeceğim.
Your confidence gives me strength.
Güvenin bana güç veriyor.
Look, sausage, I relish the fact... that you mustard the strength to ketchup to me.
Dinle, sosis hardalın beni güçlendirmesi... durumundan keyif almaya başladım.
Show me your strength, darling.
Bana gücünü göster, sevgilim.
Show me your strength.
Bana gücünü göster.
You were my strength when I was weak
Zayıf düştüğümde gücümsün sen
Give me the strength to lead her to the salvation provided by your grace.
Onu, senin lütfunun sağladığı kurtuluşa yöneltebilmem için bana güç ver.
But for all the disagreements and suspicions of recent times, I believe Russia's economic strength furthermore, the equation E is equal
Fakat tüm anlaşmazlıklara ve şüphelere rağmen son dönemde inanıyorum ki Rusya ekonomisinin gücü...
Your frequency strength's shaky.
Frekans gücün zayıf.
It gives them strength.
Onları güçlü kılar.